İslâm’a
göre bütün insanların hukûkuna riâyet etmek çok mühim bir
husustur. Bunlar içinde bilhassa anne-baba, âile, akrabâ ve komşu
hakları daha mühimdir.
Cenâb-ı
Hakk’ın kullarına bahşettiği bir hakkı çiğnemek, büyük
günahlardandır.
Yüce
Rabbimiz kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları, kullarının
samimî tevbeleri neticesinde affettiği hâlde, kul hakkını bu
affın dışında tutmuştur. Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan
kulunun irâdesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul
hakkı sebebiyle tevbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği
kimseden helâllik alması şart koşulmuştur.
“–Yalan
yemin ile bir Müslümanın hakkını alan kimseye Allah,Cenneti
haram eder ve cehennemi farz kılar.”buyurmuştu.
“–Az
bir şey olsa da mı yâ Resûlâllah?” diye sordular.
Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem
“–Erak
ağacından bir çubuk bile olsa!”buyurdu
ve bu sözünü üç defâ tekrarladı. (Müslim, Îmân, 218;
Muvatta,
Akdiye, 11)
Kul
hakkı, sadece mal-mülk gibi maddî imkânlarla alâkalı değildir.
Haksız yere birine hakâret etmek, aleyhinde konuşmak, sırasını
kapmak, trafikte bekletmek gibi, insanların küçük gördüğü
şeyler de aslında mühim birer kul hakkıdır.
Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur
“Kimin
üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir
zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü
gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin! Yoksa kendisinin sâlih
amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır,
(hak sahibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, zulmettiği
kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine
yükletilir.”(Buhârî,
Mezâlim 10, Rikâk 48)
Cenâb-ı
Hak şöyle buyurur
“Sonra
siz muhakkak kıyâmet günü Rabbinizin huzûrunda muhâkemeye
duracak (birbirinizden
dâvâcı olacak)sınız.”
(
Zümer, 31)
Bu
âyet-i kerîme nâzil olunca Zübeyr-radıyallâhu
anh-
“‒Yâ
Resûlâllah! Dünyada dâvâlaştıktan sonra aramızdaki husûmet
âhirette de tekrarlanacak mı?” diye sordu.
Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-
“‒Evet
(her hak sahibine hakkı verilinceye kadar devam edecek)!”buyurdu.
Zübeyr
-radıyallâhu anh-
“‒O
zaman iş çok ciddî ve çetin!” dedi. (Tirmizî, Tefsîr,
39/3236)
Muhammed
bin Cahş -radıyallâhu
anh- anlatıyor
Resûlullah
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında oturuyorduk.
Başını semâya kaldırdı, sonra elini alnına koyup
“–Sübhânallah!
Ne kadar ağır bir hüküm indirildi!”buyurdu.
Biz çok korktuk ve sükût ettik. Ertesi gün
“–Ey
Allâh’ın Resûlü! O indirilen ağır hüküm ne idi?” diye
sordum. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurdu
“–Nefsim
kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, bir kişi Allah
yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra
diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu
ödeninceye kadar cennete giremez.”
(Nesâî,
Büyû, 98/4681)
Kul
hakkı karşısında, âhirette en yüksek mertebelerde olan
şehîtlerin durumu bu ise diğer insanların hâli nice olur,
düşünmek îcâb eder!
Resûlullah,
bir gün ashâbı ile sohbet ederken, onlara, kul hakkı hususunda
gösterilmesi gereken titizlikle alâkalı, Benî İsrâîl’in
sâlihlerinden iki kişi arasında cereyân eden şöyle bir vâkıa
nakletmişlerdir
“Sizden
önce yaşayanlardan bir kişi, bir kimseden akar (gelir getiren
mülk) satın aldı. Bu akarı satın alan kimse orada, toprağa
gömülü bir vaziyette, içinde altın bulunan bir küp buldu.
Toprağı kendisine satan kimseye gelerek
«–Altınını
al! Ben senden toprak satın aldım, altını satın almadım!»
deyince (arsayı) satan kimse
«–Ben
sana arâzîyi içinde bulunan her şeyiyle birlikte sattım!» dedi.
(Kul
hakkı ve helâl lokma hususunda takvâ sahibi olan bu iki kişi,
aralarında anlaşamayınca bir hâkime mürâcaat ettiler. Hâkim,
onları gıpta ve hayranlıkla dinledikten sonra)
«–Sizin
çocuklarınız var mı?» dedi.
Onlardan
biri, oğlunun; diğeri de, kızının olduğunu söyledi. (Bunun
üzerine) hâkim
«–Oğlunuzla
kızınızı evlendirin! Bu paradan ikisi için harcayın ve
tasaddukta bulunun!» dedi.”
(Buhârî,
Enbiyâ, 54; Müslim, Akdiye, 21; İbn-i Mâce, Lukata, 4)
İşte
İslâm’ın mü’min gönüllere yerleştirmek istediği gönül
hassâsiyeti… Bir müddet sonra bırakılıp gidilecek ve
zerrelerine kadar hesabı verilecek olan fânî nîmetler yüzünden
ebedî hayatını tehlikeye atmama firâsetinin canlı bir misâli
Allah
teala cümlemizi kul hakkından kul hakkına girecek her türlü
sözden fiilden uygulamadan muhafaza eylesin kul hakkına riayet eden
bahtiyar kullarından eylesin inşallah
Hayırla
Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı
İlahiyatçı Eğitimci Yazar
Salih
Kebapçı Twitter.com/@Salihkebapcii-Salihkebap1@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder