Aziz
Dostlar Mü’minlerin
bu fânî dünya hayatında birbirlerine karşı vazifelerinin
sonuncusu; vefât eden din kardeşlerinin cenâzesine iştirak etmek,
cenaze namazını kılmak ve onu kabrine defnetmektir. Bu, mevtâya
karşı son vazife olduğu gibi, geride kalan yakınlarına karşı
da bir kadirşinaslıktır Müslümana yakışan,
sevinçli anlarında olduğu gibi kederli zamanlarında da din
kardeşlerinin yanında olabilmektir. İşte cenâze, bu kederli
anların en acı ve ibretli olanıdır.
Kıymetli
Kardeşlerim Cenâze merasimlerinde gönüller, derin bir tefekkür,
ayrılık acısı ve hüzün ikliminde rakikleşir. Vefât eden din
kardeşlerinden ibret alabilenler ömürlerinin geride kalan kısmını
Cenâbı Allah'ın emirlerine daha büyük bir hassâsiyetle riâyet
noktasında nefislerini muhâsebe imkânı bulurlar Hâl
böyleyken, günümüzde cenâzenin bu ulvî muhtevâsıyla tezat
teşkil eden ve İslâmî âdâba uymayan birtakım hâl ve
davranışlarla karşılaşılmaktadır.
Değerli
Kardeşlerim Kimi cehâletten, kimi gafletten, kimi
menfaatperestlikten kimiyse bâtıl din ve kültürlerin yoğun
tesirinde kalmaktan kaynaklanan bu bid’at ve yanlışlıkların
başlıcalarını maddeler hâlinde bazı maddelerin üzerinde
durarak açıklayarak yazmaya çalışalım inşallah
1)Cenâzeye
çelenk göndermek.
2)Cenâzenin
katafalka konularak saygı duruşunda bulunulması.
3)Cenâzenin
hayattayken vazife yaptığı yerlere götürülerek başında
merasim yapılması
4)Bando
gibi benzeri çalgılar eşliğinde teşyî edilmesi.
5)Cenâzenin
zarûret olmadığı hâlde morgda gasilhanede veya soğuk depolarda
bekletilmesi.
Zira
İslâm’da cenâzeyi bekletmeyip bir an önce defnetmek esastır.
Resûlullah
Efendimiz’in
bu hususta pek çok îkâzı bulunmaktadır. Nitekim Talha
ibni’l-Berâ hastalandığında
Peygamber Efendimiz onu ziyarete gitmiş, yanından çıkınca da
orada bulunanlara şöyle buyurmuştur
“Talha’ya
ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber
verin. Techîz ve tekfîn işlerinde elinizi çabuk tutun. Çünkü
bir Müslümanın cesedini ailesinin yanında bekletmek uygun
değildir.”(Ebû
Dâvûd, Cenâiz, 34)
“Üç
şeyi geciktirme! Vakti giren namazı, hazırlanan cenâzeyi ve
(evlendirmek için) dengini bulduğun kocasız kadını.”(Tirmizî,
Salât, 13/171)
6)Cenâzeyi
kaynar veya soğuk su ile yıkamak da yanlıştır. Zira diriye
gösterilen şefkat ve hassâsiyetin cenâzeye de gösterilip ılık
suyla yıkanması îcâb eder. Cenaze ılık suyla yıkanır
7)Cenâzeyi
bulunduğu yerden başka bir yere veya memleketine götürüp orada
defnetmek de günümüzde sıkça karşılaşılan yanlışlıklardan
hatalardan biridir. Cenâze ancak, öldüğü beldede bir Müslüman
mezarlığı yoksa başka bir yerde defnedilebilir. Mezar mezar
toprak toprak aynı topraktır hiç bir şey değişmemektedir Bu da
mühim bir hassâsiyettir.
8)Cenâze
hizmetlerinin yaşayanlara yönelik gâyelerinden biri, ölümü
hatırlamak, âhiret âlemini düşünmek ve ibret almaktır. Hattâ
bu maksadı ihlâl edebileceği endişesiyle cenâzeyi teşyî
ederken yüksek sesle Kur’ân-ı Kerîm okumak, tekbir getirmek ve
zikir çekmek bile bazı âlimler tarafından hoş karşılanmamıştır.
