Sır saklamak bir irade imtihanıdır Bu imtihanı kazanmayan hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz | Hazreti Ali

22 Haziran 2013 Cumartesi

BERAT KANDİLİ DUASI
Euzü billahi mine'ş-şeytani'r-racîm Bismillahi'r-rahmani'r-rahîm
Ey Bizleri varlığa erdiren,
Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran,
Güzeller Güzeli Rabbimiz!
Sana sonsuz hamd ü senalar olsun.
Kainatın İftihar Tablosu peygamber efendimize Sonsuz salât ü selam olsun.
Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek berat ve gufran gecesinde bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:
1. YA İLAHE'L-ALEMİN!
Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs'ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek berat gecesinde bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. icabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!
2. EY ÇARESİZLER ÇARESİ!
Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur.
Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü ve't-teslîmât) perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum.. ibadet ü tâat kültür televvünlü.. duygular, düşünceler fantezilere emanet.. mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya rabbi!
3. YA RAB!
Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.
4. EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!
Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!
5. EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!
Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep “Gelin, gelin” diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur “Biz de geldik” diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya rabbi!
Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. ya Rabbi
lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin,
hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle..
kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi!
Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle..
niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!
6. EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!
Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış... İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.
7. EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!
Şu mübarek berat gecesinde binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki! Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.
8. EY YÜCELER YÜCESİ!
Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyalarıekonomive refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre... Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.
9. EY RAB!
Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet "sayyâd-ı bîinsaf"ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı'nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü'l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu.
Bütün bunlara rağmen ya Rab! , bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs'atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi!
Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş'esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.
10. EY RAB!
Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. iç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.
11. EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!
Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca günahkarın affedileceği bu mukaddes berat gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz.
Ey yüceler yücesi!
Efendimiz Hazreti Muhammed'e,
Muallâ aile efradına
ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden
dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya rabbi!..
amin amin amin
velhamdü lillahi Rabbil alemine'l-fatiha
BERAT KANDİLİ 

Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim

Hâ mîm.Vel kitâbil mubîn İnnâ enzelnâhu fî leyletin mubâreketin innâ kunnâ munzirîn Fihâ yufreku kullu emrin hakîm Emren min indinâ innâ kunnâ mursilîn Rahmeten min rabbik innehu huves semîul alîm 

(DUHAN SURESİ 1-6.AYETLER)

MUHTEREM MÜMİNLER KIYMETLİ DİN KARDEŞLERİM 

MALUMUNUZDUR Kİ İNŞALLAH YARIN AKŞAM BERAT KANDİLİNİ İDRAK EDECEĞİZ BUGÜNDE İNŞALLAH SİZLERE BERAT KANDİLİNİ VE İBADETLERİNİ ANLATMAYA ÇALIŞACAĞIM 

BERAT KANDİLİ ŞABAN AYININ 15.GECESİNE İSABET ETMEKTEDİR BU GECENİN FAZİLETİ MEZİYETİ ÇOKTUR DUHAN SURESİNİN İLK AYETİNDE BU GECE HAKKINDA EN BÜYÜK KANIT OLDUĞU GÖSTERİLİR  AYETİN MEALİ

"HA MİM APAÇIK KİTABA AND OLSUN Kİ BİZ ONU KUTLU BİR GECEDE İNDİRDİK DOĞRUSU BİZ İNSANLARI UYARMAKTAYIZ KATIMIZDAN BİR EMİR İLE HER HİKMETLİ İŞE O GECE HÜKMEDİLİR DOĞRUSU BİZ ÖTEDEN BERİ PEYGAMBER GÖNDERMEKTEYİZ"

MUHTEREM MÜMİNLER 

BU GECENİN 4 TANE İSMİ VARDIR LEYLEİ MÜBAREK LEYLEİ RAHMET  LEYLEİ BERAT VE LEYLEİ SAK  KISACA AÇIKLAMAYA ÇALIŞALIM

1)LEYLEİ MÜBAREK:CENABI HAKKIN CEMALİNİN BEREKETLERİ ARŞIN ZERRESİNDEN YERE KADAR İNER HAYIR VE BEREKETLER ALEMLERİN ÜZERİNE İNER 

2)LEYLEİ RAHMET:EFENDİMİZ (SAV)ŞÖYLE BUYURDULAR MUHAKKAK ALLAH TEALA ŞABANI ŞERİFİN ON BEŞİNCİ GECESİ BİRİNCİ KAT SEMAYA RAHMETİ İLE İNER TAKİ FECR VAKTİNE KADAR ORADA ŞÖYLE NİDA EDER "İSTEĞİ OLAN VAR MI VEREYİM DUA EDEN VAR MI KABUL EDEYİM ŞİFA İSTEYEN YOK MU ŞİFA VEREYİM İSTİĞFAR EDEN YOK MU AF EDEYİM RIZIK İSTEYEN YOK MU RIZIK VEREYİM"

3)LEYLEİ BERAT:CENABI HAK DOSTLARINA VELİ KULLARINA CEHENNEM BERATI VERİR YANİ EBEDİ OLARAK CEHENNEME GİRMEYECEKLER DÜŞMANLARINA İSE CENNET BERATI VERİLİR EBEDİ OLARAK CENNETE GİREMEYECEKLER 

MUHTEREM DİN KARDEŞLERİM 

BU GECEDE 6 HASLET VARDIR

1)HER MÜHİM İŞ O GECEDE AYARLANIR HANGİ MÜHİM İŞLER RIZIKLARIN TAKSİMİ ECELLERİN TAKSİMİ 

2) BU GECE DE İBADET YAPMAK ÇOK FAZİLETLİDİR NİTEKİM EFENDİMİZ (SAV) "HER KİM BEŞ GECEYİ İHYA EDERSE CENNET ONA VACİB OLUR BUNLAR AREFEDEN EVVEL Kİ GECE AREFE GECESİ İKİ BAYRAM GECELERİ VE ŞABANIN 15.GECESİ 

