Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

22 Ocak 2020 Çarşamba

MADDELER HALİNDE ÖLÜNÜN ARDINDAN YAPILAN YANLIŞLAR


Aziz Dostlar Mü’minlerin bu fânî dünya hayatında birbirlerine karşı vazifelerinin sonuncusu; vefât eden din kardeşlerinin cenâzesine iştirak etmek, cenaze namazını kılmak ve onu kabrine defnetmektir. Bu, mevtâya karşı son vazife olduğu gibi, geride kalan yakınlarına karşı da bir kadirşinaslıktır Müslümana yakışan, sevinçli anlarında olduğu gibi kederli zamanlarında da din kardeşlerinin yanında olabilmektir. İşte cenâze, bu kederli anların en acı ve ibretli olanıdır.

Kıymetli Kardeşlerim Cenâze merasimlerinde gönüller, derin bir tefekkür, ayrılık acısı ve hüzün ikliminde rakikleşir. Vefât eden din kardeşlerinden ibret alabilenler ömürlerinin geride kalan kısmını Cenâbı Allah'ın emirlerine daha büyük bir hassâsiyetle riâyet noktasında nefislerini muhâsebe imkânı bulurlar Hâl böyleyken, günümüzde cenâzenin bu ulvî muhtevâsıyla tezat teşkil eden ve İslâmî âdâba uymayan birtakım hâl ve davranışlarla karşılaşılmaktadır.

Değerli Kardeşlerim Kimi cehâletten, kimi gafletten, kimi menfaatperestlikten kimiyse bâtıl din ve kültürlerin yoğun tesirinde kalmaktan kaynaklanan bu bid’at ve yanlışlıkların başlıcalarını maddeler hâlinde bazı maddelerin üzerinde durarak açıklayarak yazmaya çalışalım inşallah

