Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

14 Mayıs 2021 Cuma

OSMANLI VAKIF SİSTEMİ VE ECDADIMIZCA KURULAN GÜZİDE VAKIFLAR

Vakıf, bir malın mülkiyetini ve gelirini, Allah rızası için belli hizmetlere tahsis etmektir. Vakıfların altın çağı Osmanlı dönemidir. Osmanlı’nın yükselme çağları, vakıfların da yükselme dönemidir. İmparatorluğun duraklama, gerileme ve yıkılma dönemlerini, Türk vakıflarının zayıflaması, gerilemesi ve yıkılışı izlemiştir.

Osmanlı Devletinde 26 binden fazla vakıf kurulduğu, bunların büyük çoğunluğunun (%70) sosyal yardımlaşma-dayanışma, eğitim, sağlık ve bayındırlık hizmetlerini görerek devletin yükünü azalttığı bilinmektedir. 1770lerde bile Osmanlı vakıfları, devlet bütçesinin üçte birine eşit bir bütçeyle insanlığa karşılıksız hizmet sunmaktaydı. İmparatorluğun başhekimi olan Ahi Ahmet Çelebi (1436–1523) çok büyük olan servetini hastane açmak ve hekim yetiştirmek için vakfetmiştir.


İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır” hâdis-i şerifini rehber edinen Osmanlılar, her sahada olduğu gibi, bu sahada da muazzam ve kalıcı eserler meydana getirdiler. Vakıf yoluyla tesis edilen bu sayısız eserler, muazzam Osmanlı ülkesini bir baştan diğer başa ağ gibi ördü. 1530–1540 seneleri arasında yapılan vakıflarla ilgili tahrirlere göre;

Anadolu eyâletinde vakıf yoluyla 45 imâret, 342 câmi, 1055 mescit, 110 medrese, 154 muallim hane, 1 kalender hane, 1 Mevlevîhâne, 2 dârülhuffâz, 75 büyük han ve kervansaray kuruldu. Bu müesseselerde vazife yapan 121 müderris, 3756 Hatîb, imâm ve müezzinle 3229 şeyh, şehzâde, kayyım, talebe veya mütevellînin iâşe giderleri ve maaşları vakıf gelirlerinden karşılandı.

Selçuklu ve Osmanlı’daki vakıf medreseleri, zamanın ilmi, idari ve mali özerkliğe sahip üniversiteleriydi. Selçuklu, Osmanlı ve diğer İslam ülkelerinde ilmin ilerlediği dönemlerde vakıfların iyi durumda olduğu ve ilme en büyük desteği verdiği söylenebilir.

Yine aynı tarihlerde Karaman eyaletinde vakıf yoluyla 3 imaret, 75 cami, 319 mescit, 45 medrese, 272 zaviye, 2 Dârülhadîs, 31 dârülhuffâz, 4 muallim hane, 2 dârüşşifa, 14 kervansaray, Rumeli eyaletindeyse; 10 imaret, 93 cami, 218 mescit, 35 medrese, 275 zaviye, 13 muallim hane ve 17 kervansaray tesis edildi.

Tesis edilen bu vakıflar gördükleri hizmetlere göre değişiklik arz ederdi. Yukarıda zikredilenlerden başka, suyolları, su kemerleri, çeşme ve sebiller, yollar, kaldırımlar, aşevleri, dul ve yetim evleri, çocuk emzirme ve büyütme yuvaları gibi vakıf eserleri tesis edilmiştir.

Bunlardan başka namazgâh, kütüphane, dükkân, misafirhane, kuyular, çamaşırhane, helâ, han, hamam, bedesten, türbe, iskele, deniz feneri, ok ve güreş meydanları, esir ve köle azat etmek, fakirlere yakacak temin etmek, hizmetçilerin efendileri tarafından azarlanmaması için kırdıkları kâse ve kapların yerine yenilerini almak, gazilere at yetiştirmek, ağaç dikmek, borçtan hapse girenlerin borcunu ödemek, dağlara geçitler kurmak

Öksüz kızlara çeyiz hazırlamak, borçluların borçlarını ödemek, dul kadınlara ve muhtaçlara yardım etmek, çocukları baharda açık havada gezdirmek, mektep çocuklarına gıdâ ve yiyecek yardımı, fakirlerin ve kimsesizlerin cenâzesini kaldırmak, bayramlarda çocukları ve kimsesizleri sevindirmek, kalelere, istihkâmlara veya donanmaya yardımda bulunmak, kış aylarında kuşların beslenmesi, hasta ve garip leyleklerin bakımı ve tedâvisi gibi pek çok maksatla çeşitli vakıflar kurulmuştur.

Müslümanların iki mukaddes beldesi olan Mekke ve Medine şehirlerine, İslâm dünyasının her tarafında binlerce vakıf tesis edilmiştir. Bilhassa Osmanlı sultanlarının, devlet adamlarının ve diğer hayırsever kimselerin meydana getirdikleri vakıflarla, her sene Osmanlı ülkesinden buralara ulaştırılan vakıf gelirleri, bütün İslâm dünyasının şükran hislerini kabartacak seviyeye ulaşmıştır.

Din ve ırk farkı gözetmeksizin bütün insanlığın hizmetine tahsis edilmiş olan, insanların bedenî ve ruhî hastalıklarını tedavi etmek gayesiyle kurulmuş vakıf hastaneler, dârüşşifalar ve tımarhaneler de önemli vakıf müesseseleridir. Bu sağlık kuruluşlarıyla ilgili bazı vakfiyelerde birtakım ilâçların formülleri bildirilmiş, bu formüllere göre yapılan ilâçların hastaların tedavisinde kullanılması istenilmiştir.

Sosyal hizmetler yönünden pek önemli olan imaretlerse, seyahatin meşakkati altında yorgun düşen yolcuların istirahatını temin ederek, din ve kültür birliğinin kurulmasını sağlamış, açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ümitsiz kimselere bir sığınak vazifesi görmüş, dinî ve insanî vecibeleri en iyi şekilde yerine getirmiştir. İmaretler bünyesinde yer alan dârüşşifalar, halkın poliklinik ve hastane hizmetlerini görmüştür.

Bu hizmetler devrin en salâhiyetli tıp otoriteleri eliyle parasız olarak yapılırdı. İmarethaneler yüzlerce yetime maaş bağlamak, binlerce fakirin karnını doyurmak, dul kadınları himaye altına almak, yetim ve fakir çocuklarını okutmak üzere mektepler açmak gibi hizmetlerle gerçekten Türk hayırseverliğinin takdirle yâd edilecek birer şefkat abidesi hüviyetindeydiler.

Şehirlerarası nakliyenin sağlanması için pek çok yol, köprü ve kalenin inşası önemli ticaret yolları üzerindeki konak yerlerinde kervansaraylar kurulması vakıflar sayesinde gerçekleşmiştir. Sokakların aydınlatılıp temizlenmesi ve bazı şehirlerin muhtelif yerlerinde bahçeler açılması gibi hizmetler de vakıf yoluyla yaptırılmıştır.

Osmanlı iskân siyasetini kolaylaştıran önemli unsurlardan biri olan ve Osmanlı Devletinin başlangıcından itibaren; ülkenin çeşitli yerlerinde kurulan tekkeler, ahî ocakları ve bunların masrafları vakıflar yoluyla karşılanmıştır. Ahiler, yerleştikleri yerlerde devlet politikasının propagandasını yaptıkları gibi, gelip gidenleri misafir etmişler, gerektiğinde harbe katılmış, halkı da bu işe teşvik etmişlerdir.

Yüzyıllar boyunca İslâm ve Türk dünyasında içtimaî nizamın korunmasına fertler arasında yardımlaşma ve dayanışma yoluyla karşılıklı sevgi bağının kurulmasına, başka bir ifadeyle insanlığın dünyevî ve uhrevî saadetine hizmet eden birer sosyal kuruluş olarak önemli bir yer tutan vakıflar, Osmanlı devlet nizamının kurulmasında ve devam etmesinde temel faktörlerden biri olmuştur.

Osmanlılar zamanında kurulan vakıf müesseseleri iki kısımda incelenmektedir.

