Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

11 Kasım 2016 Cuma

EN KIYMETLİ HAZİNEMİZ OLAN ZAMAN İSRAFI

İnsan için en kıymetli mefhumlardan birisi de zamandır Rabbimizin en değerli nimetlerinden bir tanesidir her şey zaman içerisinde var olmakta zaman içerisinde gelişmekte ve yine zaman içerisinde de yok olmaktadır İnsan hayatında önemli bir yere sahip olan ilim servet makam mevki ve birçok değer zaman içerisinde gerçekleşir elde edilir

8 Ekim 2016 Cumartesi

HAYATIN TEK GERÇEĞİ:EBEDİ ALEME YOLCULUK


Yaşamış olduğumuz dünya hayatı başlangıcı ve sonu olan bir hayattır. Bir gün yaşamış olduğumuz bu dünya hayatından, ahiret hayatına yolculuğa çıkacağız. Bu fani dünya hayatından, ebedi alem olan ahiret yurduna intikal edeceğiz. Hepimiz bir gün musalla taşlarına getirileceğiz. Bugün nasıl bizler başkalarının cenazesine iştirak ediyorsak, bir gün bizim de cenazemize iştirak edecekler. Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Gideceğimiz yer Rabb’imizin huzurudur. Tabii burada mühim olan, ahiret hayatına hazırlık yapmak ve imanlı bir şekilde Rabb’imizin huzuruna varabilmektir. Hayatın tek gerçeği vardır: Ölümdür. Ölümün; yaşı, genci, ihtiyarı, büyüğü, küçüğü, çalışanı, emeklisi, çocuğu, bebeği, yoktur. Hepimizin millet olarak, ümmet olarak unuttuğu bir gerçektir ölüm. Yüce Rabb’imizin Kuran-ı Kerim’de

27 Eylül 2016 Salı

ÇOCUKLARIMIZA DİNİ EĞİTİM AİLE TARAFINDAN ZAMANINDA VERİLMELİDİR

Çocuklarımız dünya hayatının süsü, güzelliği, ziyneti ve meyvesidir. Çocuklarımız, Allah’ın kullarına dünya hayatında vermiş olduğu bir neşedir, sevinçtir. Aynı zamanda çocuklarımızın Rabb’imizin bizlere emanetidir. Bu emaneti azami derecede, dikkatli bir şekilde, heba etmeden, ziyana uğratmadan korumalıyız; kollamalıyız. Çocuklarımız cennete giden yolda Rabb’imizin rızasını kazanmada bir vesiledir.

22 Eylül 2016 Perşembe

"ÇOCUKLARIMIZIN DÜNYA VE AHİRET SAADETİ DİNİ EĞİTİMLE SAĞLANIR"


Anne babaların temel vazifelerinden bir tanesi de çocuklarının hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında saadetini istikbalini sağlamaktır anne babalar çocuklarının dünya ve ahiret saadetini istikbalini ancak dini eğitimle sağlayabilirler

14 Eylül 2016 Çarşamba

YENİ HASTALIĞIMIZ ANNE BABALARIN ÇOCUK ŞİKAYETCİLİĞİ

Günümüzde ilmi tıbbın çare bulamadığı çeşitli hastalıklar zuhur etmeye başladı bu hastalıklardan bir tanesi de şikâyetçi olmak her işimizden her çalışmamızdan her dünya hayatına getirdiğimiz
çocuklarımızdan eşlerimizden hülasa yaşadığımız dünya hayatından şikayetçi olmaya başladık sürekli bir şeylerden şikayetçi olmaya başladık şükür etmek yerine şikayet eder olduk şeytanın ekmeğine yağ sürer olduk

22 Ağustos 2016 Pazartesi

GERÇEK DOSTLUK VE DOST SEÇİMİNDE TAVSİYELER



İki insan arasında sıradan bir ilişkinin çok ötesinde derin bir sevgi ve saygıyı ifade eden dostluk insan olmanın bir gereğidir Allah resulü “mümin cana yakındır (insanlarla) yakınlık kurmayan kendisiyle dostluk kurulamayan kimsede hayır yoktur” (ibn hanbel 2,400) buyurmuştur

