ANNESİ
İLE EŞİ ARASINDA KALAN ERKEK
Kavvâm,
annesi ile eşinin arasında kalan ya da “Ne
yaparsanız yapın!”diye
aradan çekilip onları birbirine bırakan değil; Allâh’ın
kendisine verdiği kavvâmlık yetkisini kullanandır. Kavvâm
taraftar değildir; ne annesinin, ne eşinin tarafı olamaz. Onlara
karşı tarafsızdır. O, hakkın tarafıdır.
Kavvâm,
evliliğinin başlangıcında, ilerde eşi olacak hanım ile bu
konuları baştan konuşur.“Kimseye
düşkün değilim, Hakk’a düşkünüm. Zulmü sevmem, adaleti
severim. Ne annem, ne sen Taraf tutmam. Arkadan görüşme yapmam,
her ikinizi de karşıma alırım, ikinize de cevap hakkı veririm.
Cedel sevmem, meselelerin suhûletle çözülmesini isterim, şimdiden
bunu biliniz!.”demesi
gerekir.
Kavvâm,
herkesin sözünü, Hak çerçevesinde dinleyip, söylenen söz
hakkın rızâsına uygunsa, hatır söz konusu olmadan ona itibar
edeceğini, başta her ikisine de söylemelidir.
AİLE
SAADETİ NASIL TESİS EDİLİR?
Gereksiz
istekleri, âile saadetini ve kadınların zaaflarını dikkate
alarak değerlendirmelidir. Her sabah kahvaltıya inmek, annenin
isteği ise,
“-Bir
iner, bir inmeyiz!”, “Eşimle kahvaltı yapmak da isterim!”
diyerek saadetini de düşünmelidir.
Kavvâm
annesine:
“-Sen
gelinin yerinde olsaydın, bu durumda ne yapardın?”; eşine de
“Sen annemin yerinde olsan ne yapardın?” diyerek, empati
bilmiyorlarsa şayet, kişileri empatiye davet etmelidir.
“Kendisi
için istediğini başkası için istemeyen gerçek müslüman
olamaz.”,“Müslüman
elinden dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir.”,“Komşusu
aç iken tok yatan bizden değildir.”,
hadîs-i şerîflerini kendisi için ilke edinip, annesini ve eşini,
bu hadîs-i şerîflerin ışığında yönetir.
“-Siz
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i seviyorsanız,
sünnetine uyarsınız. Sizden isteklerim, nefsimin istekleri değil,
Rabbimin ve Peygamberimin istekleri!” demelidir.
ERKEĞİN
SORUMLULUKLARI
Kavvâm,
dini, sorumluluklarını çok iyi bilip, kendi sorumluluğunu ne
eşine, ne de annesine bırakmayıp şahsen ve bilhassa kendisi
yerine getirir. Kavvâm, annesini ve eşini karşısına alıp:
“-Ben ikinizin de malı değilim. Senin oğlunum, üzerimde hakkın var. Senin de eşinim, bana emanet edildin. İkiniz de beni malınız gibi görmeyin. Kendi iktidarınızı benim üzerimden yürütmeye kalkmayın, yanılırsınız. Kendi egonuzu da benim üzerimden yürütmeyin, bana zulmetmiş olursunuz. Birinize meyledersem, Hakk’ın gazabını üzerime çekerim, ateşte yanarım. Beni seviyorsanız, bunu istemezsiniz. O zaman benim kavvamlığımı baştan kabul edin.”diyendir.
Her
ikisini de karşısına alıp:
“-Sen
bana emanetsin, ben dikkat ederim. Ama sen de bana itaat etmek
zorundasın, bu Allâh’ın emridir.«Kişinin
en hayırlısı, ehline hayırlı olandır.»hadisini
bana söyleyip, bunu adaletsizce kullanmamı istersen, şu hadisi de
bana açıkla derim;«En
çok ikramıma layık kişi kimdir?»sorusuna,«Üç
kez annen, sonra baban!»diyen
Peygamber Efendimizi nasıl anladın?”
Annemden
ayrılırsam, mutlu olmam! Senden ayrılırsam da mutlu olmam. Sizin
beni sevdiklerimden ayırmanız beni değil, kendi, nefsinizi
sevmeniz demektir, bunu iyi bilirim!
Ev
ev üstüne kurulmaz. Ben seni âilemle oturtmam, lâkin onlara
hürmet etmeni de isterim. Annem torunlarını özlerken, bizi
özlerken, komşusu aç iken kimseyi de tok bırakmam. Ama bunu da
ölçülü yaparım, ondan sonrası benim özelimdir. Buna da kimseyi
karıştırmam.
İSTİŞAREYE
ÖNEM VERMELİ
İstişare
etmeyi severim, lâkin yönetmenizi istemem. “Ben olsam” diye
kurduğunuz cümleleri, baştan söyleyeyim kurmayın! Çünkü
ikiniz de kadınsınız ve erkek fıtratını bilemezsiniz.
Hemcinsiniz
değilim ki, empati kurmanız mümkün olsun. Bunu yapmayın. Ama siz
birbirinizle empati kurabilirsiniz; biriniz zaten gelin oldunuz,
diğerinizin de evladı var, gelecekte anne olacak.
Evimin sırrının kimseye verilmesini istemem. Evimin dışındakilerin benim idâreme karışmalarını da istemem. Nasihat kabul ederim, lâkin tahakküm sevmem. Herkesin haddini bilmesini isterim.
