Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

7 Aralık 2019 Cumartesi

ÇOCUKLARA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLİR?


Kıymetli Dostlar cenabı Allah'ın bizlere emaneti dünya hayatının süsü ve aynı zamanda imtihan vesilesi olan çocuklarımızın terbiyesi onlara dini eğitimin verilmesi her anne babanın temel bir vazifesidir Allah Resûlü’nünHer doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne-babası onu Yahudi yahut Hristiyan veya Mecûsi yapar” Müslim, “Kader,” 22; Buhari, “Cenaiz”, 79. hadisi, dinî inancın, bilgi, tecrübe ve alışkanlıkların eğitim neticesinde şekillendiğini ortaya koymaktadır. Bu ise bize İslâm’da eğitime güçlü bir değer verildiğini ve ebeveyne ciddi bir sorumluluk yüklendiğini göstermektedir.

Çocuğun terbiyesi, sahip olduğu kabiliyet ve kuvvelerin birbiri ile uyumlu olarak insan fıtratının yüksek derecesine ulaştırılma gayretidir.Ebeveynin bu gayreti sayesinde çocuk, hem fıtratına uygun bir yaşam sürdürebilecek hem de sahip olduğu kabiliyetleri kuvveden fiile geçirebilecektir.bu nedenle çocuğun terbiyesinde onun fıtratı ve sahip olduğu melekeleri dikkate alınmalıdır

Aziz Dostlar Fıtrata uygunluk, insanı yaratan, en iyi tanıyan yüce Allah’ın emir ve yasaklarını dikkate almayı gerektirir. Kur’an’ın üzerinde ısrarla durduğu ve Allah Resûlü’nün detaylı şekilde tarif ederek öğrettiği namaz, çocuk terbiyesinde önemli bir emir olarak karşımızda durmaktadır. Peygamberimizin (SAV) gözümün nuru”olarak tavsif ettiği namaz,göz aydınlığı”çocuklar yetiştirmeye imkân verecek ihmâl edilemez bir terbiye vasıtasıdır. Zira namazın, çocuğun mekân, zaman ve beden tasavvurunun şekillenmesinde önemli etkileri vardır.

Yön (kıble) ile mekânın; vakit ile zamanın ve azalara hükmedilerek de bedenin fark edilmesini sağlayan namaz, ergenlik dönemi öncesi öğretilmelidir. Çocuğun hayata bütünüyle dâhil olmadan namaz ile kazanacağı zihni inşa süreci, onun özdisipline, otokontrole ve kendini ifade gücüne de sahip olmasını sağlayacaktır. Namaz öğreniminde, ebeveyn anahtar rol oynamaktadır. Rehber olmalıdır Çocuğu namaz ile tanıştırmak ebeveynin en temel ve mühim vazifesidir.

Kuranı kerimde Allah “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” Tâhâ, 20/132 buyurmaktadır Ayette, aileye namazı emretmenin hemen arkasından namazda devamlılığın emredilmiş olması, anne-babanın namazı ile çocuğun namaz eğitimi arasındaki ilişkiye bir atıf olarak kabul edilebilir.

Değerli Dostlar Çocuğun namaz ile tanışmasında namazın sadece formu üzerinde durulmamalıdır. Çünkü namaz, belirli bir formu olduğu gibi deruni yönü de bulunan bir ibadettir. Namazın bu iki yönü ayrılmaz bir bütünlük içinde yansıtılmalı; bu yönler arasındaki bağın kopmamasına ve sadece bir yönün öne çıkarılmamasına dikkat edilmelidir. Namaz, dinî bir tecrübedir.

Sahabeden Hz. Enes şöyle anlatıyor Ben, annem ve teyzem Ümmü Haram evdeyken, Resûlullah çıkageldi. Bir müddet sonra; ‘Kalkın size namaz kıldırayım’ dedi. Beni sağ tarafına aldı. Öylece bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra bize dua etti...” Müslim, Mesâcid ve Mevziu’s Salât, 268

Bir başka rivayette İbn-i Abbas der ki Ramazan veya Kurban Bayramı günü Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte bayram namazına gittim. Allah’ın Resulü namaz kıldırdı. Sonra hutbe okudu. Daha sonra kadınların bulunduğu tarafa gelerek onlara vaaz etti ve namaza devam etmelerini söyledi.” Buhari, “Ezan”, 161

Görüldüğü gibi Resûlullah çocukların namazı kılmalarına imkân oluştuğunda namaza katılmalarına fırsat vermiştir. Çünkü namaza dair tüm anlatımlar, uygulamasının kazandıracağı deruni boyutun yanında yetersiz kalacaktır.

Sevgili Dostlar Mimarisi ile dikkat çeken, cemaati kalabalık büyük ve tarihî camilerde, sabah namazı gibi günün çocuk için gözlemlenmesi sair zamanda pek mümkün olmayan vakitleriyle Bayram ve Cuma namazlarında cemaate iştirak, böylesi ortamlara ve vakitlere örnek gösterilebilir. Henüz namazın kılınışı tam öğrenilmeden namaza dair kazandırılacak bir ilgi, namaz öğrenimini de kolaylaştıracaktır.

Namaz kılan anne-babasının, akrabalarının ve gözlemleyebildikleri kişilerin namaz kıldıktan hemen sonraki olumlu hâlleri, çocuk üzerinde etkilidir. Çocukta, namazın kişiyi değiştirdiği, daha iyi bir insana dönüştürdüğü şuuru oluşturulabilir lakin burada bir parantez açalım namaz kılan anne baba akraba tadili erkana riayet ederek namazı huşu içerisinde kılmaya gayret etmelidir kıyamı rükusu secdesi belli olmayan aceleci bir namazdan uzak durmalıdırlar

Resûlullah’ın namaz esnasında çocuklara karşı müsamahakâr ve şefkatli tavrında bunu görmek mümkündür. Efendimizin mescitteki namazlarında dâhi çocuklar omzunda ve sırtındadır. Hz. Zeynep’ten kız torunu Ümame’yi, namazda omzuna alır, secdeye gittiğinde yere kor, kalktığında tekrar omzuna alırdı. Secdede iken sırtına oturan torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i namaz bitince hiç kızmaksızın alıp dizlerine oturturdu. Resûlullah bir defasında secdede iken sırtına çıkan torunları ininceye kadar secdesini uzatmıştır. Böyle bir peygamberin camide çocuklara tahammül edemeyen evde namaz kılarken önünden geçti diye kıyameti koparan bir ümmeti olduk maalesef bunuda es geçmemek lazım es geçemeyiz