Bundan dolayı; tevâzu, hiçlik, sâdelik ve samimiyetin hâkim
olması gereken cenâze hizmetlerinde, gösteriş ve israfa sebep
olan merasimlerin icrâ edilmesi doğru değildir.aynı zamanda dinen
caiz de değildir
9)Kadınların
cenâze namazında erkeklerin arasına karışması ve mecburiyet
yokken kabre gitmeleri doğru değildir. Erkekler için büyük bir
fazîlet olarak teşvik edilen cenâze namazı ve kabre defin
vazifesi, kadınlar için hoş karşılanmamış,“tenzîhen
mekruh”kabul
edilmiştir.Zira fıtraten şefkat ve merhamet hissiyâtı yüksek
olan kadınların böylesine acı ve hüzünlü durumlarda uygun
olmayan davranışlarda bulunmaları kuvvetle muhtemeldir. Kadınlar
erkeklerin arasına karışmasalar bile cenâze namazı için gidip
saf tutmaları mekruhtur.
10)Ölünün
ardından yüksek sesle feryâd ü figān ederek ağlamak üstünü
başını parçalamak tepki göstermek doğru olmadığı gibi dinen
de asla caiz değildir
Hazret-i
Enes’ten
rivâyet edildiğine göre,Resûlullah,
çocuğunun mezarı başında feryâd ederek ağlayan bir kadının
yanından geçmişlerdi. Ona
“–Allah’tan
kork ve sabret!”buyurdular.
Kadın
“–Çekil
git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, Sen’in başına
gelmemiştir!” dedi.
Kadın,
Resûlullah Efendimiz’i tanıyamamıştı. Kendisine, O’nun Allah
Resûlü olduğunu söylediler. Kadın bunu duyar duymaz Nebiyy-i
Ekrem Efendimiz’in kapısına koştu. Orada kendisini engelleyen
herhangi bir kimse olmadığı için, doğrudan Efendimiz’in
huzûr-i âlîlerine çıktı ve:
“–Yâ
Resûlâllah! Siz’i tanıyamadım.” diyerek özür diledi.
Allah
Resûlü büyük bir merhametle o kadına şu nasihatte bulundular:
“–Hakikî
sabır, felâketin ilk ânında gösterilendir!”(Buhârî,
Cenâiz, 32)
11)Mâtemi
aşırıya götürmek, haftalarca, aylarca yas tutmak, hayata küsmek,
müslümanca bir davranış olmadığı gibi dinimizce doğru bir
davranış olarak karşılanmamıştır
12)Ölünün
ardından kötü konuşmak, geçmişlere vefâsızlık etmek ve
onları unutmak da doğru değildir.
13)Kabre
doğru namaz kılmak veya kabir üzerine mescit inşâ etmek de
yanlıştır doğru değildir.
14)Şatafatlı
mezarlar yapmak ve mezar taşlarına aşırı iltifatlarla dolu
ifâdeler yazmak, İslâm ahlâkına da kulluk âdâbına da uygun
değildir. Ölen kişi ne kadar fazilet sahibi biri olursa olsun,
onun Cennetlik olacağını biliyormuş gibi teminat verircesine
kat’î ifâdelerde bulunmaktan sakınmak gerekir.
15)Ölü
İçin Para karşılığı Kur’an Okumak Caiz Midir?
Defin
sırasında veya daha sonra, ölü için“para
karşılığında” Kur’ân
okumak ve okutmak, hatim indirmek ve indirtmek, yine ölü için
muhtelif gün ve yıl dönümlerinde “ücret
mukâbili” mevlid
okumak ve okutmak, ziyafet vermek, dinen asla caiz değildir bilakis
bid’at sayılmıştır.
Ölüm
münâsebetiyle Kur’ân okunmasının, okuyan için sevâba vesîle
olacağı gibi ölene de fayda sağlayacağı ümîd edilir. Lâkin
bunun bir başkasına ücret mukâbili ile yaptırılması ve Kur’ân
okuyanların Allah rızâsını değil de alacakları para veya
hediyeyi gâye edinmesi, bu fiilin bütün fazîlet ve ecrinin zâyî
olmasına sebebiyet verir. Bütün sevapları fazileti ecri ve
mükafatı zayi eder
16)Cenâzenin
defninden sonra uygulanan“devir”âdeti
de bid’at hâline getirilen işlerdendir. Mevtâyı ibadet
borçlarından kurtarmak niyetiyle yapılan “iskāt”ı, bir
“hîle-i şerʼiyye”ye çevirmemek îcâb eder.
