Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

21 Haziran 2019 Cuma

KADININ FITRATINDAKİ EN YÜCE DUYGU ANNELİK


Kıymetli Dostlar Milletler âilelerden oluşur. Âilenin sağlam olması geleceğin teminâtıdır. Âilelerin cevheri olan evlatları yetiştirenler ise annelerdir.

Anne; geleceğin teminatı, milletlerin umut ışığıdır. Anne, aydınlık yarınların müjdecisidir. Ama maalesef bugün anne ihmal edilmiş, lâyık olduğu yüce mevkiinden indirilmiş, fıtrî hasletleri sömürülmüş ve en aşağı derekelere düşürülmüştür.

Aslında her anne bir şefkat kahramanıdır! Duyguların incesi, sevgilerin engini, merhametlerin en samimisi onda toplanmıştır. O anne, âdeta kendisinden bir parça olan yavrusu için her türlü fedakârlığa katlanan, farklı acılara göğüs geren bir koruyucu kalkandır.

Anne, sevgi ve şefkat âbidesidir

Annenin sevgisi karşılıksız ve pazarlıksızdır. Dünyada insanlığın ulaşabileceği en yüksek duygu, annelere lütfedilmiştir. Kâinatın mutlak sahibinin, topyekûn insanlığa en güzel ikrâmıdır anneler

Anneler; başlara taç, gönüllere ilaçtır.

Değerli Kardeşlerim İslam Dîni, bir anne olarak kadının değerini yüce bir mevkie oturtmuştur. Yüce Kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de; ana-baba hakkı, ana babaya gereken hürmet, saygı, itaat, şefkat, annenin fedâkârlıkları, evlâdını dünyaya getirmek için katlandığı eziyetler, büyüme devresinde çocuğuna gösterdiği şefkat ve ihtimam gibi hususlar özellikle zikredilir.

Aziz Dostlar Hanımlar, ince fikirli, zarif ve hassastırlar. Erkeklere oranla daha yumuşak mizaçlıdırlar. Kadının fıtratında mevcut en yüce duygulardan biridir annelik Annelik, tam mânâsıyla kadının duygularının kemâle ermesidir. Annelik yürek işidir.

Anne, yüreğimizde tesirini ömür boyu hissettiğimiz tek varlıktır.

Sevgili Dostlar Kadınların en şerefli ve saadetli dönemi annelik dönemidir. Anne olmak, zor görevler ve mesuliyetler yüklenmek demektir.
Bu kutsî vazifeler annelere dünyada mutluluk, âhirette mükâfat kazandırır. Anneler bu duyarlılığın ehemmiyetini idrak etmelidir.

Anne, âilede gerçek huzur ve saadeti sağlamada temel unsurdur. Yine o, evde uzlaştırıcı ve birleştirici konumdadır. Babayla çocukların iletişiminde ya da kardeşler arası uyum ve problemlerin çözümünde anne etkin rol üstlenir.

Faziletlerle donanmış bir annede; maddî zorluklar, para ve mal endişesi, geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı gibi maddî kaygılar yerine; ebedî saadetini kaybetme endişesi ön plandadır.

Ferâset sahibi anneler, dünyadaki sıkıntıların geçici olduğunun farkındadır. Onlar, çocuklarının ve âilelerinin ebedî saadetini kazanmanın derdine düşmüştür.

Muhterem Kardeşlerim Yaşadığımız devirde ilim ile gelen tahribat, yine ilim yoluyla giderilebilir. Bugünkü eğitim sistemimiz, Batı sistemlerine endeksli olduğundan, biz de onlar gibi düşünür, hisseder ve yaşar olduk.

Oysa bizi biz yapan değerler, o kültürden tamamen farklıdır. Bu farklılıkta en önemli husus; dünya ve âhiret dengesidir. Günümüzde, yabancı kaynaklı, öz değerlerimizin hiçe sayıldığı bir ortam içinde yetişen evlatlarımızı gördükçe, annelerin, çocuk eğitiminde ne denli büyük bir rol üstlenmeleri gerektiğini daha net bir biçimde kavrayabiliyoruz.

Açılan yaraların sarılmasında açıkların kapatılmasında, idrakli, bilinçli rol üstlenen annelere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bir gerçektir.

Annelerin aslî vazifelerinin başında çocuklarının terbiyesi gelir. Çocuk, ilk terbiyeyi okulundan, sosyal çevresinden önce ana kucağında alır. Dünyayı şekillendiren, toplumların yiğitlerini yoğuran, şekillendiren, isimsiz, sessiz kahramandır anneler

Evlatlar, merhamet ve şefkati, iman ve cesareti, hak ve hakikat mücadelesini, mukaddesâtını, şanlı ve ibret alınacak geçmişini, İslâmî şuur ve ahlâkının ilk örneklerini hep annelerden öğrenirler.