Çocuklara namazı sevdirebilmemiz için evvela camiye gelen çocuklara sevgi merhamet muhabbet ve de tahammül göstermeliyiz ki bu çocuklar camilerden özelliklede namazdan soğumasınlar uzaklaşmasınlar farkında mıyız bilmiyorum ama çocukları camilerden de namazdan uzaklaştırıyoruz camilerin en ön saflarını işgal etmiş kimseyi oraya koymayan cami bekçileri hacı amcalarımız dedelerimiz yüzünden neslimiz çocuklarımız gençlerimiz camilerden de namazdan uzaklaştılar bu duruma çare bulunması gerekiyor da çözüm bulacak müesseseleri göreve davet ediyorum

Aziz Dostlar Çocukta namaz sevgisi oluşturmak için çocuğun vazgeçmesi zor istekleri ve ihtiyaçları ile namaz karşı karşıya getirilmemelidir. Henüz öz denetimini kazanamamış çocuklarda böylesi durumlarda namaz vakti oyun öncesine planlanmalı değilse oyun sonrasında gerekli yönlendirme yapılmalıdır. Günlük planlamalarda, parka gitme, yemek yeme, kitap okuma gibi etkinlikler,namaz vakitleri esas alınarak programlanmalı; namazın vakti tanzim eden güçlü yönünden istifade edilmelidir. Bu duyarlılık, çocuğun zihnindeki zaman tasavvurunun şekillenmesine de katkı sağlayacaktır.

Namaz anlatımında kullanılan üslup da namazın sevdirilmesinde tesirlidir. Lokman Aleyhisselam’ın namaza davetinde ve Allah beni zorluk çıkarıcı ve kusur arayıcı olarak göndermedi. O, beni kolaylaştırıcı bir eğitimci gönderdi” buyuran Allah Resûlü’nün üslubunda bunu görmek mümkündür. Namazın terki durumunda işlenen günah ve karşı karşıya kalınan cezalar yerine bu ibadetin tüm şartları ve rükünleri ile kazandıracağı güzel karşılıkları vurgulamak, namaz sevgisini artıracaktır.

Hazreti Lokman Aleyisselam'ın namaza davet üslubuna kuranı kerimde adını taşıyan surenin ayetiyle gelin bir bakalım ayeti kerimeyi kısaca tefsir etmeye çalışalım inşallah

يَٰبُنَىَّ أَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ وَأْمُرْ بِٱلْمَعْرُوفِ وَٱنْهَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ وَٱصْبِرْ عَلَىٰ مَآ أَصَابَكَ ۖ إِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ ٱلْأُمُورِ

Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” Lokman Suresi 17

Evvela ayeti kerimeye baktığımız zaman hazreti lokmanın çocuğuna hitap şeklini görüyoruz kendimize soralım biz çocuklarımıza dini eğitim verirken Allah'ın emirlerinden ve yasaklarından bahsederken nasıl hitap ediyoruz hitap şekli karşı tarafa verilen değeri gösterilen saygıyı ve kıymeti ifade eder

Bizler kendi çocuklarımıza bir sefer güzel sözle hitap etsek yavrum namazını kıl abdestini al orucunu tut kuranı oku desek yapmadığında veya geç yaptığında ikinciye aynı hitapla çocuğumuza hitap etmeyiz kurani metotla çocuk yetiştirseydik çocuğumuza”serseri aylak aymaz” gibi sözleri hitap şekli olarak kullanmazdık

Bilahare hazreti lokman çocuğuna namazı emrediyor sabrı tavsiye ediyor iyiliği güzelliği tavsiye ederken diğer taraftan da kötülüğe karşı kilit olmasını nasihat ediyor bizler anneler babalar aile büyükleri olarak bu ayetin neresindeyiz bu ayeti ne kadar çocuklarımız üzerinde uygulayabiliyoruz kendimize soralım üzerine tefekkür tezekkür edelim

Namaz eğitiminde çocukta namaza karşı ilgi ve sevgi oluşturmak için dikkat edilecek yukarıdaki hususların yanında bir başka husus da çocukta sorumluluk bilincinin geliştirilmesidir. Zira namaz ibadetinde devamlılık gösterilebilmesi sorumluluk bilincine bağlıdır.

Kıymetli Dostlar Günlük hayatta herhangi bir görev üstlenmeyen çocukların namaz ibadetinin sorumluluğunu taşımaları mümkün değildir. Bu sebeple çocuklara, yaşlarına uygun vazifeler verilerek sorumluluk duyguları geliştirilmelidir. Nitekim Resûlullah’ın çocukluğu yanında geçmiş olan Hz. Enes’e bazı görev ve sorumluluklar verdiği bilinmektedir.

Çocuklarımıza sorumluluklar vermek onları yaşlarına uygun vazifeler vermek yerine maalesef aileler olarak bu durumdan şiddetle kaçıyoruz sonra bu çocuklar sorumsuz verdiğimiz görevleri yapmaktan acizler üşeniyorlar diye dert yanıyoruz bu hususta hiç şikayet etme hakkımız yok isterseniz kusura bakın bizler anneler babalar aile büyükleri olarak çocuklarımıza yaşlarına uygun sorumluluk ve vazife vermez onlara yapamaz gözüyle bakarsak korkak bir nesil yetiştirmiş oluruz ileride bu çocuklar sorumluktan vazifeden korkarlar kaçarlar sorumluluk ve görev alamazlar uzak dururlar

Değerli Dostlar Çocuklara namaz eğitimi verirken onları vakit namazlarına cuma ve bayram namazlarına ramazan ayı içindeki teravih namazına hatta cenaze namazlarına götürelim hafta içi imkanımız yoksa hafta sonları iştirak ettirelim çocuklarımıza camilerin hem içini hem dışarısını gezdirelim dolaştıralım camileri onlara tanıtalım bu aktiviteleri her hafta sonu yapmaya çalışalım yapabiliyorsak hafta içinde de tekrar edelim inşallah