3)BU GECEDE MAĞFİRET OLUNUR 

4)RAHMETİ İLAHİ İNER VE YER YÜZÜNÜN HER YERİNİ KAPLAR 

5)EFENDİMİZ (SAV) ÜMMETİ İÇİN ŞEFAAT HAKKI TAMAMLANDI 

6)ZEMZEM SUYUNUN GÖRÜNÜR ŞEKİLDE ARTMASI 

MUHTEREM MÜMİNLER 

ŞU ALTI KİSİ BU GECEDE MAĞFİRET OLUNMAZ 

1)ALLAH VE RESULÜ İLE ALAY EDENLER

2)KİBİRLİ OLANLAR 

3) ZİNA EDENLER 

4)FALCILAR SİHİRBAZLAR LAF TAŞIYANLAR 

5)İÇKİ İÇENLER 

6)ANNE VE BABASINA ASİ OLANLAR 

PEYGAMBERİMİZ (SAV) "ŞABANI ŞERİFİN 15. GECESİ OLDUĞU ZAMAN GECESİNİ İBADETLE GEÇİRİNİZ"

"BİR KİMSE ALLAH RIZASI İÇİN BİR GÜN ORUÇ TUTARSA ALLAH O KİMSEYİ KARGA YAVRUSUNUN YAVRU İKEN UÇMAYA BAŞLAYIP İHTİYAR HALE GELİNCEYE KADAR MESAFEDE CEHENNEMDEN UZAK EDER"

PEYGAMBER (SAV)"ALLAH TEALA ŞABAN AYININ ON BEŞİNCİ GECESİ RAHMETİYLE GÖKYÜZÜNE İNER VE KELB KABİLESİNİN KOYUNLARININ TÜYLERİ SAYISINCA KİMSEYİ AF EDER "

BERAT GECESİ NASIL İHYA EDİLİR 

1) NAMAZ KILALIM 

2) KURAN OKUYALIM

3) TÖVBE VE İSTİĞFAR EDELİM 

4) DUA DELİM 

MUHTEREM MÜMİNLER 

BERAT GECESİNDE 100 REKAT NAMAZ VARDIR 

NAMAZA ŞÖYLE NİYET EDİLİR YARABBİ NİYET ETTİM RIZAN İÇİN NAMAZA BENİ AFFI İLAHİNE MAHZAR EYLE KASKETİ KALPTEN DÜNYA VE AHİRET SIKINTILARINDAN HALAS EYLEYİP SAİDLER DEFTERİNE KAYDEYLE 

1 FATİHA 10 İHLAS OKUNUR 2 REKATTA BİR SELAM VERİLİR 

NAMAZDAN SONRA

14 DEFA ESTAĞFURULLAH EL AZİM VE ETÜBÜ İLEYK 

14 DEFA ALLAHÜMMESALLİ VE SELİM VE BARİK ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMED 

14 DEFA  Subhânallâhi
ve'l-hâmdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhu ekber, ve lâ
hâvle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyü'l-azîym 

14 FATİHA 

14 İHLAS 

14 AYETÜL KÜRSİ 

14 FELAK 

14 NAS 

14 TEVBE SURESİ 128 VE 129.AYETLERİ 

1 YASİN 

14 SALATI MÜNCİYE OKUNUR VE DUA EDİLİR 





21 Haziran 2013 Cuma

SEFERİ NAMAZI HAKKINDA BİLGİLER 

Yolculuk, yolculuğa çıkma; sefer mesafesine yolculuk yapma. Bir fıkıh terimi olarak yolculuk, belirli bir mesafeye gitmektir. Bu mesafe ise orta yürüyüşle üç günlük, yani on sekiz saatlik bir uzaklıktan ibarettir. Buna üç merhalelik mesafe de denir.

Ne zaman seferi olunacağı konusunda iki ayrı görüş vardır: 

1- Mesafeyi esas alanlar. Bu anlayışa göre 90 km kadar bir yolculuğa çıkılırsa seferi sayılacağından namazlarını kısaltır. 

2- Zamanı esas alanlar. Bunlara göre 3 gün yolculuk yapmak kişiyi seferi yapar. Ancak bu durumda namazlarını kısaltır, yoksa kısaltamazlar. 

Hanefilere göre seferi olan birisinin dört rakatlı namazları 2 kılması gerekir. Ancak 4 olarak da kılsa namazı geçerlidir. Şafilerde ise yolcu bile olsa tam kılmak daha faydalıdır. Farz edelim ki gerçekten seferi olduğumuz halde namazı tam kılsak bile, namazımız geçerlidir. Eğer gerçekten seferi değilsek bu durumda iki kılmak namazımızı bozar. O halde ihtiyaten de dört kılmanın daha isabetli olacağını düşünüyoruz. Bununla beraber bir anlayışı esas alıp ona göre hareket etmek, diğer anlayış sahiplerini de kötülememek gerekir. 

Seferîliğin Hükümleri

Yolcular için bir takım kolaylıklar, ruhsatlar getirilmiştir. Ramazanda yolculukta bulunan için orucu geri bırakmak mübahtır. Yolcunun mesh süresi üç gün üç gecedir. Yolcu dört rekatlı farz namazlarını ikişer rekat olarak kılar. Buna "kasrı salat" denir.