Birincisi; vakfedilen şeyin bizzat kendisinden faydalanılan vakıflardır. Müessesât-ı Hayriye de denilen, camiler, medreseler, mektepler, imaretler, zaviyeler, kütüphaneler, misafirhaneler, köprüler, hastaneler, çeşmeler, sebiller ve kabristanlar bu kısma girer.

İkincisi ise; vakfedilen şeyin bizzat kendisinden faydalanılmayan, fakat birincilerin sürekli ve düzenli bir şekilde işlemesini temin eden binâ, arâzi, nakit para vs. gelir kaynaklarının teşkil ettiği vakıflardır. Bunlara “Asl-ı Vakıf denilmektedir.

Vakfedilen bu nesneler arasında bazı köylerin tamamı, her türlü ziraat işletmeleri, çiftlikler, tarlalar, üzüm bağları, bahçeler, mesken olarak kullanılan binalar, dükkânlar ve iktisâdi gaye için yapılmış başka yapılar gibi gayr-i menkuller ve hayvan derisi, gemi, nakit para gibi menkuller görülmektedir.

Mülkiyeti devlete ait olan ve arazi-i mirîye adı verilen toprakların da vakıf hâline getirildiği görülmektedir; buna vakıf-ı irsâdî adı verilmektedir. Ancak vakfedilen şey bu arazilerin çıplak mülkiyeti değil, ya üzerinde çalışan kimselerin devlete ödemek zorunda oldukları vergiler veya arazinin tasarruf hakkıydı.

Tahsis ve irsâd kabilinden evkaf adı da verilen bu vakıflarda esas olan, vakfedilen gelirlerin devlet bütçesinden karşılanması, gereken hizmetlere tahsis edilmesidir. Osmanlılardaki toprak vakıfları da üç kısma ayrılmıştır
Birincisi; sahiplerinin mülkü olan öşürlü ve haraçlı toprakların vakfedilmesiyle meydana gelen toprak vakıflarıdır.

Bunlar, mülkiyeti devlet tarafından satılmış veya imar ve ihya maksadıyla kolonizatör Türk dervişlerine ve zaviye sahiplerine mülk olarak terk edilen boş toprakların vakıf hâline getirilmesiyle ortaya çıkmıştır.

Bu toprakları vakıf sahiplerinin kendileri veya adamları işlemektedir. Kiraya verildiği takdirde vakıf idarecisi toprağı işleyen köylülerden sadece toprak kirası isteyebilmekte bunun dışında onlar üzerinde idarî ve inzibatî salâhiyetleri ve resmî sıfatları bulunmamaktadır.

İkincisi; malikâne-divanî sistemine bağlı toprakların vakfedilmesi hâlinde, vakfedilen şey, topraktan ve toprak üzerinde yaşayan köylülerden alınan her türlü vergiler olmayıp, sadece toprağın kuru bir mülkiyet hakkıdır. Bu mülkiyet hakkına malikâne hissesi denilmekte olup, umumiyetle mahsulün beşte biri, yedide biri veya onda biri olarak kabul edilmektedir. Vakfedilen bu haktır.

Üçüncü kısmı ise; bilcümle hukuk-ı şer’iyye ve rüsum-ı örf ‘iyesiyle ve serbestiyât üzere vakfedilen topraklardır.Burada söz konusu edilen vakıflardan birinci ve ikincisi Vakf-ı Sahih, üçüncüsü ise Vakf-ı İrsâdî’dir.

Osmanlılarda, önceleri padişah ve Haremeyn vakıfları için teşkilâtlı nezaretler kurulmuş, 1839’da kurulan ve taşrada teşkilâtlandırılan Evkaf-ı Hümayun Nezareti, imparatorluktaki bütün vakıfları merkezî bir idâreye kavuşturmuştur.

Vakıflar yerine getirdikleri kamu hizmeti niteliğindeki hizmetlerin finansmanını vakfedilen malların gelirlerinden sağladıkları gibi, vakıf arazilerinin reayasından gerekli vergileri toplama hakkı da kendilerine aitti.

Ayrıca vakıflara tanınan bazı vergi muafiyetleri de bir tür gelir sayılabilir. Osmanlı’da vakıfların sundukları başlıca hizmetler arasında sağlık ve sosyal yardım hizmetleri, eğitim ve öğretim hizmetleri, kültürel ve sportif hizmetler, bayındırlık ve altyapı hizmetleri sayılabilir.