Hocam çocuklarımızla hafta sonları ne gibi aktiviteler yapabiliriz?” diye bir sual aklına gelen kardeşlerimize tavsiyem çocuklarını alıp tarihi büyük camilere götürüp onlarla birlikte vakit namazlarını kılsınlar kuranı kerim biliyorsa beraber okusunlar ister sabah namazından yatsı namazına kadar ister belli vakit namazlarına çocuklarımızı camiye götürelim hem onlarla beraber namaz ibadetini ifa edelim hem de onlara namazı sevdirelim ilgi duymasını sağlayalım

Sevgili Dostlar son olarak bugün camiye götürdüğümüz onları camiye ve namaza alıştırdığımız çocuklarımız yarın bizlerin arkasından camideki yerlerimizi alacaklarını camilerin gelecekteki cemaatleri olacaklarını unutmayalım

Yazımızı bir dua ile nihayete erdirelim inşallah

Ey Rabbimiz! Beni ve soyumdan gelenleri namazı devamlı kılanlardan eyle Ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle” İbrahim Suresi 40

Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun

Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı

Twitter.com/@Salihkebapcii

24 Kasım 2019 Pazar

ÖĞRETMENLERİN EKSİKLERİ MUVAFFAK ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ


Kıymetli Dostlar Çağımızın en yaygın olan eğitim kurumlarını muhafaza eden veliler ve onların ihtiyacına cevap vermek için eğitim faaliyetlerinde bulunan öğretmenlerin ne kadar büyük bir salih amel takdim ettiklerini her Müslümanın kabul etmesi kaçınılmazdır Öğretmenlik mesleği sevgili peygamberimizin emaneti olan mukaddes bir görevdir bu görev asla hafife alınamaz basite indirgenemez Çağımızda öğretmenlerimizin maalesef eksikleri çok bu yazımızda bu konulara temas etmeye lisanımız döndüğü kadarıyla arz etmeye çalışacağım İnşallah

Evvela öğretmenlerimizin eksiklerini eksi yönlerini tespit edelim akabinde muvaffak olmaları için yapmaları gerekenleri sıralayalım İnşallah Öğretmenlerimizde heyecan yok motivasyon yok gelecek için uzun vadeli yapmış oldukları bir plan yok istişare yok mesleklerini iş olarak devlet memurluğu olarak görme var okuma kendini geliştirme sürekli yenileme tazeleme yok çağın geride kalmamak çağın daha ileride olmak gibi bir gayretleri yok sevgileri kısıtlı ve sınırlı sabır yok hedefleri yok notu silah olarak kullanmak var ikna etmek yok mücadele etmek yok emek ve zaman harcamak maalesef yok

Değerli Dostlar Öğretmenlik mesleği asla bir devlet memurluğu değildir Toplumumuzun lideri konumunda olan öğretmenlerin en mühim eksiği icra ettikleri öğretmenlik mesleğini devlet memurluğu olarak görmeleridir Öğretmenlik devlet memurluğu değildir bilakis öğretmenlik gönüllere girme işidir sanatıdır unutmayın Öğretmenin mesaisi 24 saattir

Öğretmenlik mesleği maaş alıp devlet memuruyum demek değildir gönüllerde ayrıcalıklı yer edinmektir Muvaffak bir öğretmen kendisi devlet memuru olarak görmez yaptığı işin mesleği olduğunu bilir ve ona göre davranır mesleğini benimser onu içinde adeta küçük çocuklar gibi yaşar işine mesleğine aşıktır

Öğretmenlerimizin diğer büyük bir eksiği ise sevgidir mesleğini devlet memurluğu olarak gören öğretmenlerin içinde insan ve çocuk sevgisi yok denecek kadar azdır

Öğretmenliği devlet memurluğu olarak gören öğretmenlerimiz çocuklara karşı sorumsuz davranışlar sergileyebilmektedirler bunların başında da şiddet gelmektedir

Asıl olan öğretmenlik mesleğini icra edenler çocuklara karşı sevgi dolu olmalıdır içinde çocuk sevgisi olmalıdır Muvaffak bir öğretmen çocukları çok sever onları kendi çocukları gibi görür ve muamele eder öğrencilerini kendi çocukları gibi benimser kendisini öğretmen olarak değil ebeveyn olarak görür ve öğrencilerine sevgiyle şefkatle muhabbetle yaklaşır İçinde çocuk sevgisi olmayan öğretmen olmamalıdır hatta yapılmamalıdır

Aziz Dostlar Öğrenme ve öğrenilenlerin hayata yansıması olan eğitimde önemli unsurlardan biri, öğrenci ile öğretmen arasındaki ilişki türüdür. Öğretmen sadece vazifeli bir memur gibi davranırsa aradaki ilişki satıcı-müşteri ilişkisine dönüşür. Onun için muvaffak bir öğretmen öğrencileriyle arasında ilişkisi en iyi olandır onlarla gönül bağı kurabilendir aynı dili konuşabilendir

Öğrenme süreci uzun ve sıkıntılı bir süreçtir. Ebeveynler ve öğretmenler bu zorunlu sürecin sıkıntısını azaltmak ve öğrencileri teşvik etmek için onlara öğrenciliğin değerini hissettirmelidir Öğrenciye söylenecek güzel bir söz, bir takdir cümlesi onun hayatını değiştirebilir Öğretmen kardeşlerimizin Kuran ve sünnetin fıtrata uygun ve başarısı kanıtlanmış eğitim metodundan faydalanması gerekir Öğretmenlerimiz yaptıkları işi önemsemeli ve bununla gurur duymalıdırlar

Öğretmen olan kişilerin sürekli Kur'an'ı okumaları ve Kur'an'ın eğitim metodu üzerine yapılmış çalışmaları incelemeleri gerekir. Bir diğer kaynak ise sünnettir. Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem sünneti Onun eğitimde izlediği metot dikkatle incelenmelidir ve mutlaka uygulanmalıdır

Sevgili Dostlar Öğretmenler, öğrencileri için pratik birer örnektirler. İnsanın tabiatında var olan gözlemleme hasleti gereği öğretmeni dinlemekten ziyade onun söz ve davranışları arasındaki uyumu ve insanlarla muamele ahlakına bakarlar. Öğrencilerine büyüklerine saygılı olmayı, kendi aralarında kişilik haklarını gözetmelerini öğütleyen bir öğretmenin söyledikleri öğrenciler için sözden ibarettir.

Öğretmen, öğrencilerine karşı saygılı davranır, kurumda bulunan yöneticilerin sözlerine değer verir ve çalışma arkadaşı olan öğretmenlere karşı saygı ve sevgi çerçevesinde davranırsa sözleri birer öğüt olarak öğrencilerde etki bırakır. Yaşantısında öğretmek istediği ilkeleri pratize eden bir öğretmenin bunları sözlü olarak anlatmasına dahi gerek yoktur.

Öğretmen, bulunduğu kurumda sadece uzmanlık alanı olan dersi değil, çocuklara İslami değerleri öğreten bir örnektir aynı zamanda. Örneklik sıfatının bilincinde olan ve ahlaki olarak kendisini yetiştiren bir öğretmen, öğrencilerinin ahiret hayatlarının güzelleşmesine katkıda bulunduğu gibi kendi kulluğuna faydalı olacak ve okulu kendisi için amel defterini kapatmayan bir sadaka-i cariye kılacaktır.

Öğretmen, Peygamber'in tavsiyesi üzere öğrencilerine birer maden gözüyle bakmalı, onlarda var olan cevheri açığa çıkarmak ve işlemek için çalışmalıdır. Çok hareketli olan bir öğrenciyi edebiyat ve şiire, aşırı sakin bir çocuğu spor, gibi hareketli alanlara yönlendirmek, sadece öğrencinin hayatında başarısız olmasına sebebiyet verecek, başardığı takdirde de yaptığı işten lezzet alamayan, yaşamayı yük kabul eden sorunlu bir birey olmasını sağlayacaktır.

Öğrenciyi bir cevher gibi düşünen ve onu özüne uygun şekilde işleyen öğretmenle öğrenci arasında eğitimin özü olan sevgi bağı oluşacaktır. Öğretmeninin kendisini zorlamak ve kalıba sokmaktan ziyade, rehberlik edip yol gösterdiğini gören öğrenci, öğretmeni sevecek ve onun rica ve yönlendirmelerini emir gibi telakki edecektir.

Öğretmenlerimiz Eğitim konusunda yapılan çalışmaları takip etmeli yeniliklere açık olmalısın. Farklı tabiata sahip insanlara öğretmenlik yaptığın hakikatini unutmamalıdır Farklı model ve tekniklere kapalı olan öğretmen, sadece öğrencilerine zarar vermez, bir öğretmen olarak kendi başarısını da gölgeler Öğreneceği yeni bir model onun tabiatında var olan bir özelliğe uygun olabilir ve o modelle anlatmak istediklerini çok daha etkili ve kalıcı olarak anlatabilir.

Hiç şüphesiz bu durum bir öğretmenin kalitesini arttıracak, onu öğrencilerin daha dikkatli takip etmesini sağlayacaktır. İlgilendiğin yaş grubunun genel özellikleri, ilgi alanları ve onları motive edecek unsurları anlatan kitaplar okuma listende olmalıdır.

Öğretmenlerimizin etkinlik kitaplarını ve bu alanda çıkarılan yazılı ve görsel yayınları takip etmesi gerekmektedir Çocuklarla ders dışında kaliteli vakit geçirmek, onların en sevdiği ve en hızlı öğrendikleri oynayarak/eğlenerek öğrenme teknikleri hakkında malumat sahibi olmaları eğitimin kalitesini arttıracaktır.

Kendini tekrar etmeyen, farklı etkinliklerle sınıfa gelen bir öğretmen çocukların ilgisini çekecek ve dersin daha dikkatli takip edilmesini sağlayacaktır. Öğretmenin öğrencisine kazandırması gereken en önemli özellik öğrenme isteği olmalıdır.

Öğretmenler bu konuda önlerine bir hedef koymalı ve öğrenme isteğini kazandırmak için buna yardımcı olan vesileleri kazandırmaya özen göstermelidirler. Bunun başında kitap okuma ve ders dinleme alışkanlığı kazandırılmalıdır.Öğretmenler derse ellerinde kitapla gelmeli, dinlenme saatlerinde kitap okumalı, kitaplardan çocukların ilgisini çekecek yerleri onlarla paylaşmalı, ilgi alanlarına göre çocuklara kitap hediye etmeli, kitap fuarlarına çocuklarla beraber gidip kitap seçme ve almayı öğretmelidirler.

Değerli Kardeşlerim yazımızın bu kısmına kadar öğretmenlerin eksiklerini ve yapması gerekenleri yazdık şimdi geliniz muvaffak öğretmenin tarifini yapalım ve özelliklerini maddeler halinde sıralayalım İnşallah

EN İYİ ÖĞRETMEN KİMDİR?

En iyi öğretmen fakültede iken yüksek notlar alan pratiğe geldiği zaman en iyi en güzel pratiği sergileyen notunu koz olarak kullanmayan adaletli davranan kibirlenip gururlanmayan diplomasını aldığında ibadet aşkı ve şevkiyle vazife ifa eden parasını alan aldığı parayı hak ederek kazanan öğrencilerini azarlamayan sürekli onları motive eden merhametli hoşgörülü şefkatli sabırlı işinin ehli güvenilir hangi branşta görev yapıyorsa o branştaki yenilikleri gelişmeleri takip eden kendisini yenileyen tazeleyen sabrı ve iknayı silah olarak kullanan çok iyi istişare yapan vazifesini titizlikle disiplinle planlı programlı bir şekilde ifa eden çokça dua eden sabırdan asla vazgeçmeyen insan ilişkilerini her zaman geliştirendir

MUVAFFAK ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ

1)Sevgi doludur çocukları çok sever

2)notunu koz olarak kullanmaz notuyla öğrencilerini korkutmaz

3)Öğrencilerini azarlamaz kötü davranmaz kötü kırıcı sözler söylemez

4)Öğrencilerine karşı adaletli davranır eşitliği her daim sağlamaya çalışır

5)Mesleğini devlet memurluğu olarak görmez

6)Muvaffak bir öğretmen gururlanmaz kibirlenmez gurur ve kibirden uzak durur

7)Sürekli öğrencilerini motive eder hedef sahibi yapar

8)kendisi de hedef sahibidir geleceğe yönelik planları vardır

9)Merhametli şefkatli sabırlı ve hoşgörülüdür

10)Vazifesini ibadet aşkıyla ve şevkiyle yapmaya gayret eder

11)Aldığı parayı hak ederek kazanır hakkı olmayan paraya tevessül etmez

12)Sürekli kendisini yeniler tazeler geliştirir çok okur çok istişare eder

13)Branşındaki gelişmeleri takip eder o gelişmelerin gerisinde kalmaz

14)İki tane silahı vardır birisi sabırdır diğeri iknadır asla bunlardan vazgeçmez