Yolculukta dört rekatlı namazların kısaltılarak kılınması Kur'an, Sünnet ve icma ile câizdir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Eğer kâfirlerin size fitne vermesinden korkarsanız, yeryüzünde sefere çıktığınız zaman namazları kısaltarak kılmanızda bir sakınca yoktur" (en-Nisa, 4/101). Bu âyette kısaltmanın korku şartına bağlanması o günkü olayı tespit etmek içindir. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s)'in çoğu yolculukları korkudan uzak değildi. Ashab-ı Kiram'dan Ya'la b. Ümeyye (r.a) Hz. Ömer'e şöyle demiştir: Biz neden namazları kısaltarak kılıyoruz? Halbuki güven içindeyiz. Hz. Ömer de buna cevap olmak üzere şöyle buyurdu: Ben de aynı durumu Hz.. Peygamber'e sormuştum; şöyle buyurmuştu: "Bu, Allah'ın size verdiği bir bağıştır, Allahın sadakasını kabul edin" (Müslim, Misafir, 4; Tirmizi, Tahare, 4, 20; Nesâi, Taksir, I).

Hz. Peygamber'in umre, hac veya savaş için yaptığı yolculuklarında namazları kısaltarak kıldığı ile ilgili haberler tevatür derecesindedir. Abdullah ibn Ömer (r.a) şöyle demiştir:

"Hz. Peygamber (s.a.s)'e yolda arkadaşlık ettim. O, yolculuklarında iki rekattan fazla kılmazdı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman da böyle yaparlardı" (İbn Mâce, İkâme, 75). Hz. Ömer'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Yolcunun namazı, Nebinizin lisanı üzere kısaltılmaksızın tam iki rekattır" (Buhârî, Taksîr, 11; Küsûf, 4; İbn Mâce, İkâme, 73, 124).

Yolcunun dört rekatlı farz namazları kısaltması zorunlu mudur; yoksa kısaltmakla tam kılmak arasında serbest midir?

Hanefîlere göre, yolcunun namazları kısaltarak kılması vacib ve aynı zamanda azimettir. Yolcunun bilerek iki rekattan fazla kılması mekruhtur. Bununla birlikte iki rekat kılıp da teşehhütte bulunduktan sonra iki rekat daha kılacak olsa farzı eda etmiş, son iki rekât da nafile olmuş olur. Ancak selâmı tehir etmiş olmasından ötürü kötü bir iş yapmış sayılır. Fakat birinci teşehhüdü terketse veya ilk iki rekatta kıraatta bulunmamış olsa farzı eda etmiş olmaz. Nitekim sabah ve cuma namazlarında da hüküm böyledir. Hz. Aişe (r.anha)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Namaz ikişer rekat olarak farz kılındı, sonra hazarda ziyade olundu, seferde ise olduğu gibi bırakıldı (Buhari, Salat,1; Müslim, Misafirin,1; Ebû Davud, II, 3). ibn Abbas (r.a)'ın şöyle dediği nakledilmiştir: "Allah Teâla namazı, Peygamberimizin dili ile hazarda dört rekat, seferde iki rekat olarak farz kılmıştır" (Müslim, Müsâfirîn, 5, 6; Ebû Davud Sefer, 18; Nesâî, Havf 4; İbn Mace İkame, 75).

Malikilere göre, seferde namazı kısaltarak kılmak müekked sünnet, Şafiî ve Hanbelilere göre ise yolculukta namazları kısaltarak kılmak, muhayyer olmak üzere ruhsattır. Seferî kişi namazlarını kısaltarak da, tam olarak da kılabilir. Ancak Hanbelîlere göre kısaltmak mutlak olarak tam kılmaktan daha faziletlidir. Çünkü, Hz. Peygamber ile dört halife bu şekilde yapmaya devam etmişlerdir.

Yolculuk ister ibadet için, ister mübah veya masiyet bulunan bir amaçla olsun, her türlü yolculuk sırasında namazları kısaltmak caizdir. Meselâ; yol kesmek, meşrû olmayan bir eğlenti yapmak veya başka bir haram işlemek için yolculuk yapan kimse de ruhsatlarından yararlanır. Zira bu konudaki nasslar bunun ifadesidir; "Yeryüzünde yürüdüğünüz zaman sizin için namazları kısaltmanızda bir sakınca yoktur" (en-Nîsa, 4/104) âyetinde yolculuğun meşrû veya gayri meşrû olması arasında bir ayırım yapılmamıştır (İbnül-Hümâm, a.g.e., I, 405 vd.; İbn Abidin, Reddül-Muhtar, I, 733, 736).

Hanefiler dışındaki çoğunluk müctehidlere göre ise; yol kesmek, şarap ve haram şeylerin ticaretini yapmak gibi Allah'a isyanın söz konusu olduğu yolculuklarda, sefere mahsus olan namazların kısaltılması, birleştirilmesi oruçlunun iftar etmesi, mestler üzerine üç gün mesh etmek, binek üzerinde nafile namaz kılmak gibi ruhsatlar mübah olmaz. Çünkü, bu gibi kimseler Allah'a isyan için yolculuk yapmış sayılır. Bu konudaki kaide şudur:

"Ruhsatlar masiyet ve kötülük işlemeye dayanak yapılamaz". Yine Allah Teâlâ darda kalana ölü hayvan etini yemeyi "haddi aşmama ve Allah'a isyanda bulunmama" şartına bağlamıştır (el-Bakara, 2/173). Bu durumda ruhsatlar günah ve kötülük işlemeye dayanak yapılamaz (İbn Kudame, el-Muğnî, Kahire 1970, II, 261; Zühaylî, II, 323 vd.; İbn Rüşd Bidâyetül-Müctehid, I, 163).

Seferi kimse bir beldede on beş gün ve daha fazla kalmaya niyet edince mukîm olur ve artık namazlarını tam kılar. Eğer on beş günden az kalmaya niyet ederse seferîliği devam eder. Bu konuda dayanılan delil, kadınların temizlik süresine kıyastır. Temizlik süresi, hayız sebebiyle kadının üzerinden düşen namaz ve orucun edasına dönmeyi gerektirir. İkamet yerinde bulunmak da sefer sebebiyle kişinin üzerinden düşen bazı vecibelerin yapılmasına geri dönmeyi gerektirir. Bu yüzden temizlik süresinin on beş gün ile sınırlanması gibi, en az ikâmet süresinde on beş gün olarak takdir edilmesi gerekir. Bu görüş İbn Abbas ve İbn Ömer (r.a)'dan nakledilen şu söze dayanır: Seferî olduğun halde bir beldeye girer ve bu beldede on beş gün kalmaya niyet edersen namazını tam kıl. Eğer buradan ne zaman sefere çıkacağını bilmezsen namazlarını kısaltarak kıl" (ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, II, 323).

