OTORİTER
VE BASKICI AİLEDE ÇOCUK OLMAK
Otoritede
uyulması gerekli kurallar vardır. Fertlerden bunlara sorgusuz
uyulması beklenir. Uyulmaması hâlinde birtakım zorlama ve
baskılar vardır. Bu modeldeki âilelerde çocuklar içe kapanık
olurlar. Korkak, ürkek, âdeta pusuya yatmış gibi tedirgindirler.
Çocuk, her an başına bir şey gelecek korkusuyla kolaylıkla yalan
söyler.
Çünkü
istenmeyen durumlar yaşayabileceğini ve şiddet göreceğini
düşünür. Kendi başına karar veremez, yönetilmeye ihtiyaç
duyabilir. Bu ortamda büyüyen çocuklar; ya zayıf karakterli,
kişiliksiz ve yönetilecek tipte ya da tam aksine kabına sığmayan,
isyankâr ve hayata öfkeli olabilirler.
HER
ŞEYE İZİN VEREN BİR AİLEDE ÇOCUK OLMAK
Her
şeye izin veren bir âilede yetişen çocuk; kuralları pek tanımaz.
Çünkü hayatında sınır çizilmemiştir. Hayatı kaale almaz,
ciddi tavırlar sergileyemez. Okulda ve diğer yaşantılarında
sıkıntı çeker.
İzin
verici âilede kurallar olmadığı ve çocuk da buna alıştığı
için sosyal hayatta çok sıkıntı çekerler. Her istediği
yapılmış, “Hayır!” kelimesini pek duymamış olan çocuk,
okulda ve arkadaş çevresinde de istediği olsun ister. Çatışmalar
yaşayabilir.
İLGİSİZ
VE KAYITSIZ AİLELERDE ÇOCUK OLMAK
İlgisiz
ve kayıtsız âilelerde sorumluluk pek yoktur. Âile fertleri,
kendilerini kimseye karşı sorumlu hissetmezler. Çocuklar istediği
gibi davranmakta özgürdür. Kural koyan, yol gösteren olmaz pek
Anne-baba; çocuğun bakım, beslenme gibi ihtiyaçlarından başka
eğitimine pek önem vermez. “Biz annemizin karnında mı öğrendik,
zamanı gelince öğrenir!” anlayışındadırlar.
DENGESİZ
VE KARARSIZ AİLEDE ÇOCUK OLMAK
Dengesiz
ve kararsız âilede kurallar konmaya çalışılır, lâkin bu
kurallar uzun süreli olmaz. Bugün “yasak” dediğine, yarın
izin verebilirler. Çocuk için hiçbir şey net değildir. Çocuk
yasaklara, kurallara aslâ itimat etmez. Yetişkinlikte de
kuralsızlığı devam edebilir. Verdiği sözleri unutur, arkadaşlık
ilişkileri pek sağlam olmayabilir.
AŞIRI
KORUYUCU VE MÜDAHALECİ AİLEDE ÇOCUK OLMAK
Aşırı
koruyucu ve müdahaleci âilede ise, çocuk sürekli göz
hapsindedir. İhtiyaçlarını karşılayabilir hâle gelmiş çocuğa
izin verilmez. Meselâ, çocuk yemeğini yiyebilecek yaşta olmasına
rağmen, yine anne yedirir.
Okulda,
dışarıda sürekli anne elinde havluyla, suyla, krakerle çocuğu
bekler, onu bir türlü yalnız bırakmaz. Ödevleri anne-baba yapar,
ayakkabıyı anne giydirir. Mendil çocukta değil, annededir.
Çocuktan bir an bile ayrılmadığı için, hapşırsa yetişir. Bu,
tamamen bağımlılık yapan bir tutumdur. Yetişkin fert olduğunda
çocuk ve anne bu tutumun çok zararlarını görebilir.
MÜKEMMELLİYETÇİ
AİLEDE ÇOCUK OLMAK
Mükemmeliyetçi
âile modeli ise, anne-baba, çocuklukta ve yetişkinlikte
gerçekleştiremedikleri bütün hayallerini çocuğunun üzerinden
gerçekleştirmeye çalışırlar. Kendisinin eksik bırakıldığını
düşündüğü isteklerini gerçeğe dönüştürme fırsatı
doğmuştur sanki Kurallar koyar.
Hep
anne-baba konuşur, kararlar alır, gerektiğinde aldıkları
kararları değiştirip bozar. Çocuğun okulunu, arkadaşlarını,
ne yemesi-içmesi gerektiğini, kıyafetlerini hep âile belirler.
Çocuk hiçbir zaman, hiçbir şeyi bilmez; her konuda doğru karar
verebilecek olan, anne-babadır. Bu âiledeki çocuklar oldukça
pasif kalırlar, yönetilmeye muhtaç olarak yetişirler veya tam
zıddına dönüşerek âsî olurlar.
Unutmayalım
ki, evlâtlarımızın çocukluk dönemlerini yaşamaları çok
önemlidir. Onların hayatında her şey mükemmel olmamalıdır
zaten. Onlara bazen -telâfisi mümkün- yanlış yapma fırsatı da
verilmelidir ki, neticelerini görsünler. Onlara hayatı öğretmek
zorundayız; onların hayatını yaşamak zorunda değiliz.
Anne-babalar, evlâtlarının kötülüklerini istemez, elbette…
Ama nerede duracağını bilemeyen anne-babalar, bazen evlâtlarına
en büyük kötülüğü yapmış olurlar: Evlâtların, kendilerini
ve hayatı tanımasına engel olurlar.
Sevgili
Dostlar Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı
İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı
Twitter.com
@Salihkebapcii Salihkebap1@gmail.com