1)Cenâzeye çelenk göndermek.
2)Cenâzenin katafalka konularak saygı duruşunda bulunulması.
3)Cenâzenin hayattayken vazife yaptığı yerlere götürülerek başında merasim yapılması
4)Bando gibi benzeri çalgılar eşliğinde teşyî edilmesi.
5)Cenâzenin zarûret olmadığı hâlde morgda gasilhanede veya soğuk depolarda bekletilmesi.
Zira İslâm’da cenâzeyi bekletmeyip bir an önce defnetmek esastır. Resûlullah Efendimiz’in bu hususta pek çok îkâzı bulunmaktadır. Nitekim Talha ibni’l-Berâ hastalandığında Peygamber Efendimiz onu ziyarete gitmiş, yanından çıkınca da orada bulunanlara şöyle buyurmuştur
Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin. Techîz ve tekfîn işlerinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir Müslümanın cesedini ailesinin yanında bekletmek uygun değildir.”(Ebû Dâvûd, Cenâiz, 34)
Üç şeyi geciktirme! Vakti giren namazı, hazırlanan cenâzeyi ve (evlendirmek için) dengini bulduğun kocasız kadını.”(Tirmizî, Salât, 13/171)
6)Cenâzeyi kaynar veya soğuk su ile yıkamak da yanlıştır. Zira diriye gösterilen şefkat ve hassâsiyetin cenâzeye de gösterilip ılık suyla yıkanması îcâb eder. Cenaze ılık suyla yıkanır
7)Cenâzeyi bulunduğu yerden başka bir yere veya memleketine götürüp orada defnetmek de günümüzde sıkça karşılaşılan yanlışlıklardan hatalardan biridir. Cenâze ancak, öldüğü beldede bir Müslüman mezarlığı yoksa başka bir yerde defnedilebilir. Mezar mezar toprak toprak aynı topraktır hiç bir şey değişmemektedir Bu da mühim bir hassâsiyettir.
8)Cenâze hizmetlerinin yaşayanlara yönelik gâyelerinden biri, ölümü hatırlamak, âhiret âlemini düşünmek ve ibret almaktır. Hattâ bu maksadı ihlâl edebileceği endişesiyle cenâzeyi teşyî ederken yüksek sesle Kur’ân-ı Kerîm okumak, tekbir getirmek ve zikir çekmek bile bazı âlimler tarafından hoş karşılanmamıştır. Bundan dolayı; tevâzu, hiçlik, sâdelik ve samimiyetin hâkim olması gereken cenâze hizmetlerinde, gösteriş ve israfa sebep olan merasimlerin icrâ edilmesi doğru değildir.aynı zamanda dinen caiz de değildir
9)Kadınların cenâze namazında erkeklerin arasına karışması ve mecburiyet yokken kabre gitmeleri doğru değildir. Erkekler için büyük bir fazîlet olarak teşvik edilen cenâze namazı ve kabre defin vazifesi, kadınlar için hoş karşılanmamış,tenzîhen mekruh”kabul edilmiştir.Zira fıtraten şefkat ve merhamet hissiyâtı yüksek olan kadınların böylesine acı ve hüzünlü durumlarda uygun olmayan davranışlarda bulunmaları kuvvetle muhtemeldir. Kadınlar erkeklerin arasına karışmasalar bile cenâze namazı için gidip saf tutmaları mekruhtur.
10)Ölünün ardından yüksek sesle feryâd ü figān ederek ağlamak üstünü başını parçalamak tepki göstermek doğru olmadığı gibi dinen de asla caiz değildir
Hazret-i Enes’ten rivâyet edildiğine göre,Resûlullah, çocuğunun mezarı başında feryâd ederek ağlayan bir kadının yanından geçmişlerdi. Ona
“–Allah’tan kork ve sabret!”buyurdular.
Kadın
“–Çekil git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, Sen’in başına gelmemiştir!” dedi.
Kadın, Resûlullah Efendimiz’i tanıyamamıştı. Kendisine, O’nun Allah Resûlü olduğunu söylediler. Kadın bunu duyar duymaz Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in kapısına koştu. Orada kendisini engelleyen herhangi bir kimse olmadığı için, doğrudan Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine çıktı ve:
“–Yâ Resûlâllah! Siz’i tanıyamadım.” diyerek özür diledi.
Allah Resûlü büyük bir merhametle o kadına şu nasihatte bulundular:
“–Hakikî sabır, felâketin ilk ânında gösterilendir!”(Buhârî, Cenâiz, 32)
11)Mâtemi aşırıya götürmek, haftalarca, aylarca yas tutmak, hayata küsmek, müslümanca bir davranış olmadığı gibi dinimizce doğru bir davranış olarak karşılanmamıştır
12)Ölünün ardından kötü konuşmak, geçmişlere vefâsızlık etmek ve onları unutmak da doğru değildir.
13)Kabre doğru namaz kılmak veya kabir üzerine mescit inşâ etmek de yanlıştır doğru değildir.