Bir yolcu, bir beldede belirli bir ihtiyacını görmek için beklerse, bekleme işi yıllarca sürse bile namazlarını kısaltarak kılar. On beş günden fazla kalmaya, niyet etmediği için seferîlik hali devam eder. Nitekim İbn Ömer (r.a) Azerbaycan'da altı ay kalmış ve namazlarını bu şekilde kısaltarak kılmıştır. Bir kısım sahabenin de böyle yaptığı rivayet edilmiştir.

Ordu bir beldeye girse, askerler burada on beş günden daha fazla kalmaya niyet etseler bile namazlarını kısaltarak kılarlar. Çünkü orada kalmak veya yenilip çekilmek ihtimali bulunduğu için süre ile ilgili niyet geçerli değildir.

Şâfiî ve Malikilere göre, yolcu bir yerde dört gün kalmaya niyet ederse namazlarını tam kılar. Çünkü sünnette, dört günden az ikâmetin, seferin hükmünü kesmeyeceği açıklanmıştır. Rasülullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Muhacir hacdaki ibadetlerini yaptıktan sonra üç gün ikâmet eder. " Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s), umre yaptığı zaman Mekke'de üç gün süreyle kaldığı halde namazlarını kısaltarak kılıyordu" (eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, III, 207 vd.).

Hanbelîlere göre yolcu, dört günden fazla veya yirmi vakitten fazla kalmaya niyet ederse namazlarını tam kılar. Bundan az olursa kısaltarak kılar.

Yolculuk ve ikâmet hallerinde, tabi olanın değil, tabi olunanın niyeti geçerlidir. Bu yüzden asker, komutanının; işçi işvereninin; öğrenci hocasının; kadın kocasının niyetine göre mukim veya yolcu olmuş olur.

Yolculuk konusunda henüz erginlik çağına girmemiş olan çocuk hakkında da sefer hükümleri cereyan etmez. Şâfiîlere göre ise, mümeyyiz çocuğun yolculuğa niyeti geçerli olup, namazını kısaltarak kılabilir.

Yolculukta bulunan kimse tabi olduğu kimsenin nereye gideceğini ve niyetini bilmediği ve sorusuna da cevap alamadığı takdirde üç günlük mesafeye kadar namazlarını tam kılar, ondan sonra kısaltmaya başlar.

İslâm devlet başkanı, sefere niyet etmeksizin ülkesi içinde bir süre dolaşacak olsa, namazlarını tam kılar; fakat, sefer süresi dolaşmaya niyet ederse, namazlarını kısaltır. Doğru olan budur.

Mukîmin kazaya kalan namazları, yolculuğa çıkmasıyla ve yolcunun kazaya kalan namazları da ikamete niyet etmesiyle değişmez. Bu yüzden seferde iken kazaya kalan namazları ikişer rekat olarak kılar. Bir yolcu da ikâmet zamanında kazaya kalmış namazlarını dörder rekat olarak kılar.

Mukîm, müsafire; müsafir de mukîme uyabilir. Burada müsafir iki rekatın sonunda selâm verince, mukîm kalkar -sağlam görüşe göre- kıraatta bulunmaksızın namazını tamamlar; yanılırsa secde de etmez. Çünkü, bu mukîm bir lâhik mesabesindedir (bk. "lahik" mad.). İmam olan müsafirin namazdan önce "Ben seferîyim, siz namazlarınızı tamamlayın" demesi müstehaptır.

Yolcu ise ancak vakit içinde mukîme uyabilir. Bu durumda dört rekatlı bir farz namazını mukîm gibi tam olarak kılar. İmama vakit içinde uymakla farz namazı iki rekattan dört rekata dönüşmüş olur. "İbn Abbas "Seferî'nin durumuna ne dersiniz? Yalnız başına kılınca iki rekat, mukîm olarak dört rekat kılıyor" sorusuna; "Bunu yapmak sünnettir" cevabını vermiştir" (ez-Zühayli, a.g.e., II, 335).

Nâfi' şöyle demiştir: "İbn Ömer seferî olduğu zaman imamla birlikte kılınca dört rekat kılar; yalnız başına kıldığı zaman ise iki rekat kılardı" (ez-Zühayli, a.g.e., II, 335).

Bir kimse müsafir iken kazaya kalan dört rekatlı bir namazında mukîm imama uyamaz. Çünkü bu namaz daha önceden iki rekat olarak meydana gelmiştir.

Yolculuk veya yağmur, kar gibi bir mazeretle iki namazı bir vakitte kılmak caiz değildir. Yalnız Arafat'ta öğle ile ikindi, Müzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını birleştirip cemaatle kılmak caiz görülmüştür (bk. "Namazın Vakitleri").

Hanefîler dışında üç mezhep imamına göre bir mazeret bulununca öğle ve ikindi veya akşam ile yatsı namazlarını takdim veya tehir şekliyle bir vakitte birleştirmek caizdir. Meselâ; öğle namazı ile ikindi namazı öğle vaktinde kılınabileceği gibi, ikindi vaktinde akşam ile yatsı birleştirilerek iki vakitten birinde yani takdim veya te'hirle kılınabilir. Hanefîlerin dışında kalan alimler takdim ve te'hir'in caiz olduğu kanaatindedirler. Ancak bunun da bazı şartları vardır. Her zaman geçerli değildir. 

Mukîm iken kazaya kalan namazlar, yolculuğa çıkmakla veya yolcu iken kazaya kalan namazlar mukîm olmakla değişikliğe uğramaz. Bu yüzden yolculukta kazaya kalan dört rekatlı namazlar, ister yolculuk sırasında isterse mukîm iken kaza edilsin, kısaltılarak kılınır. Mukîm iken kazaya kalan namazlar da yolculuk halinde kaza edilecekse tam olarak kılınır.

Yolculuğun Sona Ermesi:

Aslî vatana dönüp gelmekle yolculuk hali sona erer. Burada oturmaya niyet edilip edilmemesi sonucu değiştirmez. İkâmet vatanına dönüşte ise, oturmaya niyet gereklidir.

Vatan üçe ayrılır.

1. Aslî vatan: Bir kimsenin doğup büyüdüğü veya evlenip içinde yaşamak istediği veya içinde barınmayı kasd edip, başka yeri vatan edinmek istemediği yere "aslî vatan" denir.

2. İkâmet vatanı: Bir kimsenin doğup büyüdüğü, evlenip içinde sürekli yerleşmeye karar verdiği bir yer niteliğinde olmaksızın, yalnız içinde on beş günden fazla kalmak üzere yerleştiği yere de "ikâmet vatanı (vatan-ı ikâmet)" denir. Askerlik, öğrencilik, işçilik veya memurluk gibi hizmetler sebebiyle sürekli bir şekilde yerleşilmeyen beldeler on beş günden fazla kalmaya niyet edilmesi yüzünden "ikâmet vatanı" niteliğindedir.

3. Süknâ vatanı: Bir yolcunun, içinde on beş günden az oturmak istediği yer de kendisinin bir vatan-ı süknâsı olur. Bu sonuncuya itibar edilmez. Bununla ne aslî vatan ve ne de ikâmet vatanı değişmez. Böyle bir yolcu, hem yolculuk sırasında hem de on beş günden az kaldığı bu süre içinde "seferî" sayılır; Aslî veya ikâmet vatanlarına olan yolculukta ise yalnız yolculuk sırasında seferî hükümleri uygulanır. Bu vatanlara ulaşan kimse, orada "mukîm" sayılır.

Seferîlik konusunda bu vatanlar kendi misli ile veya üstü ile bozulur, aşağısı ile bozulmaz. Bu yüzden insanın asıl vatanı olan yer, diğer ikâmet ve süknâ vatanları ile bozulmaz. Yani vatan-ı ikâmette bulunan kimse vatan-ı aslîye dönmekle müsafir olmaz. İnsan doğup yerleştiği veya karısının yerleştiği yere varınca seferî olmaz. Sadece gideceği bu yer seferi olacak kadar uzak ise yolculuk sırasında seferî olur, fakat oraya varınca seferîliği kalkar.

Bir kimse yerleştiği yerden, yine sürekli olarak yerleşmek amacıyla başka bir yere giderse, gittiği yer vatan-ı aslîsi olur; birinci vatanı vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Çünkü, Hz. Peygamber (s.a.s) Mekke'ye gittiklerinde kendisini müsafir saymış ve "Biz seferîyiz" buyurmuştur (eş-Şevkânî, a.g.e., III, 270).

Vatan-ı aslî, vatan-ı ikâmetle bozulmaz. Doğduğu veya karısının bulunduğu yerden öğrencilik, askerlik, işçilik gibi bir amaçla on beş günden az kalmak üzere başka bir yere giden bir kimsenin önceki aslî vatanı nitelik değiştirmez. Oraya dönünce üç gün bile kalacak olsa seferî sayılmaz. Çünkü vatan-ı ikâmet, vatan-ı aslîyi bozmaz.

Bir kimse bir şehirde otururken ailesini nakletmeden başka bir şehirde de evlense, her iki şehir kendisi için asıl vatan olur. Hangisine gitse mukîm sayılır. Vatan-ı ikâmet ise, başka bir vatan-ı ikâmete gitmek veya oradan ayrılıp yolculuğa çıkmak yahut aslî vatana dönmekle bozulur. Yani vatan-ı ikâmetten ayrılan kimse, yeniden buraya döndüğünde on beş günden az kalacaksa seferî sayılır.

On beş günden az kalınacak yer olan vatan-ı süknanın bir önemi yoktur. Kişi orada seferî sayılır. Bu vatan, diğer vatan çeşitlerini değiştirmez. Kişi onbeş günden kısa süren ve seferi olacak kadar uzağa yaptığı tüm yolculuklarında, şehrin yerleşim alanları dışına çıktığı andan itibaren ve gittiği yerde seferî sayılır. Bu durum geri dönünceye kadar devam eder.

Cemaatle namâzda mukîm müsafire uymuşsa, müsafir iki rekat kılınca selâm verir, mukim selâm vermeyip namazı dörde tamamlar. Namazı dörde tamâmlarken hiç bir şey okumaz; çünkü namazın baş tarafını imamla kılmış ve farz kıraat yerine gelmiştir (İbnül-Hümam, I, 405; İbn Âbidîn, I, 733 vd.; Zeylaî, et-Tebyîn, I, 215).

15 Haziran 2013 Cumartesi

DUA VE ÖNEMİ 

Euzübillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim

MUHTEREM MÜMİNLER KIYMETLİ DİN KARDEŞLERİM

EVVELA DUANIN DİNİMİZDEKİ YERİNDEN BAHSET ETMEK İSTİYORUM

DUA ALLAH'A YALVARARAK MURADINI İSTEMEKTİR CENABIHAK DUA EDENLERİ SEVER DUA ETMEYENLERE İSE GAZAP EDER DUA MÜMİN SİLAHIDIR DİNİN DİREKLERİNDEN BİRİDİR YERLERİN VE GÖKLERİN NURUDUR DUA YETMİŞ TÜRLÜ BELAYI ÖNLER KAZA ANINDA DAHİ OLMA YETİŞİR CENABIHAK "BANA HALİS KALP İLE DUA EDİNİZ BÖYLE DUALARI KABUL EDERİM" BUYURUYOR DUA ETMEK KILDIĞIMIZ NAMAZ GİBİ TUTTUĞUMUZ ORUÇ GİBİ BİR İBADETTİR
CENABI ZÜL CELAL HAZRETLERİ KURANI KERİMDE MÜMİN SURESİNİN 60.AYETİ KERİMESİNDE MEALEN ŞÖYLE BUYURUYOR
"BANA DUA EDİN DUANIZA İCABET EDEYİM BANA DUA ETMEK İSTEMEYENLERİ ZELİL VE HAKİR YAPAR CEHENNEME ATARIM"

MUHTEREM MÜMİNLER

CENABIHAK HER ŞEYİ SEBEP İLE YARATMIŞTIR NİMETLERİN SEBEBİNİ AKABİNDE GÖNDERMİŞTİR ZARARLARI GİDERMEK DERTLERİ DEF ETMEK FAYDALI OLANLARINI VERMEK İÇİN SEBEPLER YARATMIŞTIR NİTEKİM HADİS ŞERİFTE
"DUA İBADETİN ASLI VE ÖZÜDÜR ALLAH KATINDA DUADAN MAKBUL BİR ŞEY YOKTUR DUA 70 TÜRLÜ KAZAYI ÖNLER ÖMRÜN BEREKETİNİ ARTIRIR" BUYRULMAKTADIR
BAŞAKA BİR HADİSİ ŞERİFTE İSE
"DUA EDEN ÜÇ ŞEYDEN HAL DEĞİLDİR YA GÜNAHI AF OLUR YA DUASI KABUL YADA AHİRETTE MÜKAFATINI BULUR"BUYRULUYOR
BAŞKA BİR HADİS ŞERİFTE İSE
"RABBİNİZ ELBETTE HAYA VE KEREM SAHİBİDİR KULLARI ELLERİNİ AÇIP BİR ŞEY İSTEDİKLERİ ZAMAN ONLARIN ELLERİNİ BOŞ ÇEVİRMEKTEN HAYA EDER"BUYRULMAKTADIR
DİĞER HADİSİ ŞERİFLERDE İSE ŞÖYLE BUYRULUR
"DUA MÜMİNİN SİLAHIDIR"
"DUA BELAYI ÖNLER"
"ALLAH DUA ETMEYENLERE GAZAP EDER"

MUHTEREM MÜMİNLER

DUANIN YAPILMASI MUKADDERATA BAĞLIDIR TAKDİRDE DUA VAR İSE ELBETTE YAPILIR DUANIN BELAYI ÖNLEMESİ KAZA VE KADERDEN'DİR NİTEKİM HADİSİ ŞERİFTE
"KADER TEDBİR İLE SAKINMAK İLE DEĞİŞMEZ FAKAT KABUL OLAN DUA O BELA GELİRKEN KORUR"BUYRULMAKTADIR
YÜCE ALLAH DUA EDENLERİ SAĞLIK SIHHAT İSTEYENLERİ SEVER DUA EDİPTE DUASI KABUL OLMAYANLARA ALLAH BU SENİN FALAN ZAMANDA ETTİĞİN DUADIR O DUANIN YERİNE SANA ŞU SEVAPLARI VERİYORUM DİYE BUYURACAK O KADAR ÇOK SEVAP VERECEK Kİ KUL ŞÖYLE DİYECEK KEŞKE DÜNYADA HİÇ BİR DUAM KABUL OLMASAYDI DA BUGÜN ONLARIN KARŞILIKLARINI GÖRSEYDİM

KIYMETLİ MÜMİNLER

DUANIN DİNİMİZDEKİ ÖNEMİNİN AKABİNDE DUA ÇEŞİTLERİNDEN BAHSETMEK İSTİYORUM

1)LAFZI DUA: ALLAH'TAN İSTEKLERİNİ SÖZLE İSTEMEKTİR BU DUANIN KABUL OLMASI İÇİN ŞARTLAR VARDIR
MÜSLÜMAN OLMAK İHLASLI OLMAK FASIK OLMAMAK NAMAZLARINA DEVAM ETMEK ÜZERİNDE KUL HAKKI BULUNMAMAK

2)FİİLİ DUA:CENABI HAKKIN KURANI KERİMİNDE BİZ MÜMİNLER NASIL DUA ETMESİNİ İSTİYORSA ÖYLE DUA EDİLMESİDİR YANİ KURANI KERİMDE BULUNAN DUA AYETLERİNDE OLDUĞU GİBİ DUA ETMEK VE O ŞEKİLDE İSTEMEKTİR

KISACA DUAYA AMİN DEMEKTEN DE BAHSETMEK İSTİYORUM

DUAYA AMİN DİYEN DE YAPAN GİBİ İBADET ETMİŞ OLUR HADİSİ ŞERİF DE ŞÖYLE BURULUYOR
"DUA EDENLE AMİN DİYEN SEVABA ORTAKTIR"
AMİN DİYEN NE KADAR ÇOK OLURSA DUANIN KABUL OLMASI DA O DENLİ ÇOK OLUR HADİSİ ŞERİFTE
"BİR CEMAATLE DUA YAPILIR DİĞERLERİ DE AMİN DERSE ALLAH TEALA O DUAYI KABUL EDER"BUYRULMAKTADIR

KIYMETLİ MÜMİNLER

BAZEN BANA GELEN DUA TALEPLERİ GELİYOR HOCAM DUAYA ÇOK İHTİYACIM VAR BANA DUA EDER MİSİNİZ DİYE
MUHTAÇ OLDUĞUNU BİLİP DUA İSTEMEK VE DUA ETMEK ÇOK MAKBULDÜR

DEĞERLİ MÜMİNLER

BİR DİĞER HUSUSTA DUANIN MAKBUL OLDUĞU ZAMANLAR ONLARDAN BAHSETMEK İSTİYORUM

1) EZAN OKUNURKEN
2)EZAN İLE KAMET ARASINDA
3)KURAN OKUNURKEN
4)KURAN HATMEDİLİRKEN
5)YAĞMUR YAĞARKEN
6)KABEYİ GÖRÜNCE
7)DÜŞMANLA KARŞILAŞINCA
8)ZULME UĞRAYINCA
9)CEMAATLE
10)İSMİ AZAM İLE
11)ESMA-İ-HÜSNA İLE
12)SEHER VAKTİ
13)FARZ NAMAZLARININ AKABİ
14)CUMA GÜNÜ VE GECESİ
15)RECEP AYININ İLK GECESİ
16)ŞABAN AYININ 15.GECESİ
17)AREFE GÜNÜ
18)BAYRAMLARIN İL GÜNÜ
19)RAMAZAN GÜNÜ VE GECELERİ
20)İFTAR ZAMANI YAPILAN DUALAR MAKBULDÜR

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ezanla kamet arasında dua makbuldür.) [Tirmizi]

(Kur'anı hatmedenin duası makbuldür.) [Beyheki]

(Rikkat
 [Kalb inceliği ve yumuşaklığı] halinde duayı ganimet bilin.)[Deylemi]

(Hac yapanların, duaları kabul olur.) [Taberani]

(Kur’an ve ezan okunurken, düşman ordusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken, zulme uğrayınca dualar kabul olur.) 
[Taberani]

(Bir cemaatten bir kısmı dua eder, ötekiler de âmin derse o duayı, Allahü teâlâ kabul eder.) 
[Hakim]

(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) 
[Buhari]

(İsm-i a’zamla edilen dua makbuldür.) [İbni Mace]

(Her gece seher vakti, Allahü teâlâ buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, affedeyim. İsteyen yok mu, vereyim, duasını kabul edeyim.) 
[Müslim]

(Allah’a yakararak edilen dua makbuldür.)
 [Ebu Ya’la]

(En efdal dua, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki]

(Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve Cuma gecesi ile Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi.)
 [İbni Asakir]

(Bid'at ehlinin duası kabul olmaz.) 
[İbni Mace] 

(Gafletle yapılan dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

(Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz.) [Taberani]

MUHTEREM MÜMİNLER 

KİMLERİN DASI MAKBÜLDÜR ONDANDA BAHSETMEYE ÇALIŞALIM

Hacıların, mücahidlerin, dertlilerin, hastaların, gariplerin, mazlumların, yolcuların, ana babanın, bela gelmeden önce dua edenin, çok zikredenin, Müslümanlıkta saçlarını ağartanın, oruçlunun, salih âlimin ve adil idarecinin duaları makbuldür

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: 

(Şu dört dua red olmaz: Din kardeşi yokken, onun gıyabında yapılan dua. İyileşinceye kadar hastanın, dönünceye kadar hacca ve cihada gidenin duası.) [Deylemi]

(Dertlinin duasını ganimet bilin!) [Ebuşşeyh]

(Oruçlunun duası red olmaz.) [Tirmizi]

(Şu üç kişinin hakkını ancak münafık olan küçümser: İslam yolunda saçını ağartmış olan, ilim sahibi ve adil idareci.) [Hatib]

(Şu üç kişinin duası red olmaz: Çok zikreden, mazlum ve adil idareci.) [Beyheki]

(Şu üç kişinin duası kabul olur: Ana baba, yolcu ve mazlum.)[İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi]

(Sıkıntıda duasının kabul edilmesini isteyen, refah zamanında çok dua etsin!) [Tirmizi]

(Duanın kabul olması için iki şey gerekir: Dua ihlas ile yapılmalı. Yediği ve giydiği helalden olmalı. Odasında, haramdan bir iplik olanın, o odada yaptığı dua kabul olmaz.) [Tergibüs-salât]

(Dua eden kimsenin ya günahı affolur, ya hemen hayırlı karşılığını görür veya ahirette mükafatını bulur.) [Deylemi]

MUHTEREM MÜMİNLER 

BİRDE MÜSTECAB DUADAN BAHSEDELİM

1- (Arkadan, gıyabımda bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(En tez kabul olunan dua, kişinin din kardeşi gıyabında ettiği duadır.) [Buharî]

2- (Mübarek gecelerde bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Şu beş gecede yapılan dua kabul olur: Regaib, Berat ve Cuma gecesi ile Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi.) [İbni Asakir]

3- (Salevat getirerek bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Dua perdelidir, salevat getirilince, perdeler yırtılır, dua kabul olur.) [Taberanî]

4- (Seher vaktinde bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Gece seher vaktinde yapılan dua kabul olur.) [Tirmizî]

5- (Hatim yapınca bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Hatim yapanın duası kabul olur.) [Beyhekî]

6- (Namazlardan sonra bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buharî]

7- (Oruçluyken bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Oruçlunun duası reddedilmez.) [Tirmizî]

8- (İsm-i a’zam okuyarak bana dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(İsm-i a'zamla edilen dua kabul olur ve dileği yerine gelir.) [İbni Mace]

İsmi a'zam duası hakkında sitemizde yeterli bilgi vardır.

