Cenâb-ı Hakk’ın kullarına bahşettiği bir hakkı çiğnemek, büyük günahlardandır Yüce Rabbimiz kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları affettiği hâlde kul hakkını bunun dışında tutmuştur.
Kul hakkını
affetmeyi, zulme uğrayan kulunun irâdesine bırakmıştır.
Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tevbe edecek olan
kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart
koşulmuştur.
Rasûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde şöyle
buyurmuşlardır
“Şehîdin,
kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah Teâlâ mağfiret
eder.” (Müslim,
İmâre, 119)
Canını
Allah yolunda kurbân eden şehît için durum böyle olursa diğer
insanların çiğnedikleri kul haklarını helâlleşmeden
affettirmelerinin mümkün olmadığı açıkça anlaşılır.
Cenâb-ı
Hak, kul hakkından nehyederek şöyle buyurur
“Aranızda
mallarınızı bâtıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından
bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, mallarınızı
hâkimlere rüşvet olarak vermeyin.” Bakara
188
“Ey
îmân edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticâret hâli
müstesnâ, mallarınızı bâtıl (haksız
ve haram yollar) ile
aranızda yemeyin…”Nisâ
29
Bir
gün Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem
“–Yalan
yemin ile bir Müslümanın hakkını alan kimseye Allah -celle
celâlühû- Cenneti harâm eder ve Cehennemi farz kılar.”buyurmuştu.
“–Az
bir şey olsa da mı yâ Resûlallâh?” diye sordular. Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem
“–Erak
ağacından bir çubuk da olsa!”buyurdu
ve bu sözünü üç defâ tekrarladı. Müslim, Îmân, 218 Muvatta
Akdiye
11
Kul
hakkı yemenin, Âhiretteki acıklı âkıbetini haber veren Allah
Resûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur
“Bir
kısım insanlar, Allâh’ın mülkünden haksız bir sûrette mal
elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu, kıyâmet günü onlara bir
ateştir, başka bir şey değil.”
Buhârî,
Humus, 7
“Kimin
üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir
zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü
gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih
amelleri varsa, yaptığı zulüm miktârınca sevaplarından alınır,
(hak sâhibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa, zulüm yaptığı
kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.”
Buhârî
Mezâlim 10 Rikâk 48
Yine
bir gün Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem ashâbına
“–Müflis
kimdir, biliyor musunuz?” diye
sormuştu. Onlar
“–Bize
göre müflis, parası va malı olmayan kimsedir.” şeklinde cevap
verdiler. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu
“–Şüphesiz
ki ümmetimin müflisi şu kimsedir: Kıyâmet günü namaz, oruç ve
zekât sevâbıyla gelir. Fakat şuna sövdüğü, buna zinâ isnâd
edip iftirâda bulunduğu, şunun malını yediği, bunun kanını
döktüğü ve şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevâbı şuna
buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse,
hak sâhiplerinin günahları kendisine yükletilir ve neticede
cehenneme atılır.”
Müslim,
Birr, 59; Tirmizî, Kıyâmet, 2; Ahmed, II, 303, 324, 372
Kul
hakkı yemenin en dehşetli şekli fâiz alıp vermektir. Cenâb-ı
Hak, bu şekilde haksızlık yapanlara elim bir azap
hazırlamıştır.Bilhassa fâiz yiyenler Allâh’a ve Resûlü’ne
karşı harp îlân etmiş olurlar ve Kıyâmet günü kabirlerinden
şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar.
Fâiz
alanlar, zâhiren çok kazandıklarını zannetseler de, Allah Teâlâ
fâizli kazançların bereketini giderir ve fâizi mahveder; helâl
yollarla yapılan ticâreti ise bereketlendirir. Fâiz yiyen günahkâr
kulları da hiç sevmez.
Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in beyânına göre fâiz,
insanı helâke sürükleyen yedi günâhtan biridir.Fâiz yiyene,
yedirene, bunlar arasındaki sözleşmeyi yazana ve şâhitlik yapana
Allah Teâlâ lânet eder.
Fâizle
elde edilen mal da, nihâyetinde azalıp yok olmaya mahkûmdur.Fâiz
alanların Âhiretteki acıklı hâlleri Peygamber Efendimiz’e
gösterilmiş, onların kan kırmızı bir nehirde taş yiyerek
yüzdükleri ifâde edilmiştir.
Buhârî,
Tâbir, 48
Hassas
davranıp dikkat edilmediğinde, ticâret ve alışverişte de çok
defâ kul hakkı yenmektedir. Cenâb-ı Hak şöyle îkaz buyurur
“Ölçtüğünüz
zaman tastamam ölçün ve doğru terâzi ile tartın. Bu, hem daha
iyidir hem de neticesi bakımından daha güzeldir.” İsrâ,
35
“Yazıklar
olsun ölçü ve tartıya hîle karıştıranlara! Onlar insanlardan
bir şey ölçerek aldıklarında tastamam alırlar. Satarken ise
eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük bir günde (hesap
vermek için) diriltileceklerini
hiç akıllarına getirmiyorlar mı? Öyle bir gün ki, insanlar o
günde Âlemlerin Rabbi’nin huzûrunda dîvan duracaklardır.”
Mutaffifîn,
1-6
Ümmeti
üzerine hassâsiyetle titreyen Peygamber Efendimiz, onları devamlı
olarak maddî ve mânevî tehlikelere karşı îkaz buyurmuştur.
Nitekim bir gün ölçek ve terâzi kullananlara şöyle hitâp
etmişti
“Sizler,
önceki kavimleri helâk eden iki işi üzerinize almış
bulunmaktasınız!”
Tirmizî,
Büyû, 9/1217
Allah
ve Resûlü’nün îkaz ve irşadlarını gözardı edip alışverişte
hassas davranmayanlar, nihâyetinde helâke sürüklenirler. Çünkü
mazlûmun duâsı makbûl ve âhı da müessirdir.
Unutmayalım
Kul
hakkı yemenin daha tehlikeli bir çeşidi de, toplumun ortak hakkı
olan devlet ve vakıf mallarını haksız yere gasbetmek ve uygunsuz
bir şekilde kullanmaktır. VAKIF MALI
DEVLET MALI KUL HAKKIDIR
Bu
haksızlık daha tehlikelidir. Çünkü sonunda pişman olunsa bile
helâlleşecek bir muhâtap bulmak mümkün değildir. Zîrâ o malda
herkesin hakkı vardır.
Hayırla
Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı
İlahiyatçı Eğitimci Yazar
Salih
Kebapçı Twitter.com @Salihkebapcii-Salihkebap1@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder