سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil
harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu
huves semîul basîr
Kendisine
âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan
çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.
Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (İSRA SURESİ
1.AYETİ)
MİRAÇ NEDİR?
Arapça'da merdiven, yukarı
çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in
göğe yükselerek Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten
bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir.
Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s)
Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu
aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz.
Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac
olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis
ayrıntılı biçimde anlatılır.
Hadislerde verilen bilgiye
göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani
binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem
ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe
bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa
ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam
olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (s.a.s),
Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe
yükselmeye başladı.
Göğün birinci katında Hz.
Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü
katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve
yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş
Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri
geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber
(s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu
yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti.
Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk
koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi,
Bakara suresinin son ayetleri
verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile
Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.
Mirac Gecesinin ertesi günü ,
Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler
yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya
başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü.
Olayın gerçek olup olmadığını
araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana
ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber
(s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da
müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve
düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu.
Bu olay karşısındaki tutumu
nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddîk" lakabıyla
onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam
edip etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur"
cevabını vermişti.
Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir
Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir
Fakat bu görüşü savunanlar da
Mirac'ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda
ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı
uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir.
MİRAÇ
KANDİLİNİ NASIL İHYA ETMELİYİZ?
1)EĞER BU MÜBAREK GECEDE OLABİLİYORSAK CAMİDE OLMAYA ÇALIŞALIM ZİRA EVDE OLMAKLA CAMİDE OLMAK ARASINDA YİRMİ YEDİ DERECELİK BİR FARK VARDIR HAZRETİ OSMAN'DAN RİVAYETLE PEYGAMBERİMİZ ŞÖYLE BUYURDU
"KİM
YATSI NAMAZINI CEMAATLE KILARSA SANKİ GECENİN YARISINI İHYA ETMİŞ GİBİ OLUR
KİMDE SABAH NAMAZINI CEMAATLE KILARSA GECENİN TAMAMINI İHYA ETMİŞ GİBİDİR" BUYURMAKTADIR
2)BU MÜBAREK GÜNDE ORUÇ TUTALIM GÜNÜ ORUÇLU OLARAK GEÇİRELİM YANİ RECEP AYININ 26. VE 27.GÜNLERİNİ ORUÇLU OLARAK GEÇİRELİM
HAZRETİ
PEYGAMBER(SAV) HADİSİ ŞERİFLERİNDE ŞÖYLE BUYURUYOR
"RECEP
AYINDA BİR GÜN VE GECE VARDIR Kİ RECEBİN 27.GECESİDİR KİM O GÜN ORUÇ TUTAR VE
GECEYİ İBADETLE GEÇİRİRSE YÜZ SENE ORUÇ TUTMUŞ VE YÜZ SENE İBADET YAPMIŞ GİBİ
OLUR"
3)SALATU SELAM OKUMALIYIZ SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA (SAV) EFENDİMİZE EN AZ BİR TESPİH SALATU SELAM ÇEKELİM
4)BU MÜBAREK GECEDE GÜNAH VE KUSURLARIMIZA TEVBE VE İSTİĞFAR EDELİM EN AZINDAN BİR TESPİH ESTAĞFURULLAH DİYELİM
5)NAMAZ KILALIM ZİRA BİZ MÜMİNLERE BEŞ VAKİT NAMAZ MİRAÇ KANDİLİNDE FARZ OLMUŞTUR BU GÜNDE GÜNDÜZ VE GECE NAMAZ KILMANIN ÇOK BÜYÜK SEVABI VARDIR NAMAZI MÜMKÜNSE CEMAATLE KILMAYA GAYRET EDİLMELİ NAMAZ BORCU OLANLAR EN AZ BİR GÜNLÜK KAZA NAMAZINI EDA ETMELİDİR
6)Mirac gecesinden sonraki gün,
mutlaka oruçlu olmalıdır. o gün öğle ile ikindi arasında 4 rekat namaz kılınır.
MİRAÇ
HEDİYELERİ
1) BEŞ VAKİT
NAMAZ
2)BAKARA
SURESİNİN SON AYETLERİ
3)ŞİRK
KOŞMAYANLARIN AF EDİLECEĞİ
SEVGİLİ
KARDEŞLERİM MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
ARAŞTIRMACI
İLAHİYATÇI YAZAR SALİH KEBAPÇI @Salihkebapcii
MİRAÇ KANDİLİ DUASI
Euzübillahimineş-şeytanirracîm
Bismillahirrahmanirrahîm
Ey Bizleri varlığa erdiren
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.
Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz'e
Sonsuz salât ü selam olsun.
Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir
kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:
1. YA İLAHEL-ALEMİN!
Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri
vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu
mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan,
söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri
bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü
Rahmân!
2. EY ÇARESİZLER ÇARESİ!
Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama
bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul
buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir
titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.
Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep
yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer
takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vet-teslîmât)
perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. Müslümanlık gelenek ve göreneklerin
darlığına mahkum.. İbadet ü tâat kültür televvünlü.. Duygular, düşünceler
fantezilere emanet.. Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî
mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya Rabbi!
3.YA RAB!
Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi
idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve
sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ
ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir
u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten
koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde
içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır!
Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten
muhafaza buyur ya Rabbi.
4. EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!
Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir
dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde
tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı
takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı
ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık,
çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen
ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak
Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize
yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!
5. EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!
Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri
kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep 'Gelin, gelin' diyorsun. Ey
Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur
'Biz de geldik' diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan
ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz.
Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve
ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz.
Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi!
Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve
emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. Ya Rabbi
lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün
kirli sözlerden temizle.. Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza
buyur ya Rabbi!
Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle..
Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan
eyle ya Rabbi!
6. EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ
KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!
Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız
ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz
itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül,
maşrıklar lütfuna kalmış... İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle
gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip
pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler.
Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç
olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin
kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle
güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.
7. EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK
TAHTININ SULTANI!
Şu mübarek gecede binler, yüz binler Senin karşında
divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı
soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran
rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik"
diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet
ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor,
günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara
değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen
isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe
homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki!
Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü
engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri
görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız
bırakmazsın.
8. EY YÜCELER YÜCESİ!
Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün
hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz.
Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile
iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli
zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz.
Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah; taptıkları da dolar, dinar ve
euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli,
davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak
görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri
söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre
renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı
beceri kabul ediyoruz.
9. EY RAB!
Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız,
dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta
nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler
başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın
ismi var sadece; adalet "sayyâd-ı bîinsaf"ların hazırladığı
kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın arkasında,
ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları
utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi,
tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer
gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i
nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne
ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli
kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya
çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma
yolu.
Bütün bunlara rağmen ya Rab! Bizi bize bırakmaman
en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin,
istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs'atte. Sen bizlere
lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!
Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip
ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp
kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız
ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp
götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz
bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek
üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da
Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın
neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin
vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve
benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.
10. EY RAB!
Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi
bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla
nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs
eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden
kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize
de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza
ahsen-i takvîm sırrını duyur.
11. EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ
SULTANI!
Bu mukaddes miraç gecesinde bizleri de bağışla,
öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki,
önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve
aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne
ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık,
çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen
ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da
ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve
bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.
Ey Yüceler Yücesi!
Efendimiz Hazreti Muhammed'e, Muallâ aile efradına
ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden dileniyoruz;
dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!..
Amin amin amin
Velhamdü lillahi Rabbil aleminel
EL FATİHA