9- (Cuma günleri bana çok dua et!) diyor. Bir hadis-i şerif:
(Cuma günü sabahtan akşama kadar çok dua etmeli; çünkü cuma günü icabet vakti vardır; dua o zamana tesadüf ederse, edilen dua kabul olur.) [İ. Nevevî]

10- (Kabul olup olmayacağını hiç düşünme, yeter ki sen bana dua et! Dua kabul olur) demek istiyor. Üç hadis-i şerif:
(Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten hayâ eder, edilen duayı kabul eder.) [Tirmizî]

(Allahü teâlâ, birine dua etmesini takdir etmişse, kabul etmeyi de takdir etmiştir.) [Ebu Nuaym]

(Dua etme arzusu gelince, dua edin! Çünkü bu arzu, duanın kabul olacağına alamettir.) [Tirmizî]

İMTİHANA GİRERKEN OKUNACAK DUA

 

MANASI

Ey muhafaza eden Allah'ım, kibirlenenleri, azametinin gemiyle dizginle, bize selamet ver, bizi selamete çıkar

 HER GÜN OKUNACAK DUALAR 


(Sabah akşam 7 defa “Allahümme ecirnî minennâr” diyen Cehennemden kurtulur.) [E. Davud]

(Sabah akşam, 3 defa“Bismillahillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemî’ul alîm” okuyan, büyücü ve zalimden emin olur.) [İbni Mace]

(Sabah 3 defa, “Eûzü billahis-semî’il alîmi mineşşeytânirracîm”diyerek Haşr suresinin son üç âyetini okuyana, 70 bin melek, akşama kadar dua eder. O gün ölürse şehid olur. Akşam okursa yine aynı şeylere kavuşur.) [Tirmizi]

(Sabah namazından sonra 11 ihlas okuyana, Cennette bir köşk verilir.) [Haraiti]

(Sabah namazından sonra on defa, "La ilahe illallahü vahdehü la-şerikeleh lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyi ve yümit ve hüve ala külli şeyin kadir" okuyan, akşama kadar her çeşit zarardan korunur, hiçbir günah ona zarar vermez.) 
[Nesai] ("Günah zarar vermez" demek, günah işlemez veya işlediği günaha tevbe eder, o günah ona zarar vermemiş olur demektir.)

(Akşam namazından sonra
 [yukarıdaki tesbihi] okuyan, sabaha kadar şeytandan korunur. On sevaba kavuşur, on günahı affolur ve on köle azat etmiş gibi sevap verilir.) [Tirmizi]

(Sabah namazlarından sonra üç defa Sübhanallah-il azim ve bi hamdihi diyen körlük, cüzzam ve felçten korunur.)
 [İ. Ahmed]

(Şirkten korunmak için “Allahümme innî eûzü bike min en-üşrike bike şey-en ve ene a’lemü ve estağfiruke li-mâ lâ a’lemü inneke ente allâmülguyûb” okuyun!) [İ. Ahmed]

(Sabah akşam 7 defa, “Hasbiyallahü lâ ilahe illâ hü, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azîm” okuyanın, dünya ve ahiret işine Allahü teâlâ kâfi gelir.) [Beyheki]

(Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin ev bi ehadin min halkıke, fe minke vahdeke lâ şerîke leke, felekel hamdü ve lekeş-şükr” duasını, gündüz okuyan o günün, akşam okuyan o gecenin şükrünü ifa etmiş olur.) [M. Rabbani 3/17] (Akşam esbaha yerine emsâ denir.)

(Bir kimse, sabah akşam yüz defa “Sübhânallahi ve bihamdihi”derse, o gün ve o gece, hiç kimse onun kadar sevab kazanamaz.) [Deylemi]

(Evden çıkarken Bismillahi, tevekkeltü alallahi, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” diyen, tehlikelerden korunur ve şeytan ondan uzaklaşır.) [Tirmizi]

(“Lâ havle...” okumak, doksandokuz derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym] [İmam-ı Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için her gün 500 defa “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” okurdu. Okumaya başlarken ve okuyunca yüzer defa Salevat getirirdi. (Tefsir-i Mazheri)]

(Her gün yüz defa salevat getiren, münafıklıktan ve Cehennem ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehidlerle beraber olur.)[Taberani]

(Günde 25 defa Allahümme bâriklî fil mevt ve fî mâ ba’del-mevtokuyan şehid olur.) [Redd-ül muhtar]

(Gece Âmenerrasulüyü okuyana, bu iki âyet, her şey için yeterlidir. Bu iki âyeti yatsıdan sonra okuyana, geceyi ibadetle geçirmiş sevabı verilir.) [Şir’a]

(Tebârekeyi okumadan yatma! Kabir azabını def eder. Her gece Tebâreke okuyan, Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevaba kavuşur.) 
[Ey Oğul İlmihali]

(Eve girerken İhlâs suresini okuyan, yoksulluk görmez.) [T. Kurtubi]

(Evden çıkarken Âyet-el kürsi okuyana melekler, eve gelene kadar dua eder.) [Ey Oğul İlmihali]

(Sıkıntılı veya borçlu olan kimse, bin kere “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) [Şir’a] (İmam-ı Rabbani hazretleri, din ve dünya zararlarından kurtulmak için her gün 500 defa “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah” okurdu. Okumaya başlarken ve okuyunca 100’er defa salevat getirirdi.) [Tefsir-i Mazheri]

İstiğfara devam etmek
(İstiğfara devam eden kimse, her sıkıntıdan kurtulur, ummadığı yerden rızıklanır.)
 [İbni Mace] [İstiğfar olarak (Estağfirullah el azim ellezi lâ ilahe illâ hüvel hayyel kayyum ve etubü ileyh)okumalıdır.

(Günde yüz kere “La ilahe illallah diyen kimsenin, kıyamet gününde yüzü ay gibi parlar.) 
[Taberani] 

(Bir yere gelen, “Euzü bikelimâtillahittammâti min şerri ma haleka” okursa, o yerden kalkıncaya kadar, ona hiçbir şey zarar veremez.)
 [Müslim]

(Sıkıntılı veya borçlu, bin kere “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azim” derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) 
[Şir’a]





Görüntüleme Sayısı