Çocuklar, annelerin kopyalarıdır. Anneler ne kadar şahsiyetli, faziletli, ahlâklı olursa çocuklar da o derece karakterli olur. Çocukların karakter mayasının kaynağı annelerdir.

Ona ilk sevgiyi, ilk acıma duygusunu, ilk vicdânî hisleri annesi verir. Çocuğa “Yaratan”ı tanıtan, doğru yolu gösteren annesidir. Eskiler; “İyi evlatlar, iyi annelerin meyveleridir”, “Bir annenin güzel huylu ve terbiyeli olması çocuğundan belli olur.”, “Bir milletin büyükleri, süt veren anneler ve mektep hocalarıdır.” demişlerdir.

Batılıların da anneler ve çocukları ile ilgili güzel tespitleri vardır. Meselâ, Jean Jacques Rousseau “Şefkatin en büyük âmili analardır. Hayatımdaki bütün hatalarım anne terbiyesi görmeyişimden ileri gelir.”diyor.”

Psikolog Watson’un

-Çocukluk hâli, işlenmemiş bir demire benzer, iyi bir sanatkârın elinde ona, istenen şekil verilebilir.”sözü oldukça mânidardır.

Her çocuğun, zekâ pırlantalarını aksettiren, işlenmeye muhtaç ham elmas parçası olduğunu düşünen öğretmenler, çocukta mevcut olanı geliştirecek yegâne mekanizmalardır.”

Aziz Dostlar Evinin mürebbiyesi, çocukların ilk eğitimcisi olan anneler ellerinde bulunan elmasları, iyi işleyip, ahlâkî yönden şekil verip, mâneviyatla biçimlendirerek topluma sunarlarsa o toplumun yükselmemesi için bir sebep yoktur.

Zira yeni yetişen nesle ruh veren, yön veren annedir. Anne olgun olursa meyvesi de olgun olur, anne çürük olursa meyvesi de çürük olur. Çünkü eğitim faaliyeti anne ile başlar.

İşte bu sebeplerle annelerin, daha bebeklik döneminden başlayarak, büyüme seyrinin her safhasında, çocuklarını tanımaya çalışarak, mizaç ve kabiliyetlerini keşfetmeleri ve buna uygun tarzda çocuklarını yetiştirmeleri gerekir.

Çocuk fıtraten tertemiz ve günahsızdır. Onu iyiliklerle hayırla donatmak anneye aittir. Fıtrat ve sâliha bir terbiyeci sayesinde, çocuklar ileri yaşlarda îmânen olgunluğa ve kurtuluşa erişirler.

Fakat ne yazık ki annelerimizin, İslâmiyet’i hakkıyla bilmemelerinden dolayı, kıymetli vakitlerini boş şeylerle israf ettiklerini görüyoruz. Eğer anneler, hayırlı evlatlar yetiştirmek istiyorlarsa bu gerçeğin farkında olmalılar.

Anneler ellerindeki şişleri, tığları, dantelleri bir tarafa bırakmalı, arkadaş toplantılarında, günlerde ya da televizyon dizileri karşısında harcadıkları o kıymetli vakitlerini, kendi çocuklarının eğitim ve terbiyesine tahsis etmeliler.

Eğer anneler, çocuklarının dîni ve ahlâkî eğitime ihtiyaç duyduğu ve şahsiyetinin şekillendiği dönemlerde onlara vakit ayırmazlarsa, bir süre sonra iş işten geçmiş olacak ve ardından şikâyetler, yakınmalar başlayacaktır.

Sevgili anneler! İleride ah-vah edip dövünmek istemiyorsanız baştan tedbirinizi alınız. Atalarımız, “Ağaç yaşken eğilir!” şeklinde bu gerçeği ne güzel ifade etmişlerdir.

Cenabı hak bütün annelerimizi anne adayı kardeşlerimizi çocuklarını en güzelde yetiştirmeye terbiye etmeye hayırla donatmaya hem dünya hayatında hem ahiret hayatında kalıcı amel defteri kapanmayacak çocuklar evlatlar nesiller yetiştirmeye muvaffak eylesin inşallah

Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun

Cenabı Hak Yar Ve Yardımcınız Olsun

Allah'ın Selamı Rahmeti Bereketi Mağfireti İkramı İhsanı Üzerinize Olsun

Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı

Twitter.com/@Salihkebapcii

13 Haziran 2019 Perşembe

EN BÜYÜK AHLAK KİTABI KURANI KERİM


Aziz Dostlar Bir imtihan sahnesi olan bu dünyanın fânîliğini insan, yaşadığı süre içerisinde pek çok kez tecrübe ediyor ve sınırlı bir zaman için bu dünyada olduğunu da yakînen biliyor. Görmezden gelinmeyecek bir hakikat olan fânîliği içinde barındırmasına rağmen, bâkî olma hevesini de nefsinde bir türlü yenemiyor.