Osmanlı vakıfları günümüzde belediye ve bayındırlık hizmetleri denilen konuların önemli bir bölümünü üstlenmiştir. Camiler, mescitler, medreseler, imaretler, hamamlar, çeşmeler, köprüler, hanlar, kervansaraylar ve darüşşifaların hemen tümü vakıf eserleridir.

Vakıf binaları, geleneksel kent düzeninin en fonksiyonel yapılarını meydana getirmekteydi. Çevre ile belirli bir uyum içinde bütünleşen bu yapılar, kent mekânlarının ve işlevlerinin belirlenmesi ve düzenlenmesinde hayati öneme haizdiler. Fethedilen şehirlerin bir Türk kenti haline getirilmesinde, vakıf kurumlarının büyük hizmeti olmuştur.

Türk vakıfları, hemen hemen bütün sosyal yardım işlerini kapsamış, sahip bulunduğu özellikler, belediye kuruluşu gibi değerlendirilmesine yol açmıştır. İster çocukları güvence altına almak, isterse muhtemel bir müsadere’den kurtulmanın hukuki yolu olsun vakıf kurarak bir takım kentsel hizmetler görülmüştür).

Ecdadımızın kurduğu vakıflardan Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf At Vakfı leylek Vakfı Herkese Meyve Vakfı Borcundan Dolayı Hapse Düşenlere Yardım Vakfı Nefes Vakfı Misafirleri Ağırlayan Vakıf Helva Dağıtan Vakfı Pabuç Parası Veren Vakıf Suyu Soğutan Vakıf

Kayıkçı Hamal Dostu Vakfı Suyu Çoğaltan Vakfı Dinlenme İçin Bahçe Vakfı Van Gölünde Acil Yardım Gemisi Dolaştıran Vakıf Duvar ve Sokak Temizliği Vakfı Meyve Ağaçları Diken Vakıf sanayi tesisi kuran vakıf serbest kalan köleleri koruma vakfı dinlendiren vakıf borçlu dostu vakfı öğrencilere elbise vakfı sıcak pide dağıtan vakıf

Şimdi bu vakıfların bazılarını kısaca açıklayalım inşallah

Leylek Vakfı

Bu vakıf İzmir Yeni Cami civarındaki leyleklerin beslenmesi için kurulan bir vakıftır. Leyleklerin beslenmesi için senelik yüz kuruş ödenek ayrılması amaçlanmıştır

Duvar ve Sokak Temizliği Vakfı

Vakfın amacı aklı başında dirayetli birisi vakfın mahinukuşu olup her an cami, medrese, darütalim, İmaret vs. hangisi olursa olsun duvarlarının temiz kalmasına dikkat edecek, yazı yazan veya pisleyen kendini bilmezlerin pisliklerini temizlemesi amaçlanmıştır

Meyve Ağaçları Diken Vakıf

Bu vakıf 1483 yılında İstanbul kurulmuştur. Vakıf vakfedilen iki bahçeye ve mezraya senede yüz adet çeşitli meyve ağaçlarının dikilmesini sağlamıştır

Köprüleri Sellerin Zararından Koruyan Vakıf

Vakfın amacı Amasya'da yapılan köprünün, selin getirdiği ağaç ve taşlardan temizlenerek şehre vereceği zararın önlenmesi amaçlanmıştır

At Vakfı

Bu vakıf 1574 yılında Sokullu Mehmet Paşa tarafından kurulmuş olup İstanbul, Rumeli ve Anadolu sınırları içinde hizmet vermiştir. Vakfın amacı savaşa giden gazi ve mücahitlere iyi atlar verilmesini sağlamaktadır

Van Gölünde Acil Yardım Gemisi Dolaştıran Vakıf

Bu vakıf Van Gölünde trafiğin arttığı bu dönemlerde, kurmuş olduğu vakfın hizmetlerinden birini de, Gölde oluşabilecek kaza ve arıza gibi durumlarda insanların yardımına koşacak tam donanımlı bir sefine-i muine (acil yardım gemisi) yaptırmak olarak belirlemiştir. Bu geminin hizmet masrafları bu vakıf tarafından karşılanmıştır