10 Ağustos 2016 Çarşamba

KADINLARIN ÖZEL GÜNLERİNDE YAPABİLECEĞİ 9 İBADET

1)Kur'an-ı Kerim meali Riyazü's Salihin ilmihal veya İslami bir kitap okumak
TAVSİYEM: Kuranı kerim meali olarak Elmalılı hamdi yazır meali diyanet meali veya Türkiye diyanet vakfı meali tefsir kitabı olarak ibni kesir tefsiri Elmalılı tefsiri diyanet tefsiri hadis kitabı riyazüs salihin ilmihal olarak diyanetin büyük islam ilmihali islami kitap olarak nurettin yıldız hocamın kaleme aldığı bütün kitaplar tavsiyemdir

20 Temmuz 2016 Çarşamba

İŞİN EHLİ OLANLARA VERİLMEMESİ VE İŞ HAYATINDA KUL HAKKINA GİREN DAVRANIŞLAR

Günümüzde en mühim meselelerden bir tanesi işin ehli olan kimselere verilmemesidir yüce Allah kuranı kerimde nisa suresinde işin ehli olanlara verilmesini emreder nitekim sevgili peygamber efendimiz sallahu aleyhi ve selem efendimiz ise hadisi şeriflerinde işin ehli olanlara verilmesini bildiriyor

22 Haziran 2016 Çarşamba

İMAMI AZAM EBU HANİFENİN TİCARETTEKİ DÜRÜSTLÜĞÜ


Büyük bir ilim adamı olan Ebu Hanife aynı amanda kumaş ticaretiyle uğraşan bir esnaftı.Bir akşam üzeri dükkanına iki müşteri geldi.Kumaş toplarından birini beğendiler;fakat kumaşları ancak sabah alabileceklerini,parasınıda sabah ödeyeceğini söyleyerek ayrıldılar. Sabah olunca dükkana erkenden gelen başka bir müşteri tezgahın üzerindeki kumaşı beğendi ve almak istedi.Ebu Hanife,"Bu kumaş satıldı.Siz başka bir kumaşa bakın." diyerek adamın isteğini geri çevirdi.Ancak adam o kumaşıiki kat para vererek almak istedi.Ebu Hanife,tekrar "Bu kumaş satıldı" diyerek teklifi reddetti. Müşteri ısrarlıydı ve bu defa kumaşın değerinin üç katı para teklif etti.Bunun üzerine Ebu Hanife,"İsterseniz değerinin yüz katını verin,yinede bu kumaşı size veremem.Çünkü ben bu kumaşı başka müşterilere sattım,sözümden dönemem." diyerek adamın isteğini geri çevirdi.

25 Mayıs 2016 Çarşamba

ÜÇ SUAL BİR CEVAP

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler, Şems-i Tebrîzî;

-Sorun! buyurdu.
İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı.

Sormaya başladı:
-Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalım.
Şems-i Tebrîzî hazretleri;
-Öbür sorunu da sor! buyurdu.
O;
-Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi? dedi.
Şems-i Tebrîzî;
-Peki öbürünü de sor! buyurdu.
O;
-Âhirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın! dedi.
 
Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu. Soru sormaya gelen felsefeci, derhâl zamânın kâdısına gidip, dâvâcı oldu.
Ve;
-Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu. dedi.
Şems-i Tebrîzî;
-Ben de sâdece cevap verdim. buyurdu.
Kâdı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı:
- Efendim, bana Allahü teâlâyı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci, başının ağrısını göstersin de görelim.
O kimse şaşırarak;
- Ağrıyor ama gösteremem, dedi.
Şems-i Tebrîzî;
- İşte Allahü teâlâ da vardır, fakat görünmez. Yine bana, "şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini" sordu. Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Yine bana;"Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz." dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?" buyurdu.
Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mahcûb olup, söz söyleyemez hâle düştü.

20 Mayıs 2016 Cuma

BERAT KANDİLİ



Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim

Hâ mîm.Vel kitâbil mubîn İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubâreketin innâ kunnâ munzirîn Fihâ yufreku kullu emrin hakîm Emren min indinâ innâ kunnâ mursilîn Rahmeten min rabbik innehu huves semîul alîm 

(DUHAN SURESİ 1-6.AYETLER)


BU YAZIMIZDA SİZLERE BERAT KANDİLİNİ VE İBADETLERİNİ ANLATMAYA ÇALIŞACAĞIZ İNŞALLAH  
BERAT KANDİLİ ŞABAN AYININ 15.GECESİNE İSABET ETMEKTEDİR BU GECENİN FAZİLETİ MEZİYETİ ÇOKTUR DUHAN SURESİNİN İLK AYETİNDE BU GECE HAKKINDA EN BÜYÜK KANIT OLDUĞU GÖSTERİLİR  AYETİN MEALİ

"HA MİM APAÇIK KİTABA AND OLSUN Kİ BİZ ONU KUTLU BİR GECEDE İNDİRDİK DOĞRUSU BİZ İNSANLARI UYARMAKTAYIZ KATIMIZDAN BİR EMİR İLE HER HİKMETLİ İŞE O GECE HÜKMEDİLİR DOĞRUSU BİZ ÖTEDEN BERİ PEYGAMBER GÖNDERMEKTEYİZ"


BU GECENİN 4 TANE İSMİ VARDIR LEYLEİ MÜBAREK LEYLEİ RAHMET  LEYLEİ BERAT VE LEYLEİ SAK  KISACA AÇIKLAMAYA ÇALIŞALIM

1)LEYLEİ MÜBAREK:CENABI HAKKIN CEMALİNİN BEREKETLERİ ARŞIN ZERRESİNDEN YERE KADAR İNER HAYIR VE BEREKETLER ALEMLERİN ÜZERİNE İNER 


2)LEYLEİ RAHMET:EFENDİMİZ (SAV)ŞÖYLE BUYURDULAR MUHAKKAK ALLAH TEALA ŞABANI ŞERİFİN ON BEŞİNCİ GECESİ BİRİNCİ KAT SEMAYA RAHMETİ İLE İNER TAKİ FECR VAKTİNE KADAR ORADA ŞÖYLE NİDA EDER "İSTEĞİ OLAN VAR MI VEREYİM DUA EDEN VAR MI KABUL EDEYİM ŞİFA İSTEYEN YOK MU ŞİFA VEREYİM İSTİĞFAR EDEN YOK MU AF EDEYİM RIZIK İSTEYEN YOK MU RIZIK VEREYİM"


3)LEYLEİ BERAT:CENABI HAK DOSTLARINA VELİ KULLARINA CEHENNEM BERATI VERİR YANİ EBEDİ OLARAK CEHENNEME GİRMEYECEKLER DÜŞMANLARINA İSE CENNET BERATI VERİLİR EBEDİ OLARAK CENNETE GİREMEYECEKLER 


BU GECEDE 6 HASLET VARDIR

1)HER MÜHİM İŞ O GECEDE AYARLANIR HANGİ MÜHİM İŞLER RIZIKLARIN TAKSİMİ ECELLERİN TAKSİMİ 

2) BU GECE DE İBADET YAPMAK ÇOK FAZİLETLİDİR NİTEKİM EFENDİMİZ (SAV) "HER KİM BEŞ GECEYİ İHYA EDERSE CENNET ONA VACİB OLUR BUNLAR AREFEDEN EVVEL Kİ GECE AREFE GECESİ İKİ BAYRAM GECELERİ VE ŞABANIN 15.GECESİ 


