Annenin, çocuğun terbiyesindeki rolünün büyük oluşu, meselenin öneminin kavranmasıyla doğru orantılıdır. Çocuk, öğrenme ihtiyacından dolayı dâima bir rehbere muhtaçtır. İlk terbiyeci ve rehber olan anne, evlâdına mükemmel bir terbiye verebilmek, dînî bilgileri öğretebilmek için dîninin kendisinden istediği şeyleri bilmesi, pratik terbiye ve ahlâk ilmine vâkıf olması gerekir.
Çocuk, fıtraten hayrı almaya meyilli olduğundan, annesinin verdiği, onun kazandırdığı prensipleri, özellikle dînî olanları alır, zevkle tatbik eder. Bunlar, onun şahsiyetinin oluşmasında birer çekirdek vazifesi görür. Zaten,“Dinin ilk öğretmeni annedir.”denilmiştir
Annelerin
evlatlarına dînî terbiye verirken, sıcak, şuurlu, sevdirici bir
metot uygulamaları şarttır. Anneler, korkutmadan sevdirerek,
çocuğa kendi sahibini ve kâinattaki her şeyin de sahibi olan yüce
Rabbini tanıtmalıdırlar.
Anne, evlâdına Allah Teâlâ’yı
dâima affeden, mükâfâtlandıran, koruyan vasfı ile güven telkin
edecek şekilde bildirmelidir. Anneler, en güzel ahlâkı bizzat
şahsında yaşayan, Kur’ânî prensiplerle beslenmiş sevgili
Peygamberimiz -aleyhisselâtü vesselâm-’ı da çocuklarına
sevdirerek tanıtmalıdırlar.
Allâh’ını ve Peygamberini seven
bir gönülden, iyilikten başkası beklenebilir mi? Tabiî bunun
için anne, öncelikle bizzat kendisi Peygamber Efendimizin
sünnetlerini yaşamalı, sonra da çocuğun uygulamasında ona
yardımcı olmalıdır.
Anne yapınca, çocuk annesine olan
güveninden dolayı ister istemez normal bir davranış gibi
kendiliğinden uygulayacaktır. Nasıl ki anne, çocuğun
beslenmesine, giydirilmesine, hastalanmamasına dikkat ediyorsa, aynı
hassasiyeti dînini anlatma hususunda da göstermelidir.
Annelik,
kolay bir olay değildir. Bebekleri ve küçük çocukları
anlayabilmek, âdeta bir tür psikolog olmayı gerektirir. Bir
annenin en büyük mutluluğu, topluma şahsiyetli bir evlat hediye
etmesidir.
Bu
sebeple anneler, mürebbiyelik vasıflarına lâyık bir sorumluluk
şuuru içinde bulunmalıdırlar. Anne, evindeki öğretmenlik işini
ciddiye almalı ve ona göre davranış sergilemelidir.
Zira
çocuk için anne; modeldir, rehberdir. Usta iyi olursa, çırak iyi
yetişir.İş
bilmezlerin elinde nice cevherler işe yaramaz hâle gelebilmektedir.
Annenin elinde işleyeceği öyle bir cevher vardır ki o; üzerine
titrediği, gözünün nûru yavrusudur. Bile bile anne elindeki
yavrusunu ateşe atar mı? Elbette atmaz.
Her
türlü yanlış ve sapık cereyanların içindeki gençlerimiz, ne
yazık ki ihmal edilmiş yavrularımızdan başkası değildir.
Anneler, göz göre göre evlatlarını ateşe atmamalı, çağı
geçmeden, çocuğunun kalbini îmânî bilgilerle doldurmalıdır.
Biz
onları hayırlı şeylerle doldurmazsak, zaman içerisinde şer,
kendilerini istilâ eder. Daha sonraki pişmanlıklar da bir fayda
vermez.
Diğer
taraftan“temyiz
(7, 8) yaşına kadar kız ve erkek çocuğun terbiyesi tercihen,
fıtraten, şefkat ve merhamet yönleriyle erkeklere galebe çalan
kadınlara emânet edilmelidir. Bu yaştan sonra erkek çocukların
daha çok erkeklerle, kız çocukların da kadınlarla muhatap olması
evlâdır.”
ANNELİK
ÖĞRETMENLİKTİR
Sünnette
belirtilen bu husus oldukça önemlidir. Kız çocuğunun ev
hanımlığı yönüyle kendisine lâzım olacak şeylerin
öğretiminde kadın özelliklerine göre, erkek çocuğun da erkek
olma özelliklerine göre yetiştirilmesini bizzat nebevî terbiye
istemektedir.
Kız
çocuklarının, küçük yaştan itibaren annelerine gerektiğinde
arkadaş, gerektiğinde her şeyini danıştığı bir öğretmen,
yeri geldiğinde de rûhunu arıtan bir sevgi kaynağı olarak
bakması ve böylece hayatı güvenle yaşayan, problemsiz genç
kızlar olarak yetiştirilmesi elzemdir.
Bu
sebeple annelerimizin, çocuklarına sâhip çıkarak âdeta toplum
mühendisleri gibi vazife yapmaları gerekmektedir. İçinde
yaşadığımız çağda, ahlâksızlığın alabildiğince
yaygınlaştırılmaya çalışıldığını hepimiz üzülerek
müşâhede ediyoruz. Hele de kız çocuklarımızda genel ahlak
kâidelerinin dışına çıkan öyle fevrî davranışlar görüyoruz
ki, bunlardan ne yazık ki ruhûmuz zedeleniyor.
Lütfen
sevgili anneler, bu çocuklar bizim!.. Onlara küçük yaşta
verilmesi gereken temel değerlerimizi, ortak paydalarımızı,
mânevî ve kültürel birikimlerimizi doğru aktaralım. Bunun için
samimâne, emekler sarf edelim.
Önemli
bir hakikat şudur ki; annelerin en büyük meşguliyetleri,
evlatlarının eğitilmesi ve yetiştirilmesi olmalı, işlerinin
çokluğu onu bu aslî vazifesinden kat’iyen alıkoymamalıdır.
Aksi takdirde, annenin onca ümit ve emeklerle yetiştirdiği en
değerli varlığı olan evlâdı; bambaşka dünyaların insanı
hâline gelebilir. Varsın, babaların aşırı vazife külfetleri,
önemli toplantıları, iş gezileri olmayıversin. Annelerin de;
dikişleri, nakışları, dantel ve örgüleri, kızlarının
çeyizleri yapılmayıversin. En güzel çeyiz, evlâdını güzel
ahlak sahibi yapacak olan “İslâmî terbiye”dir.
Bundan daha
güzel bir miras ve çeyiz olur mu?
Özellikle
anneler, kız çocuklarının üzerinde fazlaca durarak, onların
hayâta hazırlanmasında en büyük destekleri olmalıdırlar. bir eğitimci, olarak bulûğ çağına girme
dönemlerinde annelerin kız çocuklarına daha anlayışlı
davranmalarını, evlatlarının günlük yaşantılarını onlara
hissettirmeden tatlı bir tâkibe tâbi tutmalarını tavsiye ederiz.
Örneğin okuldan eve geldiğinde gününü nasıl geçirdiğini
sorarak, bıkmadan onun anlattıkları dinlenmelidir. Bu metot, çocuk
için bir boşalmadır, rahatlamadır, günümüz tâbiriyle stres
atmaktır.
Daha sonra anne, çocuğun yanlış yaptığı konuları
tek tek belirterek; “böyle olmalıydı”, “sana böylesi
yakışırdı” gibi yapıcı sözlerle hatâları giderilmelidir.
Ya da doğru ve güzel davranışlarını takdir edici bir şekilde
beğendiği söylenmelidir. Aslâ tehditkâr ve sitemkâr olmamalı,
annenin o anki rûh hâli ne olursa olsun evlâdına aşırı bir
öfke göstermemeli, haddinden fazla sinirlenmemelidir. Ancak, böyle
bir hata yapılmışsa, gerektiğinde anne özür dilemeyi de
bilmelidir ki, evlâdı da özür dilemeyi öğrensin. Çocuğun
anneyi anlamayacağı düşünülmemelidir.
Demek
ki, neticede bir çocuğun davranışlarındaki tutarlılık,
ahlâkındaki güzellik, çevresindeki başarısı, annesinden belli
oluyor. Anne, terbiyede merkez konumdadır. Ruh güzelliklerini,
yavrusuna yaşayarak aktaran merkez şahsiyet, annedir. Anne,
evlâdını bir kanaviçe gibi işleyen usta bir el, basiretli bir
göz ve hassas bir kalptir.
Annelik,
hem kendi ailesine kucak açmak hem de topluma kucak açmak demektir.
Anneler yetiştirecekleri çocukları yaşadığımız topluma
hazırladıklarına göre, annelerin o toplumu tanımak ve o toplumun
problemlerini bilmek gibi bir zorunlulukları da vardır. Hatta öyle
ki anne, sadece içinde yaşadığı toplumu değil, dünyada olup
bitenlere karşı da ilgili olmak durumundadır.
Etrafındaki müspet
veya menfî gelişmelere kulaklarını tıkayan anneler, kendi insanî
sorumluluğunu îfâ etmiyor demektir. Bu, çocukların gözünde
annelerin mevkiini ve itibarını da yükseltecek bir unsurdur.
Çocuklar, her geçen gün olup bitenleri keşfettikçe, anne ve
babasının geride kalmış kimseler değil, kendisiyle aynı çağda
yaşayan, hatta fikir, ideal ve yetişme tarzıyla kendisine daha çok
ufuklar açacak kimseler olduğunu hissetmeli ve onlara olan sevgi ve
saygısı artmalıdır.
HAYIRLA KALIN ALLAH'A EMANET OLUN
ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR
SALİH KEBAPÇI Twitter.com @Salihkebapcii
Annelerin evlatlarına dînî terbiye verirken, sıcak, şuurlu, sevdirici bir metot uygulamaları şarttır. Anneler, korkutmadan sevdirerek, çocuğa kendi sahibini ve kâinattaki her şeyin de sahibi olan yüce Rabbini tanıtmalıdırlar.