Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

15 Kasım 2018 Perşembe

KUL HAKKI NASIL AFFEDİLİR?



İslâm’a göre bütün insanların hukûkuna riâyet etmek çok mühim bir husustur. Bunlar içinde bilhassa anne-baba, âile, akrabâ ve komşu hakları daha mühimdir. Cenâb-ı Hakk’ın kullarına bahşettiği bir hakkı çiğnemek, büyük günahlardandır.

Yüce Rabbimiz kendisine karşı işlenen hatâ ve günahları, kullarının samimî tevbeleri neticesinde affettiği hâlde, kul hakkını bu affın dışında tutmuştur. Kul hakkını affetmeyi, zulme uğrayan kulunun irâdesine bırakmıştır. Dolayısıyla, herhangi bir kul hakkı sebebiyle tevbe edecek olan kişinin, evvelâ hakkını yediği kimseden helâllik alması şart koşulmuştur.

Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem

“–Yalan yemin ile bir Müslümanın hakkını alan kimseye Allah,Cenneti haram eder ve cehennemi farz kılar.”buyurmuştu.

“–Az bir şey olsa da mı yâ Resûlâllah?” diye sordular.

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem

“–Erak ağacından bir çubuk bile olsa!”buyurdu ve bu sözünü üç defâ tekrarladı. (Müslim, Îmân, 218; Muvatta, Akdiye, 11)

Kul hakkı, sadece mal-mülk gibi maddî imkânlarla alâkalı değildir. Haksız yere birine hakâret etmek, aleyhinde konuşmak, sırasını kapmak, trafikte bekletmek gibi, insanların küçük gördüğü şeyler de aslında mühim birer kul hakkıdır.

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur

Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden evvel o kimseyle helâlleşsin! Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, zulmettiği kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.”(Buhârî, Mezâlim 10, Rikâk 48)

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur

Sonra siz muhakkak kıyâmet günü Rabbinizin huzûrunda muhâkemeye duracak (birbirinizden dâvâcı olacak)sınız.” ( Zümer, 31)

Bu âyet-i kerîme nâzil olunca Zübeyr-radıyallâhu anh-

“‒Yâ Resûlâllah! Dünyada dâvâlaştıktan sonra aramızdaki husûmet âhirette de tekrarlanacak mı?” diye sordu.
Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-

“‒Evet (her hak sahibine hakkı verilinceye kadar devam edecek)!”buyurdu.
Zübeyr -radıyallâhu anh-

“‒O zaman iş çok ciddî ve çetin!” dedi. (Tirmizî, Tefsîr, 39/3236)

Muhammed bin Cahş -radıyallâhu anh- anlatıyor

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında oturuyorduk. Başını semâya kaldırdı, sonra elini alnına koyup

“–Sübhânallah! Ne kadar ağır bir hüküm indirildi!”buyurdu. Biz çok korktuk ve sükût ettik. Ertesi gün

“–Ey Allâh’ın Resûlü! O indirilen ağır hüküm ne idi?” diye sordum. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu

“–Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, bir kişi Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu ödeninceye kadar cennete giremez.”

(Nesâî, Büyû, 98/4681)

Kul hakkı karşısında, âhirette en yüksek mertebelerde olan şehîtlerin durumu bu ise diğer insanların hâli nice olur, düşünmek îcâb eder!

Resûlullah, bir gün ashâbı ile sohbet ederken, onlara, kul hakkı hususunda gösterilmesi gereken titizlikle alâkalı, Benî İsrâîl’in sâlihlerinden iki kişi arasında cereyân eden şöyle bir vâkıa nakletmişlerdir

Sizden önce yaşayanlardan bir kişi, bir kimseden akar (gelir getiren mülk) satın aldı. Bu akarı satın alan kimse orada, toprağa gömülü bir vaziyette, içinde altın bulunan bir küp buldu. Toprağı kendisine satan kimseye gelerek

«–Altınını al! Ben senden toprak satın aldım, altını satın almadım!» deyince (arsayı) satan kimse

«–Ben sana arâzîyi içinde bulunan her şeyiyle birlikte sattım!» dedi.

(Kul hakkı ve helâl lokma hususunda takvâ sahibi olan bu iki kişi, aralarında anlaşamayınca bir hâkime mürâcaat ettiler. Hâkim, onları gıpta ve hayranlıkla dinledikten sonra)

«–Sizin çocuklarınız var mı?» dedi.

Onlardan biri, oğlunun; diğeri de, kızının olduğunu söyledi. (Bunun üzerine) hâkim

«–Oğlunuzla kızınızı evlendirin! Bu paradan ikisi için harcayın ve tasaddukta bulunun!» dedi.”

(Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Akdiye, 21; İbn-i Mâce, Lukata, 4)

İşte İslâm’ın mü’min gönüllere yerleştirmek istediği gönül hassâsiyeti… Bir müddet sonra bırakılıp gidilecek ve zerrelerine kadar hesabı verilecek olan fânî nîmetler yüzünden ebedî hayatını tehlikeye atmama firâsetinin canlı bir misâli

Allah teala cümlemizi kul hakkından kul hakkına girecek her türlü sözden fiilden uygulamadan muhafaza eylesin kul hakkına riayet eden bahtiyar kullarından eylesin inşallah

Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun

Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar

Salih Kebapçı Twitter.com/@Salihkebapcii-Salihkebap1@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüntüleme Sayısı