Evlatlarımın
yanında kavga etmenizi, onları hesaba çekmenizi, birbirinize karşı
kullanmanızı da istemem. Onları iyiliğe ortak edin, kötülüğe
değil. Onların da ilerde evleneceklerini, yuva kuracaklarını
unutmayın.
Sizin menfî tesirlerinizle akıllarının karışıp da
yanlış düşüncelere sahip olmalarını, münafıklığı
öğrenmelerini, koğuculuğu öğrenmelerini, dedikoducu olmayı
öğrenmelerini istemem. Siz de istemezsiniz. Kendi emelleriniz için
çocuklarımı kullanıp kötü ahlâk sahibi yapmanızı istemem.
Kimse
benden mükemmel mânâda kadir-kıymet bilmemi beklemesin. Ben de
insanım ve peygamber değilim. Kırabilirim, ama özür dilemesini
de bilirim. Kıymet bilirim, ama istediğiniz ölçüde
bilemeyebilirim. Latîf değilim, gönüllerinizin sırlarını
bilemem.
Lâkin
ne yaparsanız yapın, beni râzı etmek için yapıp da hayal
kırıklığına uğrayacağınıza, Allah rızası için yapın ki,
O lâyıkınca, hattâ kerem sahibi olduğu için âlâsı ile
mükâfâtlandırır, hep kârlı çıkarsınız.
BİRBİRİNİZİ
YORMAYIN, BİRBİRİNİZİ SEVİN
Çok
konuşan kazanmaz, hep kendi dediğinin olmasını isteyen sevilmez,
insanları yorar, birbirinizi yormayın, birbirinizi sevin. İki
günlük dünyada kişi nefretle bir şey halledemez, mutlu da
olamaz
Birbirinizi beşer olarak kabul edin; beşer hata yapar, unutur. Allâh’a karşı yaptığımız hataları düşünürsek birbirimize karşı yaptığımız hatalardan daha büyüktür. “Kadrimi kıymetimi bilmediler!” demeden, “Ne kadar Rabbimin kadrini-kıymetini bildim, kulluk yapabildim acaba?”deyin.
Nefsini
rehber edinen yanılır, Kur’ân’ı rehber edinen, kazanır. Bu
noktaya dikkat ederek bana yardım edin.
Evimin
sırlarını başkalarına anlatmanızı istemem, o zaman sizden râzı
olmam. Ben râzı olmazsam Rabbim de olmaz. Şerefli olun,
birbirinizle uğraşmanız, âilemizin itibarını zedelemesin. Hem
hak katında, hem de kul katında
Sen
küçüksün, söz dinlemek, hizmet etmek yakışır! Sen de
büyüksün, hâlden anlaman, hoş görmen zulmetmemen yakışır.
Her ikinize de adâlet yakışır. Anneni isteyip, annemi istemezsen
âdil olmazsın!
Kızını isteyip gelinini istemezsen âdil
olmazsın. Kızına güzel davranıp gelinin ezersen, âdil olmazsın.
Annene hürmet edip anneme hürmet etmezsen âdil olmasın. Âdil
olun!.
Her
türlü yardım kuruluşunda çalışıp kurda kuşa merhamet edip de
birbirini sevmez, merhamet etmezseniz, gerçek mümin olamazsınız.
Sıla-i rahme öncelikle bizler gireriz, unutmayın!
Bu alâkayı
koparmayın. Sen danış, hizmet et, gönlünü al; sen de sev, ayrım
yapma, emretme, hayır duâ et. Birbirinizi cennete sokun. Hepimiz
birlikte cehenneme girmeyelim.
Affedin,
haklı bile olsanız affedin! Affeden, affedilir. Yeri gelince beni
de affedin. Birbirinizi de, beni de kusurlarımla kabul edin.
Birbirinize de, bana da ön yargılı olmayın.
Herkesin
yeri biriciktir. Gelinlerini birbiri ile kıyas etme!. Büyükler
hürmet bekler, annenle annemi birbiri ile kıyas etme. Anneme karşı
saygılı ve hizmet ehli olursan senden râzı olurum. Ben,
“Allâh’ım, çok iyi kadındı. Ondan râzıyım!.” dediğim
zaman Rabbim de râzı olur. Lisânım ile söylemesem de Rabbim
halimden bilir.
“-Oğlum!”
deyince sana, “Bey!” deyince sana yetişmek zorundayım. Ama ben
de insanım… Azıcık nefes almak da isterim, nispet yapacağım
diye beni tüketmeyin.
Daima,
«Hiçbirimiz hevâ ve hevesimizi ilâh edinmeyelim. Yerimizi
bilelim. Taş yerinde ağırdır!» diyen kavvamın yardımcısı
Cenâb-ı Allah’tır. O’nu aslâ zâyi etmez.
Kavvâm
olan eşimize, oğlumuza duâ edelim, dilimizi onlar için duaya
alıştıralım onlar için duayı ihmal etmeyelim inşallah yardımcı
olalım da Rabbim elini üzerimizden çekmesin nusretini üzerimizde
daim eylesin inşallah
HAYIRLA
KALIN ALLAH'A EMANET OLUN
CENABIHAK
YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN
ALLAH'IN
SELAMI RAHMETİ BEREKETİ MAĞFİRETİ ÜZERİNİZE OLSUN
ÇALIŞMALARINIZ
BEREKETLİ İŞİNİZ MÜBAREK OLSUN
ARAŞTIRMACI
İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR SALİH KEBAPÇI
Twitter.com
@Salihkebapcii Salihkebap1@gmail.com