Hattâ bu bâkî olma hevesinin arkasından bir ömür boyu koşuyor. Bazen ölümü yok edecek ilâçlar/iksirler bulmaya çalışıyor; bazen adını yaşatacak faydalı veya faydasız eserler ortaya koymak için çırpınıyor. İnsanı, rûhunda bulunan bu ebedî hayat hasretiyle kuşatan dînimiz, ona sonsuzluk yurdunun anahtarlarını sunuyor.

Gerçekten insanın bedenî tarafı ne kadar türâbî, basit, süflî ve nefsânî ise, rûhu da o kadar karmaşık, mânevî ve ebediyet âşığıdır. İnsanın sonsuzluğa olan özlemi, bedeninin arzusu değil, rûhunun hasretidir.

ruh, ebediyet yurdunun bu dünyadaki tecellîlerinden biridir. Onun için ruh, bu dünyaya yabancıdır. Onun için ruh, bu dünyada esir ve boynu büküktür.

Kıymetli Dostlar Rûhu güldürecek, onu mutlu edecek en büyük iksir; sonsuzluk yurdunun reçetesi olan Kur’ân’dır. Kur’ân, ilâhî kelâmdır. Kur’ân, insan ilminin, aklının ve vicdanının önünde eğilmek zorunda kaldığı mûcize bir kitaptır.

O, içinde tutarsızlık (tenâkuz) bulunmayan, iç içe geçmiş konularıyla insan ruhunu ve bedenini sarıp sarmalayan, onu ulvîleştiren yüce bir dâvettir.

O, Rahmân’ın insan cinsini yüceltmek üzere gönderdiği, “Habl-i Metîn” yani sapasağlam bir iptir. Tıpkı gökten sarkıtılmış ve insanı semâya yükselten bir ip Kur’ân insanı, her yönüyle kuşatır. Bu sebeple o En büyük ahlâk kitabıdır.

Değerli Kardeşlerim İnsanın davranışlarını, hattâ duygu, düşünce ve niyetlerini filtreden geçiren, arıtan, temizleyen bir kitap Bu kitabı insanlığa getiren Peygamber, Kur’ân diliyle,“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.”(Kalem, 4) buyrularak övülmüştür. O’nunla iç içe geçmiş olan Kur’ân,“Peygamberin ahlâkı”; Peygamber de“Kur’ân ahlâkı”olmuştur. Kur’ân, kendisine inananları da bu yüce ahlâka dâvet eder.

Kur’ân, bir hayat kitabıdır. Hayatın her alanını kuşatan, her türlü karanlık ve kasvete ışık tutan mesajlar verir. İnsan hayatının en mutlu bir şekilde sürdürülmesi için reçeteler sunar.

Sevgili Dostlar İnsanın insanla, insanın âlemle, insanın Allah Teâlâ ile münasebetlerini düzenler. Kur’ân, hayatın sınırlı alanlarına hapsedilmiş, bir âyin/merasim kitabı değildir. O, hayatın bütününe hitap eder.

İki cihan saâdetini temin edecek esaslar koyar. İnsanın kendisiyle ve çevresiyle barış içinde yaşayacağı bir düzenin ölçülerini tesis eder. Kur’ân, tarihin ve hayatın akışını değiştirmeye ve onu hayra-güzelliğe doğru çevirmeye tâlip olan bir kitaptır.

Muhterem Kardeşlerim Kur’ân, bir duâ ve ibadet kitabıdır. Kur’ân, insanın acziyetini ve Rabbinin büyüklüğünü hatırlatan kulluk kitabıdır. O, hem okunmasıyla ibadet edilen, hem de ibadetin nasıl yapılacağını öğreten bir kitaptır. İnsanı kula kulluktan kurtarıp Allâh’a kulluğa ulaştıran yüce bir kitaptır.

Aziz Kardeşlerim Kur’ân, bir muâmelât kitabıdır. Kur’ân ferdi mükemmel bir davranış güzelliğine ulaştırdığı gibi, onun çevresi ve toplumuyla münasebetlerini de tesis eder.

