Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

28 Şubat 2019 Perşembe

İLAHİ İMTİHANIN DERS KİTABI KUR’AN


Şüphesiz ki Rabbimizin biz âciz kullarını muhatap almaya tenezzül buyurarak yüce kelâmını lutfetmiş olması; mü’minler için nâiliyetlerin, mazhariyetlerin, iltifatların, şeref ve izzetlerin en yücesi, en muhteşemi ve en müstesnâsıdır Zira; Kur’ân-ı Kerîm; kullarını seven, rahmet ve mağfiretiyle esirgeyen, sayısız nimetleriyle perverde kılan Yüce Rabbimizin, katından lutfettiği, iki cihânın huzur ve saâdet haritasıdır.

Bu yüce kitap, ilâhî imtihanlarla dolu hayat dershânesinin yegâne ders kitabıdır.Bu yüce kitap, nefsânî ve şeytânî marazların (hastalıkların) kıskacında gaflet ve cehâlet illetine müptelâ olmuş çâresizlerin şifâ reçetelerini veren ilâhî hikmetler eczâhânesidir.

Bu yüce kitap, insanoğluna ebedî kurtuluş ufuklarını göstermek üzere, Rabbimizin en emîn ve azîz elçileriyle gönderip bir harfi bile tahrif edilmemek üzere hıfz u emânına alarak muazzam bir şan ve şeref bahşettiği, mûcizelerle dolu bir hidâyet ve istikâmet mektubudur.

Düşünmek îcâb eder ki, herhangi birimize resmî makamlardan bir mektup gelse ve o mektup -farazâ- mâlî bir konuyla alakalı olsa, onu tekrar tekrar okur, anlayamadığımız veya ihmâl ettiğimiz hususlar var mı diye bir de mâlî müşâvire veya muhâsebeciye danışırız.

Gelen mektup, şâyet hukûkî bir belge ise daha da titiz inceler, bir hukuk müşâvirine danışır, işin aslını esâsını en ince teferruatına kadar büyük bir ciddiyetle tedkik ederiz. Fânî dünya hayatımızda bir sıkıntıya düşmemek için bu kadar ciddî bir alâka gösteririz.

Yine gurbet diyarında yaşayan çok sevdiğimiz bir büyüğümüzden gelen mektupları, merak ve iştiyakla, hiç bekletmeden açıp okur, onu öper koklar, yüzümüze-gözümüze sürer, ömürlük bir hâtıra kıymetinde görüp îtinâ ile saklarız.

Kur’ân-ı Kerîm ise; bizleri yoktan var eden, yegâne Hâlık’ımız, sahibimiz ve kendisine döneceğimiz mutlak merciimiz Allah Teâlâ’dan gelen bir mektup. Hem bir ebedî saâdet dâvetiyesi, hem de ebedî azap ihtârı Dolayısıyla fânî mektuplarla kıyaslanmayacak kadar büyük bir dikkat, ciddiyet ve gayretle anlayıp mûcibince amel etmemiz zarûrî.

Kur’ân-ı Kerîm, fânî bir beşerin sözü değil, en fasih ve beliğ beşer sözlerini bile âciz bırakan Kâinâtın Hâlıkı’nın mûcize hitâbı, katından gönderdiği en mukaddes emânetidir. Onun menbaının tamâmen ilâhî olduğu ve onda hiçbir beşer izi olmadığını ifâde sadedinde âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur

Rasûlüm! Sen, bu kitap sana indirilmeye başlamadan önce ne bir kitap okuyor, ne de onu elinle yazıyordun. Eğer bunları yapmış olsaydın, Kur’ân’la ilgili bâtıl iddialar peşinde koşanların, onun Allah’tan geldiği gerçeği konusunda şüphe duymaya bir mâzeretleri olabilirdi.”(Ankebût, 48)

Bütün muhabbetlerin mutlak menbaı olan Rabbimizin bu ilâhî fermânına, bâkî olanın fânî olana üstünlüğü nisbetinde yüksek bir îtinâ ve ihtiram göstermek gerektiği muhakkaktır.

Nitekim Rabbimizin bizlere örnek nesil olarak takdîm ettiği ashâb-ı kirâm, Kur’ân-ı Kerîm’e muazzam bir hürmet ve muhabbet göstermiş ve onun tebliği uğrunda fedakârlıkta bulunmayı canlarına minnet bilmişlerdir.

Bu bakımdan, Rabbini gerçekten seven bir mü’min, Kur’ân-ı Kerîm’i bir ömür elinde, dilinde, kalbinde ve hayatının merkezinde tutar. Onu gözünün nûru, gönlünün sürûru bilir, başının tâcı eder. Böyle mü’minlere de ebedî âlemde yıldızları kıskandıran ziyâsıyla nurdan taçlar lutfedileceği, hadîs-i şerîfte şöyle müjdelenmektedir

Kim Kur’ân-ı Kerîm’i okur ve onunla amel ederse, kıyâmet günü, o kişinin anne ve babasına bir taç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse Kur’ân-ı Kerîm’le bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, düşünebiliyor musunuz?”(Ebû Dâvûd, Vitir 14/1453)

HAYIRLA KALIN ALLAH'A EMANET OLUN

ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR

SALİH KEBAPÇI Twitter.com/@Salihkebapcii

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüntüleme Sayısı