14)Şatafatlı mezarlar yapmak ve mezar taşlarına aşırı iltifatlarla dolu ifâdeler yazmak, İslâm ahlâkına da kulluk âdâbına da uygun değildir. Ölen kişi ne kadar fazilet sahibi biri olursa olsun, onun Cennetlik olacağını biliyormuş gibi teminat verircesine kat’î ifâdelerde bulunmaktan sakınmak gerekir.
15)Ölü İçin Para karşılığı Kur’an Okumak Caiz Midir? Defin sırasında veya daha sonra, ölü içinpara karşılığında” Kur’ân okumak ve okutmak, hatim indirmek ve indirtmek, yine ölü için muhtelif gün ve yıl dönümlerinde ücret mukâbili” mevlid okumak ve okutmak, ziyafet vermek, dinen asla caiz değildir bilakis bid’at sayılmıştır.
Ölüm münâsebetiyle Kur’ân okunmasının, okuyan için sevâba vesîle olacağı gibi ölene de fayda sağlayacağı ümîd edilir. Lâkin bunun bir başkasına ücret mukâbili ile yaptırılması ve Kur’ân okuyanların Allah rızâsını değil de alacakları para veya hediyeyi gâye edinmesi, bu fiilin bütün fazîlet ve ecrinin zâyî olmasına sebebiyet verir. Bütün sevapları fazileti ecri ve mükafatı zayi eder
16)Cenâzenin defninden sonra uygulanandevir”âdeti de bid’at hâline getirilen işlerdendir. Mevtâyı ibadet borçlarından kurtarmak niyetiyle yapılan “iskāt”ı, bir “hîle-i şerʼiyye”ye çevirmemek îcâb eder.
17)Mal hırsına ve nefsânî arzulara kapılarak, mîras yüzünden akraba ile düşman hâline gelmek de son derece yanlış bir durumdur. Mü’minler, mîrâsı Cenâb-ı Hakk’ın istediği şekilde taksim etmeli, akrabalık bağlarını zayıflatacak bir davranışa mahal vermemelidir.
Maalesef bugün, îman ve İslâm ile irtibatları zayıflamış bulunan niceleri, Allâh’ın takdir ve taksîmine rızâ göstermeyerek akraba arasına öfke ve dargınlık ateşi düşürmektedirler.
Hâlbuki Cenâb-ı Hakk’ın bu husustaki emirlerine uymayanlar için, çok ağır tehditler vârid olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok mevzu ana hatlarıyla anlatılırken, mîrâsın nasıl taksim edileceği hususu, tafsilâtıyla ve en açık ifâdelerle net bir şekilde beyân edilmiştir
18)Ölünün ardından;yedisi,kırkı veya elli ikisi gibi belli gün ve gecelerde mevlid veya hatim gibi merasimler tertib etmek hususunda da Kur’ân-ı Kerîm’e veya hadîs-i şerîflere dayanan herhangi bir bilgi veya tavsiyeye rastlanmamıştır. Dinen caiz değildir hurafedir bid'attir Günümüzde bu durum maalesef bir dini emirmiş gereklilikmiş gibi algılanmaya başlandığına şahit oluyoruz Bu uydurulmuş ihdas edilmiş günleri ifa etmemek günah filan değildir hiç kimsede bu günleri ifa etmediği için günaha girmez günah işlemiş sayılmaz Vefât eden mü’min için her zaman istiğfâr etmek, onun adına sadakalar vermek ve Kur’ân-ı Kerîm okumak lâzımdır. Bunu yapmayı belli günlere hasretmek, vefât edenleri diğer günlerde unutmaya, dolayısıyla daha az hatırlamaya sebep olur.
Mühim bir hususu arz etmeden geçmeyelim burada camilerdeki cami görevlilerine de çok büyük vazifeler ve sorumluluklar düşmektedir hoca efendiler para alacak hediye verilecek yemek ikram edilecek ilgi alaka itibar görecek hoş karşılanacak şirin gözükmek için dinimizde yeri olmayan bugünlere ne pahasına olursa olsun iştirak etmemelidir Cami görevlileri dinimizde yeri olmayan hurafe bid'at günlere destek vermemelidir destek vermedi iştirak etmedi diye bu hususta diyanet işleri başkanlığının da yaptırım uygulamayacağına inanıyorum
Cami görevlilerine sorun dinimizde ölünün arkasından 7'si 40'ı 52'si var mıdır? Yoktur diyecekler yoktur dedikleri zaman akabinde şu suali yöneltin peki neden siz bu olmayan günlere iştirak ediyorsunuz? Hiçbir cami görevlisi buna cevap veremez kıvırır dururlar çok açık ve net bir şekilde söylüyorum ve tekrar ediyorum büyük harflerle de yazıyorum
DİNİMİZDE ÖLÜNÜN ARKASINDAN YAPILAN 7'Sİ 40'I 52'Sİ GÜNLERİN OLMADIĞINI BUNUN HURAFE BİD'AT OLDUĞUNU CAMİLERDE GÖREV YAPAN HOCA EFENDİLERDE GAYET İYİ BİLİRLER LAKİN PARA ŞAN ŞÖHRET MAKAM MEVKİ MENFAAT İÇİN GÖZ YUMAR DİNLERİNİ SAHİH DİNİ BİLGİLERİ DÜNYALIK İÇİN SATARLAR
EZCÜMLE HOCA EFENDİLER DİNLERİNİ PARA ŞAN ŞÖHRET MENFAAT İÇİN SATMAYACAK!!!
Hayırla Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı İlahiyatçı Eğitimci Yazar Salih Kebapçı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüntüleme Sayısı