3)BU GECEDE MAĞFİRET OLUNUR 


4)RAHMETİ İLAHİ İNER VE YER YÜZÜNÜN HER YERİNİ KAPLAR 


5)EFENDİMİZ (SAV) ÜMMETİ İÇİN ŞEFAAT HAKKI TAMAMLANDI 


6)ZEMZEM SUYUNUN GÖRÜNÜR ŞEKİLDE ARTMASI 


ŞU ALTI KİSİ BU GECEDE MAĞFİRET OLUNMAZ 

1)ALLAH VE RESULÜ İLE ALAY EDENLER

2)KİBİRLİ OLANLAR 


3) ZİNA EDENLER 


4)FALCILAR SİHİRBAZLAR LAF TAŞIYANLAR 


5)İÇKİ İÇENLER 


6)ANNE VE BABASINA ASİ OLANLAR 


PEYGAMBERİMİZ (SAV)
"ŞABANI ŞERİFİN 15. GECESİ OLDUĞU ZAMAN GECESİNİ İBADETLE GEÇİRİNİZ"

"BİR KİMSE ALLAH RIZASI İÇİN BİR GÜN ORUÇ TUTARSA ALLAH O KİMSEYİ KARGA YAVRUSUNUN YAVRU İKEN UÇMAYA BAŞLAYIP İHTİYAR HALE GELİNCEYE KADAR MESAFEDE CEHENNEMDEN UZAK EDER"


PEYGAMBER (SAV)"ALLAH TEALA ŞABAN AYININ ON BEŞİNCİ GECESİ RAHMETİYLE GÖKYÜZÜNE İNER VE KELB KABİLESİNİN KOYUNLARININ TÜYLERİ SAYISINCA KİMSEYİ AF EDER
"

BERAT GECESİ NASIL İHYA EDİLİR? 

1) NAMAZ KILALIM 


2) KURAN OKUYALIM


3) TÖVBE VE İSTİĞFAR EDELİM 


4) DUA DELİM 


BERAT GECESİNDE 100 REKAT NAMAZ VARDIR 

NAMAZA ŞÖYLE NİYET EDİLİR YARABBİ NİYET ETTİM RIZAN İÇİN NAMAZA BENİ AFFI İLAHİNE MAHZAR EYLE KASKETİ KALPTEN DÜNYA VE AHİRET SIKINTILARINDAN HALAS EYLEYİP SAİDLER DEFTERİNE KAYDEYLE 


1 FATİHA 10 İHLAS OKUNUR 2 REKATTA BİR SELAM VERİLİR 


NAMAZDAN SONRA


14 DEFA ESTAĞFURULLAH EL AZİM VE ETÜBÜ İLEYK 


14 DEFA ALLAHÜMMESALLİ VE SELİM VE BARİK ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED 


14 DEFA  Subhânallâhi

ve'l-hâmdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhu ekber, ve lâ
hâvle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyü'l-azîym 

14 FATİHA 


14 İHLAS 


14 AYETÜL KÜRSİ 


14 FELAK 


14 NAS 


14 TEVBE SURESİ 128 VE 129.AYETLERİ 


1 YASİN 


14 SALATI MÜNCİYE OKUNUR VE DUA EDİLİR 

HATIRLATMA: SEVGİLİ DİN KARDEŞLERİM BAZI DİN TÜCCARLARI EKRANLARA ÇIKIP 100 REKATLIK BERAT KANDİLİNE ÖZEL NAMAZI 4 REKAT KILIN O 100 REKAT NAMAZIN YERİNE GEÇER DİYENLERE ASLA İTİBAR ETMEYİN İNANMAYIN KANMAYIN ASLA 100 REKAT NAMAZIN YERİNE 4 REKAT NAMAZ KILINMAZ KILINSA BİLE ONUN YERİNE GEÇMEZ GÜCÜ YETEN KİMSELERİN 100 REKAT NAMAZI KILMASINI TAVSİYE EDERİM

BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN HAYIRLA KALIN ALLAH’A EMANET OLUN

ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI-YAZAR SALİH KEBAPÇI - @Salihkebapcii


10 Mayıs 2016 Salı

NEDEN DUALARIMIZ KABUL OLMUYOR?

Hz. Ali (ra) bir cuma günü Kufe’de güzel bir konuşma esnasında  bir adam ayağa kalkarak şöyle bir soru sordu: Kur’an’ da Allah   “Bana dua edin size icabet edeyim” ayeti hakkında senden soru sormak istiyorum. Allah-u Teala’nın böyle buyurmasına rağmen neden duamız kabul olmuyor?”


Hz. Ali (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
“Dualarınızın kabul olmamasının sebebi, kalplerinizin sekiz şey hususunda hiyanet etmesinden dolayıdır:
Birincisi: Siz Allah’ı tanıdınız fakat size farz kıldığı şekilde hakkını eda etmediniz. Bu yüzden bu tanıyış size bir şeyi kazandırmadı.
İkincisi: Siz Allah’ın Peygamberine iman ettiniz ama onun sünnetine karşı çıktınız ve şeriatini öldürdünüz. O halde imanınızın neticesi nerede kaldı!
Üçüncüsü: Allah’ın size nazil etmiş olduğu kitabı (Kur’an’ı) okudunuz fakat onunla amel etmediniz; Kur’an’ı canı gönülden kabul ettik ve ona uyacağız dediniz ama ona muhalefet ettiniz.
Dördüncüsü: Biz cehennem ateşinden korkuyoruz dediniz, o halde korkunuz nerede kaldı?!
Beşincisi: Cennete rağbet etmekteyiz, dediniz. Ama her an sizi ondan uzaklaştırmakta olan şeyleri yapıyorsunuz; o halde cennete olan rağbet ve iştiyakınız nerede kaldı?!
Altıncısı: Siz Allah’ın nimetini yediniz. Ama o nimete karşı Allah’a şükür etmediniz.
Yedincisi: Allah-u Teala sizi şeytanla düşman olmaya emretti ve buyurdu ki: “Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; o halde ona düşman kesilin.” Ama siz dilde onunla düşmanlık ettiniz, amelde ise muhalefet etmeksizin onu dost edindiniz (ona uydunuz).
Sekizincisi: Siz halkın kusurlarını gözlerinizin önüne diktiniz. Ama kendi ayıplarınızı attınız (onları görmezlikten geldiniz) ve kınanmaya kendisinden daha layık olduğunuz kimseyi kınamaya kalkıştınız. Bununla birlikte hangi dua sizin için kabul olabilir! Oysa siz duanın kapı ve yollarını kapadınız. O halde Allah’tan korkun, amellerinizi düzeltin, biatinizi halis edin, iyiliğe emredin, kötülükten sakındırın. Bunları yaptığınız takdirde Allah-u Teala duanızı kabul eder.”-Bihar

2 Mayıs 2016 Pazartesi

MİRAÇ KANDİLİ

 سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr

Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (İSRA SURESİ 1.AYETİ) 

MİRAÇ NEDİR?

Arapça'da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)' in göğe yükselerek Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır.

Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.

Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Mirac'la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı.

Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi,

Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.

Mirac Gecesinin ertesi günü , Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü.

Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu.

Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddîk" lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını vermişti.

Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir

Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac'ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir.

MİRAÇ KANDİLİNİ NASIL İHYA ETMELİYİZ 

1)
EĞER BU MÜBAREK GECEDE OLABİLİYORSAK CAMİDE OLMAYA ÇALIŞALIM ZİRA EVDE OLMAKLA CAMİDE OLMAK ARASINDA YİRMİ YEDİ DERECELİK BİR FARK VARDIR HAZRETİ OSMAN'DAN RİVAYETLE PEYGAMBERİMİZ ŞÖYLE BUYURDU

"KİM YATSI NAMAZINI CEMAATLE KILARSA SANKİ GECENİN YARISINI İHYA ETMİŞ GİBİ OLUR KİMDE SABAH NAMAZINI CEMAATLE KILARSA GECENİN TAMAMINI İHYA ETMİŞ GİBİDİR" BUYURMAKTADIR

2)BU MÜBAREK GÜNDE ORUÇ TUTALIM GÜNÜ ORUÇLU OLARAK GEÇİRELİM  YANİ RECEP AYININ 26. VE 27.GÜNLERİNİ ORUÇLU OLARAK GEÇİRELİM