Güzel insanların güzel toplumlar kurarak huzur içinde yaşamasının esaslarını öğretir. Gerektiğinde bu düzeni tesis etmek için ceza ve kurallar (ukûbât) da koyar.

Değerli Dostlar Kur’ân, bir nasihat ve tavsiyeler kitabıdır. İnsanlara emir ve yasaklar konusunda hassas olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini, dünyayı âhirete tercih etmemelerini, dünyada imtihana çekildiklerini hatırlatan, onları çeşitli tehlikelerden koruyan bir nasihat ve tavsiyeler kitabıdır.

Kur’ân bu tavsiyelerini, tarihten ve hayattan seçtiği canlı örneklerle müşahhas kılar ve insanı sıkmadan, aklına ve gönlüne güzellikler nakşeder.

Kıymetli Kardeşlerim Kur’ân, ilmî gerçekleri anlatır.Kur’ân, kâinâtı var eden ve bu mükemmel düzeni hiçbir aksaklığa mahal vermeden mükemmel bir sûrette sevk ve idare eden Allah Teâlâ’nın gönderdiği kitaptır.

Bu yüzden insanlığa gerekli olan ilmî gerçekler, ihtiyaç kadarıyla bu kitapta yer alır. O, başlı başına bir fizik, kimya, astronomi kitabı değildir. Böyle bir iddiası da yoktur.

Ancak Yaratan’ın gönderdiği kitapta, yarattığı varlıklarla ters düşecek bir ilmî hakikat olmaz, olamaz. O, ilim ve teknolojinin önünü açmak, ona ufuk vermek üzere ilham verecek birtakım işaretler barındırdığı gibi, insanlığın henüz keşfedemediği pek çok gerçeği de bir sır olarak bünyesinde saklar.

O büyük bir ilim, mânâ ve esrar denizi gibidir. Orada herkes, kendi akıl, gönül ve ilim kabınca bir şeyler bulur. O, engin bir ummân, tükenmez bir hazine gibidir. İnsanı tefekküre, araştırmaya ve keşfetmeye sevk eder.

Sevgili Dostlar Kur’ân, bize duâyı öğretir.“Duânız olmazsa, Allah size ne diye değer versin.”(Furkan, 77) âyet-i kerîmesiyle aslında insanı, Allah’tan istemeye sevk eder. İnsan, acziyetini hisseder ve el açıp sonsuz merhamet ve lütuf hazinesinden talepte bulunur.

Ama insan zavallıdır, eksiktir, hatalıdır. Ne isteyeceğini, nasıl isteyeceğini bilmez. Bazen istememesi gereken şeyleri, ister durur. İşte Kur’ân, insanın Allah’tan ne isteyeceğini de öğretir. Onu hatalı isteklerden korur. Ona mutlu olacağı isteklerin neler olduğunu gösterir.

Daha önceden Allah’tan neler istendiğini, bunun karşılığında Allâh’ın kendilerine neler ihsan ettiğini öğretir.

Tekrar edecek olursak, Kur’ân bize bizi anlatır. Nerede olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi

Muhterem Dostlar Kur’ân bize Allâh’ı tanıtır. O’nun bizi ne kadar sevdiğini, bize ne büyük lütufları olduğunu ve bize ne kadar yakın olduğunu

Kur’ân bizi Allâh’a götürür.O’na gidecek yoldaki tehlikeleri, tuzak ve düşmanları gösterir.

Bize karanlıklardan nasıl çıkacağımızı, dost ve düşmanlarımızı nasıl tanıyacağımızı öğretir. Bugün herkesten ve her şeyden çok Kur’ân’a muhtacız.

Onun bizim hastalık ve yaralarımıza derman olacak merhemine muhtacız. Yolunu kaybeden aklımızı, hassasiyetini yitiren vicdanımızı, gözleri kör olmuş gönlümüzü onun şifalı ellerine teslim etme vakti gelmiştir de geçmektedir.

O bizim elimizden tutarsa, biz de onun canlı bir tefsiri olan Rasûlullah Efendimiz’in mübârek ellerine yapışabilirsek; başka bir kılavuza ihtiyacımız kalmaz. O, bizi Rabbimize selâmetle götürür. Yeter ki, elimiz ve gönlümüz, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet’le buluşsun.

HAYIRLA KALIN ALLAH'A EMANET OLUN

CENABI HAK YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN

ALLAH'IN SELAMI RAHMETİ BEREKETİ MAĞFİRETİ ÜZERİNİZE OLSUN

ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR SALİH KEBAPÇI

Twitter.com/@Salihkebapcii

Görüntüleme Sayısı