15)İşinin ehlidir bilgilidir tecrübelidir ve sabırlıdır

16)Muvaffak bir öğretmen güvenilirdir sevilendir saygı duyulandır

17)Planlı programlıdır disiplinlidir düzenlidir aynı zamanda örnektir

18)Vazifesini titizlikle ifa eder konuşmasına oturmasına davranışlarına dikkat eder

19)Muvaffak öğretmen önder lider rehber konumundadır örnek şahsiyettir

20)Çokça dua edendir duayı asla elden bırakmayandır her işine dua ile başlayandır

21)İnsan ilişkileri en üst düzeydedir kuvvetlidir her zaman geliştirir

22)İnsanlarla sağlıklı iletişim kurar etkili iletişim sahibidir

23)Sabırdan asla vazgeçmez her şartta sabır eder sabırla muamelede bulunur

24)Öğrencilerine iyi bir örnek olur hayatıyla sözleriyle davranışlarıyla hatta konuşmasıyla

25)En önemlisi de muvaffak bir öğretmen gönüllere girmek için çalışır öğrencileriyle arasında gönül köprüleri inşa eder

UNUTMAYALIM HEPİMİZ ÖĞRETMENİZ HEM ÖĞRENİR HEM DE ÖĞRETİRİZ

İŞİNİZ MÜBAREK ÇALIŞMALARINIZ BEREKETLİ OLSUN

Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun

Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı


YAZIMIZ 24 KASIM 2017 TARİHİNDE HOCAMIZ TARAFINDAN ÖĞRETMENLER GÜNÜ İÇİN KALEME ALINMIŞ OLUP AYNI TARİHTE YAYINLANMIŞTIR.


19 Ekim 2019 Cumartesi

UĞURLARKEN UĞURLANMAYA HAZIR MIYIZ ?

Kıymetli Dostlar Hepimiz ilâhî imtihan diyârı olan bu kainat mektebinin birer talebeleriyiz. Kulluk tahsilimiz ecel tasdiknâmesiyle son bulacak amellerimizle toprağın sînesine gömüleceğiz Ölüm sessizliğine bürünmüş her musallada yatan cenaze ve mezarlıklarda yatan merhum ve merhumeler lisânı hâl ile konuşan birer nasihatçidir

Mezar taşlarının sessiz irşadlarından bugün kendimize birer hisse almak ebedi yarınlar için büyük bir bahtiyarlık vesilesi olacaktır İnsan hayatın akışı içinde yaşama sevinciyle ölümden ürperiş zıtlığı arasında gider gelir hayat ve ölüm daiama bir akış içerisindedir İstisnâsız her hayat seyyâhının başına ölüm gelecektir Ölüm dünya hayatının kaçınılmaz bir sonudur

Aziz Dostlar Dünyâ ilâhi bir imtihân dershânesi Ölüm ise İlâhi bir kânundur bu hususu cenabı hak kerim kitabımız kuranı kerimde bizlere çeşitli ayetlerle bildirmiştir bir ikisini yazalım inşallah

ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْمَوْتَ وَٱلْحَيَوٰةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفُورُ
O,hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. Mülk Suresi 2

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِ ۗ وَنَبْلُوكُم بِٱلشَّرِّ وَٱلْخَيْرِ فِتْنَةً ۖ وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. Enbiya suresi 35

Sevgili Peygamberimiz sallâllâhu aleyhive sellem efendimizde bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır

أكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَذَّات Lezzetleri yok eden ölümü çok hatırlayınız Tirmizî Kıyâmet 26

Değerli Dostlar mühim olan ölüm gelmeden evvel ölüme hazırlık yapabilmek ölümden ibret alıp ebedi yurdumuz olan ahiret hayatımız için yatırım yapmak gerekir Mülümanın her gün günde beş dakika tefekkürü mevt yapması gerektiğini düşünüyorum ve tavsiye ediyorum zira günde beş dakika ölümü düşünmek kendimize davranışlarımıza çeki düzen vermeye ahiretimiz için hazırlık yapmaya her an ölüme hazırlıklı olmaya yaşamaya ve çalışmaya vesile olur

İnsanoğlu bitmek tükenmek bimeyen dünyevi arzu istek ve hırslarına bir an dahi olsa gem vurmasıdır mezarlıklar fani hayatlarını tüketen dünya imtihanlarını tamamlayan anne baba kardeş arkadaş dost eş evlat hısım akraba komşu ile doludur 

Dünya hayatında bütün yolların çıkış noktası kabristanlıklardır bir diğer ifadeyle mezarlıklardır ondan kaçış yeri zamanı ve imkanı da yoktur her gün sevdiklerimizi komşularımızı dostlarımızı ailemizin fertlerini yakınlarımızı ahirete yolcu ediyoruz mutlaka bir gün bizlerde yolcu edileceğiz

Cenabı hak kuranı kerimde bizlere ölümden kaçmanın yeri vakti ve imkanı olmadığını şu ayetle bildirmiştir

قُلْ إِنَّ ٱلْمَوْتَ ٱلَّذِى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُۥ مُلَٰقِيكُمْ ۖ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir. Cuma Suresi 8

Sevgili Dostlar camilerin musalla taşlarında yatmakta olan her bir cenaze lisânı hal ile sessiz birer vaizdir nasihatçidir musallada vaaz ve vaizdir her cenaze ibret nazarıyla bakıp tefekkür tezekkür eden herkes için birer hatip ve hatibedir 

Mezarlıkların cami avlularına yol kenarlarına yapılmasının esbabı mucibesi bir nevi fiili tefekkürü mevt ölümü düşünmek onu hatırlamaktır yaşadığımız dünya hayatını ona göre tanzim etmek yaşadığımız hayatın son durağının mezarlıklar olacağını unutmamaktır

İnsanoğlu ne acayip bir varlıktır her gün camilerden sevdiklerini dostlarını arkadaşlarını yakınlarını komşularına ahirete uğurlar hep kendisinin cenaze namazı kılacağını hep kendisinin mezarlıklara gidip toprak atacağını düşünür Lakin bir gün kendisinin de uğurlarken uğurlanacağını yolcu ederken yolcu edileceğini aklının ucuna bile getirmez her gün cenaze namazı kılar sevdiklerini ahirete yolcu edenler bir gün aynı halin bizler içinde geçerli olacağından habersiz dünya hayatının macerasına kapılmış gidiyor

Cenabı hak Uğurlarken uğurlanacağımız şuuruyla hareket etmeyi yaşamayı ebedi yurdumuz olan ahiret hayatımız için hazırlık yapabilmeyi ölüme hazırlıklı olabilmeyi sonu ölüm olan bir hayat yaşadığımızı aklımızdan çıkartmasın

Kendimize soralım “UĞURLARKEN UĞURLANMAYA UĞURLUYORUZ UĞURLANACAĞIZ” HAZIR MIYIZ ?

Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun

Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı

9 Ekim 2019 Çarşamba

HADİSİ ŞERİFLER IŞINDA İSLAMDA ÇOCUK EĞİTİMİ



Dinimize göre hayırlı ve iyi çocuklara sahip olmak, dünya hayatı için bir mutluluk kaynağı olduğu gibi âhiret hayatı için de kesintisiz sevap kaynağıdır vesilesidir. 
Peygamberimiz kişinin ölümünden sonra bile amel defterinin kapanmamasını sağlayan üç şeyden birinin “kendisine dua eden hayırlı bir evlât”olduğunu bildirmiştir. (Müslim, Vasiyyet, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36)

İslâm fıtratı üzere doğan çocukların bu safiyetini koruma vazifesi anne ve babaya tevdi edilmiştir. Ailenin neşesi, toplumun bekâsı, yarınların ümidi olan çocukların terbiyesi, hususî bir ihtimamı gerektirmektedir.“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz.” (Buhârî, Vesâyâ, 9) hadis-i şerifiyle bu gerçeği ifade eden Efendimiz, çocuklarına karşı sevgi ve şefkatle davranmak sûretiyle onlara düşkün olan hanımları methetmiştir. (Buhârî, Nikâh, 12)

Bütün Müslümanların, Hak Teâlâ’dan kendilerine göz nuru eşler ve çocuklar vermesi için dua ve niyazda bulunmalarını tavsiye eden Kur’ân-ı Kerîm (Furkân 25/74)

bazı peygamberlerle salih kulların da Allah Teâlâ’dan bilhassa hayırlı çocuklar ve temiz nesiller istediğini bildirmektedir. (Bakara 2/128; Âl-i İmrân 3/35, 38; İbrâhîm 14/35, 40)

İslâm’ın çocuğa yaklaşımı, sevgi, şefkat ve hoşgörü anlayışına dayanır. Çünkü çocuk dünyaya tertemiz bir yaratılışla ve günahsız olarak gelir. Büluğ çağına kadar da yaptığı davranışlardan dinî bakımdan sorumlu sayılmaz. Dünyaya yeni gelen bebek, her yönüyle büyüklerin yardımına muhtaç olup belli bir yaşa kadar ana babaya bağımlıdır.

Dolayısıyla çocuk, kendisine gerekli olan ilginin gösterildiği ölçüde sağlam bir kişilik geliştirebilir. Bu açıdan bakıldığında Hz. Peygamber’in çocuklara yaklaşımı ve onların yetiştirilmesine yönelik tavsiyeleri son derece dikkat çekicidir. 

Kahir ekseriyetle Erkek çocukları 12-15, kız çocukları ise 9-15 yaşlan arasında erginlik çağına girerler.

Erkek çocuğu büluğa erdiğini, ihtilam denilen rüyada iken cinsî boşalma ile; kız çocuğu ise aybaşı veya âdet denilen halin ortaya çıkmasıyla yani, rahimden kan gelmesiyle erginlik devresine girmiş olurlar.

İnsanın bu devreden sonra namaz, oruç ve hac gibi ibadetleri yerine getirmesi farzdır.Ancak namaz ve oruç gibi ibadetlerin daha önceki yaşlarda çocuğa öğretilip, alıştırılması tavsiye edilmiştir.

SUAL: YENİ DOĞAN ÇOCUK İÇİN MERASİM YAPMAK CAİZ Mİ?

Böyle bir emir de yoktur yasak da yoktur. Dini maksatlı yani bu bir ibadetmiş gibi düşünmüş olmamak şartıyla yapılabilir dinen caizdir bir sakınca bulunmamaktadır

Yeni doğan bir çocuk Efendimiz’e getirildiğinde, bir hurmayı çiğneyerek çocuğun ağzına koyardı. (Ebû Dâvûd, Edeb, 106,107) Zira çocuğun öncelikle Peygamber ağzından bir şey yemesi onun için bir bereket ve rûhâniyet vesilesidir.
Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Kuba’da oğlu Abdullah’ı dünyaya getiren Hz. Ebûbekir’in kızı Esma diyor ki
Çocuk doğunca, onu alıp Efendimiz’e götürdüm, kucağına bıraktım. Resûlullah bir hurma istedi, çiğneyerek ezdikten sonra onu çocuğun ağzına sürdü. Abdullah’ın midesine ilk inen şey Peygamberimiz’in ağzından çıkan hurmaydı. Daha sonra hayır ve bereketli bir hayat sürmesi için dua etti ve çocuğa Abdullah ismini verdi.”(Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45; Müslim, Âdâb, 26)
Dünyaya gelişinin ardından çocuğun kulağına ezan okumak, onun için akika kurbanı kesmek ve doğumunun yedinci günü saçını tıraş ederek ağırlığınca gümüş ya da altın değerinde bir şeyi sadaka olarak vermek de sünnettendir. (Ebû Dâvûd, Edeb, 106, 107; Tirmizî, Edâhî, 19) 
Bütün bunlarla birlikte çocuğa güzel bir isim koymak Efendimiz’in bilhassa üzerinde durduğu bir husustur.
Nitekim bir hadîs-i şeriflerinde
Siz kıyâmet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız, çocuklarınıza güzel isimler koyunuz” buyurmuş (Ebû Dâvûd, Edeb, 61), hatta hoş olmayan bazı isimleri de değiştirmiştir. (Müslim, Âdâb, 14; İbn-i Abdilberr, el-İstiâb, II, 837; III, 871, 1006)
SUAL: ÇOCUK NE ZAMAN SÜNNET EDİLMELİ? Erkek çocukların büluğ çağına basmadan önce sünnet ettirilmesi de Peygamberî uygulamalardandır. (Buhârî, Libâs, 63, 64)
Nebiyy-i Ekrem hayatın her safhasında çocuklara derin bir sevgi ve şefkat beslemiş, onları ciddiye alıp seviyelerine inmiş ve problemlerini çözerek doğruya yönlendirmiştir. Hâdis-i şerîflerinde
Kimin bir çocuğu varsa onunla çocuklaşsın.”(Deylemî, III, 513) buyuran Resûlullah bir keresinde torunu Hasan’ı öperken yanında oturan Akra bin Hâbis isimli şahıs onu görmüş ve
Siz çocukları öper misiniz? Benim on çocuğum var hiç birini öpmem, demişti. Efendimiz ise
“– Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” karşılığını vermiştir. (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65)
Peygamberimiz“gözümün nûru”diye tavsif ettiği ve her fırsatta önemini vurguladığı namaz esnasında dahi çocuklara şefkat ve merhamet göstermiş, onların gönlünü hoş tutmaktan geri kalmamıştır.
Allah Resûlü bir yatsı namazında torununu mescide getirmişti. Cemaate namaz kıldırırken secde esnasında torunu sırtına çıkmış, o da bu sebeple secdeyi uzatmıştı. sahâbe namazı bitirince Peygamberimiz’e
Secdeyi uzattınız ya Resûlallah! Bir şey oldu ya da vahiy geldi zannettik, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber
Yok, böyle bir şey olmadı. Ancak oğlum sırtıma çıkmıştı. Gönlü hoş olsun diye acele davranmak istemedim.” buyurmuştur. (Nesâî, Tatbik, 82)
Fahr-i Kâinât çocuklara selâm verir, onların hatırını sorar, hastalandıklarında ziyaret eder, gerek kendi torunlarıyla gerekse diğer çocuklarla şakalaşır ve onları bir taraftan eğlendirirken diğer yandan eğitirdi. Muhammed bin Rebî diyor ki
Ben beş yaşlarında iken Resûlullah’ın evimizdeki kovadan ağzına aldığı suyu yüzüme püskürttüğünü hatırlarım.” (Bûhârî, İlim, 18; Müslim, Mesâcid, 265)
Hz.Enes der ki:
Resûlullah ahlâk bakımından insanların en güzeli idi. Benim Ebû Umeyr adında sütten kesilmiş bir kardeşim vardı. Peygamberimiz bize geldiğinde:
“– Ey Ebû Umeyr! Ne yaptı Nuğayr!”derdi. Nuğayr, kardeşimin oynayıp durduğu bir kuş idi. Bazen Efendimiz bizdeyken namaz vakti gelirdi. O hemen altındaki yaygının süpürülüp üzerine su serpilmesini emrederdi. Sonra namaza durur, biz de arkasında saf bağlardık ve bize namaz kıldırırdı. (Buhârî, Edeb, 112)
Ebû Hüreyre
Şu iki kulağım duymuş ve şu iki gözüm görmüştür ki Resûlullah iki eliyle Hasan’ın veya Hüseyin’in iki avucunu tutar, sonra çocuğun iki ayağını kendi ayağı üzerine koyar ve
“– Yukarı çık” derdi. Çocuk ayaklarını Resûlullah’ın göğsüne koyuncaya kadar çıkardı. Sonra Resûl-i Ekrem, çocuğu öper ve:
Allah’ım! Bunu sev, çünkü ben onu seviyorum.” buyururdu. (Bûhârî, Edebü’l-müfred, hadis no: 249)
Fahr-i Kâinât çocuklara ikramda bulunmaya teşvik eder, kendisi de uygun bulduğu zamanlarda bu hususta onlara gereken ilgiyi gösterirdi. Hz. Enes naklettiği bir hadiste Resûlullah şöyle buyurmuştur
Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerini güzel yapın.”(İbn-i Mâce, Edeb, 3)
Ebû Hüreyre’nin rivayetine göre Hz. Peygamber’e mevsimin ilk meyvesi getirilir ve
Allah’ım! Bize memleketimizde, meyvelerimizde ve ölçeğimizde, bereket üstüne bereket ver.” diye dua eder, sonra o meyveyi orada bulunan en küçük çocuğa ikram ederdi. (Müslim, Hacc, 474)
Hz. Âişe der ki Necâşî’den Resûlullah’a hediye olarak bir zinet eşyası gelmişti Bunların içinde kaşı Habeş mamulü olan altın bir yüzük de bulunuyordu. Hz. Peygamber altın yüzükten kaçınarak onu bir çöple veya parmaklarının ucuyla aldı. Sonra Ebü’l-Âs ile kerîmesi Zeyneb’ten dünyaya gelen torunu Ümâme’yi çağırdı ve:
“– Ey kızcağızım! Bunu zinet olarak takın!”buyurdu. (Ebû Dâvûd, Hâtem, 8)
Yüce Peygamberimiz’in bazı çocukları kendi akranıymış gibi muhatab kabul ederek onlara bir kısım sırlarını söylediği de olmuştur. Hz. Enes diyor ki
Bir gün, Efendimiz’in hizmetini gördükten sonra, Peygamberimiz kaylule uykusundadır, diyerek çocukların yanına gittim. Ben onların oyununa bakarken Resûlullah geldi. Oyun oynayan çocuklara selâm verdi. Ardından beni çağırdı ve bir yere gönderdi. Ben de gittim. Hz. Peygamber ben dönünceye kadar bir gölgede oturdu. Annemin yanına dönmekte gecikmiştim. Yanına vardığımda annem
Niye geciktin diye sordu.Ben:
Hz. Peygamber beni bir iş için göndermişti, dedim. Annem
O iş neydi, diye sordu. Bunun üzerine ben
Resûlullah’ın sırrıdır, dedim. Annem
Öyleyse Resûlullah’ın sırrını muhafaza et, dedi. Bu hadisi rivayet eden Sabit der ki:
Enes bana “Eğer onu birisine söyleyecek olsaydım sana söylerdim ey Sabit!” dedi. (İbn Hanbel, III, 195)
Abdullah bin Ca’fer anlatıyor
Bir gün Fahr-i Kâinât beni terkisine aldı. Bana sır olarak bir söz söyledi. Ben onu hiçbir kimseye söylemem.” (Müslim, Hayız, 79)
Peygamber Efendimiz çocukların oyun oynamalarını da tabiî bir ihtiyaç olarak görmüştür. Meselâ kendisine hizmet eden küçük yaştaki Enes’in, gönderdiği yere gitmeyip çocuklarla birlikte oyuna dalmasını müsamaha ile karşılamıştır. Söz konusu olayı Hz.Enes şöyle hikâye eder
...Resûlullah bir gün beni bir yere göndermek istedi. Ben
Vallahi gitmem, dedim. Hâlbuki içimden gitmeye karar vermiştim. Çünkü emri veren Allah’ın Nebîsi idi. Yola çıktım, sokakta oynayan çocukların yanlarına vardım (ve orada oyalandım). Derken Allah Resûlü arkamdan gelerek ensemden tuttu. Dönüp baktığımda gülümsüyordu.
“– Enescik! Söylediğim yere gittin mi?”diye sordu.
Hemen gidiyorum Yâ Resûlallah, dedim. (Müslim, Fedâil, 54)
Bir keresinde de Efendimiz toprakla oynayan çocuklara rastlamış, sahâbeden biri onlara bunu yasaklamak isteyince Hz. Peygamber
“– Bırak onları! Toprak çocukların ilkbaharıdır.” buyurmuştur. (Heysemî, VIII, 159)
Bunun yanında Resûlullah’ın torunları Hasan ve Hüseyin ile oynadığı, onları sırtına alarak gezdirdiği, ayrıca amcası Abbâs’ın çocukları arasında koşu yarışı düzenlediği olmuştur.
Abdullah bin Hâris diyor ki
Resûlullah Abbas’ın çocukları Abdullah, Ubeydullah ve Kesîr’i yanyana getirir ve şöyle derdi
“– Kim önce koşup bana gelirse ona şu kadar ödül var!” Çocuklar da koşarak gelirler, kimi Resûlullah’ın sırtına, kimi göğsüne çıkmaya çalışırdı. O da onları öper ve kucaklardı. (İbn-i Hanbel, I, 214)
Bununla birlikte Efendimiz çocukların akşam karanlık bastığında dışarıda bulunmalarının mahzurlu olduğunu belirtmiş ve bu hususta velileri uyarmıştır. (Buhârî, Eşribe, 22; Müslim, Eşribe, 97)
Peygamberimiz büyüklere, yapamayacakları şeyleri çocuklarına vaad etmemelerini tenbih etmiş, böylece ahde vefa hususunda örnek olmaları gerektiğine dikkat çekmiştir.
Abdullah bin Âmir anlatıyor
Bir gün Resûlullah bizim evimizdeyken annem beni çağırarak
Gel sana bir şey vereceğim, dedi. Resûlullah anneme
“–Ona ne vermek istemiştin?” dedi. Annem
Bir hurma vermek istemiştim, deyince Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“– Haberin olsun, eğer ona bir şey vermeyecek olsaydın, sana bir yalan (günahı) yazılırdı.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80; İbn-i Hanbel, III, 447)
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem şöyle buyurmaktadır
Kim bir çocuğa, buraya gel sana bir şey vereceğim der de sonra vermezse onun için bir yalan günahı yazılır.”(İbn-i Hanbel, II, 452)
Fahr-i Kâinât babalarından sonra çocukların ekonomik yönden muhtaç duruma düşmelerine mâni olmak için gerekli önlemleri almıştır. Malının tamamını Allah yolunda harcanmak üzere vasiyet etmek isteyen Sa’d bin Mâlik’in bu tavrını hoş karşılamamış, çocuklarına ne bıraktın diye sormuş, bir şey bırakmadığını öğrenince de malının onda dokuzunu çocuklarına bırakmasını söylemiştir. Sa’d’ın ısrarı üzerine üçte birini vasiyet etmesini istemiş ve onu bile çok bulduğunu belirtmiştir. (Tirmizî, Cenâiz, 6)
Resûl-i Ekrem anne babanın çocukları arasında adaletle muamele etmelerini emir ve tavsiye etmiştir. Bu konuda çocukların kız erkek, büyük küçük, öz veya üvey olması arasında fark yoktur. Dolayısıyla ebeveyn, hediye ve miras gibi maddî konularda nasıl adaletli olmak zorunda ise sevgi, ilgi ve şefkat gibi manevî hususlarda da bütün çocuklarına karşı âdil olmalıdır.
Câhiliye devrinde hor görülen, erkek çocuklar yanında ikinci plana itilen, hatta zaman zaman diri diri toprağa gömülen kız çocukları, İslâm’ın gelişiyle birlikte aile fertleri arasındaki konumuna ve eğitimlerine bilhassa önem verilerek toplumda âdil bir statü kazanmışlardır. Onlara ihtimam gösterilerek eğitimlerini teşvik eden bazı hadîs-i şerifler şöyledir
Kimin bir kız çocuğu olur da, onu toprağa gömmez, hor görmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse, Allah onu cennete koyar.”(Ebû Dâvûd, Edeb, 121)
Hz. Peygamber parmaklarını bitiştirerek;
Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyâmet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız.” buyurmuştur. (Müslim, Birr, 149)
Öte yandan hadis-i şeriflerde bülûğ çağına ermeden ölen kız veya erkek çocuklarının âhirette anne babaları için kurtuluş vesilesi olacağı belirtilmektedir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur
Henüz ergenlik çağına ulaşmamış üç çocuğu ölen her Müslümanı Allah, çocuklara olan rahmet ve şefkati sebebiyle cennete koyar.” (Buhârî, Cenâiz, 6)
Çocuklarımızın yetişmesi hususunda gösterilecek ilgi ne kadar ehemmiyetli ise haklarında yapılacak hayırlı dualar da o derece önem arz etmektedir. Onların yaramazlıkları karşısında öfkemize hâkim olarak haklarında kötü söz söylemek veya beddua etmekten kaçınmalıyız.
Nitekim Fahr-i Kâinât’ın uygulamalarında ve tavsiyelerinde bu durumu hep müşahade etmekteyiz. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur
Kendinize beddua etmeyiniz, çocuklarınıza beddua etmeyiniz, mallarınıza da beddua etmeyiniz.(Zira bu durum) dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.”(Müslim, Zühd, 74)
Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı
Twitter.com/@Salihkebapcii

Görüntüleme Sayısı