HAZRETİ PEYGAMBER(SAV) HADİSİ ŞERİFLERİNDE ŞÖYLE BUYURUYOR
"RECEP AYINDA BİR GÜN VE GECE VARDIR Kİ RECEBİN 27.GECESİDİR KİM O GÜN ORUÇ TUTAR VE GECEYİ İBADETLE GEÇİRİRSE YÜZ SENE ORUÇ TUTMUŞ VE YÜZ SENE İBADET YAPMIŞ GİBİ OLUR"

3)
SALATU SELAM OKUMALIYIZ SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA (SAV) EFENDİMİZE EN AZ BİR TESPİH SALATU SELAM ÇEKELİM

4)BU MÜBAREK GECEDE GÜNAH VE KUSURLARIMIZA TEVBE VE İSTİĞFAR EDELİM EN AZINDAN BİR TESPİH ESTAĞFURULLAH DİYELİM

5)NAMAZ KILALIM ZİRA BİZ MÜMİNLERE BEŞ VAKİT NAMAZ MİRAÇ KANDİLİNDE FARZ OLMUŞTUR BU GÜNDE GÜNDÜZ VE GECE NAMAZ KILMANIN ÇOK BÜYÜK SEVABI VARDIR NAMAZI MÜMKÜNSE CEMAATLE KILMAYA GAYRET EDİLMELİ NAMAZ BORCU OLANLAR EN AZ BİR GÜNLÜK KAZA NAMAZINI EDA ETMELİDİR

MİRAÇ KANDİLİ NAMAZI

YATSI NAMAZINDAN SONRA 12 REKAT "HACET NAMAZI KILINIR  HER REKATTA 1 FATİHA ŞERİF 10 İHLAS SURESİ OKUNUR İKİ REKATTA BİR SELAM VERİLİR

NAMAZDAN SONRA,

4 FATİHA ŞERİF

100 DEFA  İSTİĞFARI ŞERİF

100 DEFA SALATU SELAM

100  DEFA Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azıym" OKUNUR VE DUA EDİLİR

6)Mirac gecesinden sonraki gün, mutlaka oruçlu olmalıdır. o gün öğle ile ikindi arasında 4 rekat namaz kılınır.

Her rekatta Fatiha'dan sonra: 5 Ayetül Kürsi, 5 Kul ya Eyyühel Kafirün, 5 İhlası şerif, 5 Kul euzu birabbil felak, 5 Kul euzu birabbinas okunur.

MİRAÇ HEDİYELERİ

1) BEŞ VAKİT NAMAZ

2)BAKARA SURESİNİN SON AYETLERİ

3)ŞİRK KOŞMAYANLARIN AF EDİLECEĞİ

SEVGİLİ KARDEŞLERİM MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN İLAHİYATÇI-YAZAR SALİH KEBAPÇI 


MİRAÇ KANDİLİ DUASI

Euzübillahimineş-şeytanirracîm Bismillahirrahmanirrahîm

Ey Bizleri varlığa erdiren
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.

Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz'e Sonsuz salât ü selam olsun.

Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:

1. YA İLAHEL-ALEMİN!

Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!

2. EY ÇARESİZLER ÇARESİ!

Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.

Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vet-teslîmât) perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. Müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum.. İbadet ü tâat kültür televvünlü.. Duygular, düşünceler fantezilere emanet.. Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya Rabbi!

3.YA RAB!

Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.

4. EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!

Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!

5. EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!

Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep 'Gelin, gelin' diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur 'Biz de geldik' diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi!

Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. Ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle.. Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!

Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle.. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!

6. EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!

Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış... İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.

7. EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!

Şu mübarek gecede binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki!

Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.

8. EY YÜCELER YÜCESİ!

Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.

9. EY RAB!

Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet "sayyâd-ı bîinsaf"ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu.

Bütün bunlara rağmen ya Rab! Bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs'atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!

Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.

10. EY RAB!

Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.

11. EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!

Bu mukaddes miraç gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.

Ey Yüceler Yücesi!

Efendimiz Hazreti Muhammed'e, Muallâ aile efradına ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!..

Amin amin amin


Velhamdü lillahi Rabbil aleminel EL FATİHA 

Görüntüleme Sayısı