Herkese Meyve Vakfı

Vakfın amacı bahçesinin mahsulünden ise zengin fakir herkes faydalanmasını amaçlamıştır. Vakfedilen bahçedeki armut ve elma ağaçlarından fakirler yiyecek, birer destemal miktarı götürmelerine müsaade edilecektir

Borcundan Dolayı Hapse Düşenlere Yardım Vakfı

Bu vakıf 1708 yılında İstanbul'da kurulmuştur. Borçlu ve hapiste olan Müslümanlara senede bin akçe verilmesini öngörmüştür

Nefes Vakfı

Vakfın amacı halkın rahat nefes almasını sağlamaktır. Bunun için Bebek' te yaptırdığı köşk ve limanda ümmet-i Muhammed teneffüs eylemesi düşünülmüştür

Misafirleri Ağırlayan Vakıf

Bu vakıf Köy misafirhanesine gelenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş. Bu sayede köye yolu düşen misafirler sahipsiz kalmamış ve kendilerinin rahat etmeleri sağlanmıştır

Helva Dağıtan Vakfı

Bu Vakıf amacı her yıl recep ayında helva yapılıp dağıtılmasını sağlamaktır. Helva Gök Medrese ile Advetülgazi Medresesi önünde yaklaşık 32 kg. olarak dağıtılmakta ayrıca Haziran ve Temmuz aylarında da kar suyu alımı için günlük on para harcanma yapılmaktadır

Pabuç Parası Veren Vakıf

Gaziantep'te kurulmuştur. Vakfın amacı Kozanlı Camii mektebinde yatılı kalan öğrencilerden ailesi uzak yerlerde olanlara ayda iki kuruş, yerli talebelere ise bir kuruş verilecektir. Diyerek, tüm öğrencilere destek oluyordu. Ancak vakıf, bunun dışında, Ramazan ayında köyüne gitmeyip de medresede kalan öğrencilere beşer kuruş pabuç parası veriyordu

Suyu Soğutan Vakıf

Vakfın amacı akar ve hayratının bulunduğu Aydın ilinde hizmet vermektir. Aydın Orta Mahallesinde yaptırdığı çeşmeye yaz günlerinde 90 gün süre ile kar konularak suyun soğutulmasını sağlamaktır

Kayıkçı Hamal Dostu Vakfı

Kurulan bu vakfın hizmetleri arasında yaşlılık, hastalık vs. gibi sebeplerle İstanbul, Boğaziçi, Anadolu ve Rumeli iskelelerinde mesleğini icra edemeyen kayıkçı ve hamallara yardım etmek, her yıl bir kıza çeyiz almak, Devlet adamlarının geçmediği ve geçmeyeceği tenha yerlerdeki kaldırımları tamir etmek gibi konular yer almaktadır

Suyu Çoğaltan Vakfı

Bu vakıf 1860 yılında Gümüşhacıköy kurulmuştur. Yıkılmaya yüz tutmuş, suyu çekilen çeşmeyi ihya etmeyi yani gürül gürül suyunun akmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktadır

Dinlenme İçin Bahçe Vakfı

Bu vakıf vakfettiği ev ve divanhanenin yanında bulunan arsayı ahalinin gezi ve oturma mekanı olarak vakfettiğini belirtip, arsa üzerine karşısında bulunan Hamidiye Cami'nin manzarasını bozacak ve görüntü kirliliğine sebep olacak baraka veya başka bir yapı yapılmamasını şart koşmuştur

Gölleri temizleme Vakfı

Gelirlerini Ali mescidi yanında bulunan kaldırım ve Çukur bostan çevresindeki göllerin temizliğini gerçekleştirmektedir

Yuva Kuran Vakfı

Hayırseverler tarafından kurulup evlenmek isteyen bekarların İhtiyaçlarını karşılayan bir vakıftır

Şimdi vakıf demek para demek günümüz vakıfları ecdad yadigarı vakıflar değil paralı vakıflardır vesselam 

NOT: Yazımız 2019 yılı Mayıs ayında da yayınlanmıştır 

Araştırmacı İlâhiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı

Görüntüleme Sayısı