17)Mal
hırsına ve nefsânî arzulara kapılarak, mîras yüzünden akraba
ile düşman hâline gelmek de son derece yanlış bir durumdur.
Mü’minler, mîrâsı Cenâb-ı Hakk’ın istediği şekilde
taksim etmeli, akrabalık bağlarını zayıflatacak bir davranışa
mahal vermemelidir.
Maalesef
bugün, îman ve İslâm ile irtibatları zayıflamış bulunan
niceleri, Allâh’ın takdir ve taksîmine rızâ göstermeyerek
akraba arasına öfke ve dargınlık ateşi düşürmektedirler.
Hâlbuki
Cenâb-ı Hakk’ın bu husustaki emirlerine uymayanlar için, çok
ağır tehditler vârid olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok
mevzu ana hatlarıyla anlatılırken, mîrâsın nasıl taksim
edileceği hususu, tafsilâtıyla ve en açık ifâdelerle net bir
şekilde beyân edilmiştir
18)Ölünün
ardından;yedisi,kırkı
veya
elli
ikisi gibi
belli gün ve gecelerde mevlid veya hatim gibi merasimler tertib
etmek hususunda da Kur’ân-ı Kerîm’e veya hadîs-i şerîflere
dayanan herhangi bir bilgi veya tavsiyeye rastlanmamıştır.
Dinen caiz değildir hurafedir bid'attir Günümüzde bu durum
maalesef bir dini emirmiş gereklilikmiş gibi algılanmaya
başlandığına şahit oluyoruz Bu uydurulmuş ihdas edilmiş
günleri ifa etmemek günah filan değildir hiç kimsede bu günleri
ifa etmediği için günaha girmez günah işlemiş sayılmaz Vefât
eden mü’min için her zaman istiğfâr etmek, onun adına
sadakalar vermek ve Kur’ân-ı Kerîm okumak lâzımdır. Bunu
yapmayı belli günlere hasretmek, vefât edenleri diğer günlerde
unutmaya, dolayısıyla daha az hatırlamaya sebep olur.
Mühim
bir hususu arz etmeden geçmeyelim burada camilerdeki cami
görevlilerine de çok büyük vazifeler ve sorumluluklar düşmektedir
hoca efendiler para alacak hediye verilecek yemek ikram edilecek ilgi
alaka itibar görecek hoş karşılanacak şirin gözükmek için
dinimizde yeri olmayan bugünlere ne pahasına olursa olsun iştirak
etmemelidir Cami görevlileri dinimizde yeri olmayan hurafe bid'at
günlere destek vermemelidir destek vermedi iştirak etmedi diye bu
hususta diyanet işleri başkanlığının da yaptırım
uygulamayacağına inanıyorum
Cami
görevlilerine sorun dinimizde ölünün arkasından 7'si 40'ı 52'si
var mıdır? Yoktur diyecekler yoktur dedikleri zaman akabinde şu
suali yöneltin peki neden siz bu olmayan günlere iştirak
ediyorsunuz? Hiçbir cami görevlisi buna cevap veremez kıvırır
dururlar çok açık ve net bir şekilde söylüyorum ve tekrar
ediyorum büyük harflerle de yazıyorum
DİNİMİZDE
ÖLÜNÜN ARKASINDAN YAPILAN 7'Sİ 40'I 52'Sİ GÜNLERİN OLMADIĞINI
BUNUN HURAFE BİD'AT OLDUĞUNU CAMİLERDE GÖREV YAPAN HOCA
EFENDİLERDE GAYET İYİ BİLİRLER LAKİN PARA ŞAN ŞÖHRET MAKAM
MEVKİ MENFAAT İÇİN GÖZ YUMAR DİNLERİNİ SAHİH DİNİ
BİLGİLERİ DÜNYALIK İÇİN SATARLAR
EZCÜMLE
HOCA EFENDİLER DİNLERİNİ PARA ŞAN ŞÖHRET MENFAAT İÇİN
SATMAYACAK!!!
Hayırla
Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı
İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder