Aziz Dostlar Evlilik öncesi denklikle ilgili
hususlar ne kadar dikkate alınırsa, bu mukaddes birlikteliğe o kadar sağlam
adımlarla girilmiş olacaktır, Allâh’ın izniyle“Dikkate almak” derken; bu konuda
bilinçli olup gerekli ön bilgileri elden geldiğince edinmeye çalışarak, bu
bilgiler ışığında bir rota çizmeyi kastediyorum. Bu ise, henüz ayağı yere tam
basmayan gençlerden daha çok, ebeveynlerin rehberlik etmesiyle gerçekleşebilir.
Değerli Dostlar Denklik (kefâet) sözlükte;
denk, eşit ve benzeri olma mânâlarına gelir. Bir fıkıh terimi olarak; “evlenecek eşler arası dînî, ekonomik ve
sosyal bakımdan yakınlık ve denklik bulunmasını” ifade
eder. Denklik, evliliğin şartlarından değil, İslâm âlimlerinin, daha
ziyade evlilikte uyumu ve kalıcı mutluluğu sağlamak amacıyla kabul ettikleri
tedbirlerden biridir.
Kıymetli Dostlar Yazımızın bu maddesinde,
denklik konusunun fıkhî yönünü değil, pratik hayatımızdaki yansımalarını ele
almaya çalışacağız. Bu mevzuda aklımıza ilk gelenleri; dindarlık, eğitim, dünya
görüşü, ideal, düşünce ve kültür birliği, karakter, meslek, asalet, yetişme
şartları ve âile yapısı (köy veya şehirde yetişme vb.),maddî refah seviyesi ve
fizikî özellikler şeklinde sıralayabiliriz.
EVLİLİKTE ANNE-BABALARA DÜŞEN GÖREV
Sevgili Dostlar Evlilik öncesi denklikle
ilgili hususlar ne kadar dikkate alınırsa, bu mukaddes birlikteliğe o kadar
sağlam adımlarla girilmiş olacaktır, Allâh’ın izniyle “Dikkate almak” derken;
bu konuda bilinçli olup gerekli ön bilgileri elden geldiğince edinmeye
çalışarak, bu bilgiler ışığında bir rota çizmeyi kastediyorum. Bu ise, henüz
ayağı yere tam basmayan gençlerden daha çok, ebeveynlerin rehberlik etmesiyle
gerçekleşebilir.
Peki, rota nasıl çizilecek? Her iki âilenin
de eş adaylarını mümkün olduğunca yakından tanıyıp, gerekli istişâreleri
yaptıktan sonra, ortaya çıkan durum hakkında gençleri bilgilendirmesi en
sağlıklı olandır. Bunun için de âilelerin bilinçli olması ve doğru yolu
göstermesi çok önemli elbette Aksi takdirde yol açması beklenenlerin köstek
olması, felâket tellâllığı yapması, meseleye dar ya da önyargılı bir çerçeveden
bakıp küçük pürüzleri telâfi edilemez problemler gibi görmesi de maalesef sıkça
yaşanmakta
EVLİLİKTE ÖNCELİĞİNİZ NEDİR?
Evlilikte önceliklerimiz hususunda, Peygamber
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şu hadîs-i şerîfini kulağımıza küpe
yapmalıyız
“Kadın, dört hasleti için nikâhlanır:
Malı, nesebi, güzelliği ve dîni için Sen dindar olanı seç de huzur bul.” (Buhârî, Nikâh, 15)
Neden? Dindar olmak, yani “hayatı, Allâh’ın
rızâsını kazandıracak geçici bir imtihan sahası” olarak algılamayı prensip
hâline getirmek, her meseleye ilâç da ondan… Bu öğüdü dikkate almayıp, denkliğin
en çok aranması gereken maddesini, yani dindarlığı ilk plâna almayanlar:
“-Evlendikten sonra ben onu adam ederim!” ya
da:
“-Yavaş yavaş düzelir, vb.” diyerek büyük bir
risk almaktadırlar.
İstikbalde -Allah dilerse- çocuklarının
annesi ya da babası olacak olan eşi seçerken, samimi bir şekilde İslâm’ı yaşama
gayretinde olup olmadığı, mümkün olduğunca araştırılmalıdır. “Köprü geçilene
kadar” yapılmış olma ihtimali bulunan vaatlerin güvenilirliği her zaman
muallâkta olacaktır. Aksi takdirde fayda vermeyecek pişmanlıklar doğabilir,
Allah korusun.
Evet, iki dünya hayatını ilgilendirecek bir
hassasiyet istiyor bu madde
“Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” diyor merhum Âkif
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır” diyor merhum Âkif
Allah korkusu yerleşen gönül, Allâh’ın râzı
olmayacağı iş yapmaktan sakınır; beşeriyet îcâbı yaparsa da, hatırlatıldığında
kendine çekidüzen vermesini bilir, Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in rehberliği hayatına yön verir. Bu noktada,
bana çok tesir eden ve bu yüzden de düğün davetiyeme yazdırmış olduğum şu
âyet-i kerimeyi sizlerle paylaşmak istiyorum
“Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde Seni
hakem tayin edip, sonra Senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan
tamamen kabul etmedikçe (tam bir teslîmiyetle
boyun eğmedikçe) îman etmiş
olmazlar.” (Nisâ, 65)
“BENCE”LER HAVADA UÇUŞUR GİDER
İçinde bir sıkıntı duymadan, yani tam bir
tevekkülle kabullenmek, aksi takdirde îman etmiş sayılmamak; ne müthiş bir
îkaz… “Aralarındaki meseleler” ifadesi
ile tabiî ki çok geniş bir mânâ deryası kastediliyor. Toplumlar ve bütün
insanlar arası meseleler… Toplumun çekirdeğini âile oluşturduğuna göre,
bu “hakem tayin ediş”i
önce âilede oturtmak, problemlere Allah ve Rasûlü’nün ölçüsü ile yaklaşmak,
temellerin sağlamlaşmasını sağlayacaktır, inşallah Yoksa “bana göre” ve
“bence”ler havada uçuşur gider.
Kıyamete kadar rehberimiz olan Kur’ân-ı
Kerîm’de son söz söylendiğine ve Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve
sellem de sırları hâlâ keşfedilmekte olan örnek hayatıyla yolumuzu aydınlatmaya
devam ettiğine göre; bize düşen, bilmediklerimizi öğrenip, bildiklerimizle amel
etmektir. Hâl böyle olunca, rota da daha sağlıklı çizilecek; her hâli ibadete
dönüşen ideal Müslümanlar ve huzurlu yuvalar çoğalacaktır.
Konumuzu ana hatlarıyla şöyle toparlamaya
çalışayım:
Dört dörtlük bir denklik ne mümkün; ne de
gerekli… “Üstünlüğün ancak takvâ
ile olduğunu” îlân eden âyet-i kerîmeden sonra, yapmamız
gereken, farklılıkları hoşgörü potasında eritmek zâten İhmal edilmemesi
gereken, evlilik öncesi mümkün olan bütün araştırma ve istişâre sonuçlarını
masaya yatırmak ve muhtemel durumları tahmin edebilmek… Bu, elden geldiğince
yapılabilirse, rûhen ve fikren hazırlıklı oluş; evlilik hayatına gençleri daha
iyi hazırlayacaktır. “Elden geldiğince” ve “mümkün olan” kelimelerinin altını
çiziyorum. Çünkü zaman zaman basîret bağlanabilir; bazı durumlar gözden
kaçırılabilir. İmtihan, boyutları farklılaşabilir.
Bunun tam tersine, üzerinde düşünülüp hiçbir
değerlendirme yapılmadan evliliğe adım atılması durumunda, eşlerin mevcut hâlin
çeşitli menfî neticelerine hazırlıksız yakalanmaları söz konusu olacaktır. Âile
huzurunun dalgalanmalarına karşı muvâzenenin (dengenin) tesisi için, daha fazla
çaba gösterilmesi gerekecektir
AİLE SAADETİNE GÖLGE DÜŞMEMESİ İÇİN
Yuva kurulunca, iki taraf birbirini her
hâliyle, her yönüyle tasdik etmiş olacağından, âile saâdetine gölge düşmemesi
için, farklılıkların değil, ortak paydaların ön plâna çıkarılması
elzemdir. Meselâ eğitim ya da
kültür düzeyi farklı eşlerden üstün durumda olan, meyveli ağaç misâli bir taraf
mütevâziliğini kuşanırken; diğeri de iki gününün eşit olmaması için kendini
geliştirme yolunda samimi gayret göstermelidir. En azından genel
kültürünü geliştirmeye, sıcak gündemi takip etmeye çalışarak sohbet kalitesini
artırmalıdır.
Yetişme şartları, kültürel özellikleri farklı
olanlar da bunun hayatlarına bir renk kattığını düşünmeli; bütün müslümanların
kardeş oluşu prensibini düstur edinmelidir. Âilelerinin ekonomik seviyesi
farklı olan eşler de, Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ- ve Peygamber Efendimiz
-sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in evliliğinden ilham almalı, seyran olan
samanlık kadar olmasa da; dünya malının geçiciliğini, kanaatin en mühim
zenginlik oluşunu; en mühimi de, huzurun hiçbir maddî değerle satın
alınamayacağı gerçeğini hatırlarında tutmalıdırlar.
Şer’î meselelerde olmadıkça görüş
farklılıkları hoşgörü ile karşılanmalı; hiçbir mesele, konuşulamayan bir tabu
hâline gelmemeli, hele hele tasavvufî yolları farklı olan eşler, aslâ diğer
yola saygı ve hürmette kusur göstermemelidirler. Üzerlerine farz olan hâl
ilimlerindeki (ilmihâl) eksikliklerini ise, gündemlerinin ilk sırasına
oturtmalı; bu alandaki eğitim için birbirlerini teşvik eden bir tutum
sergilemelidirler.
Rabbimiz, ebedî saâdeti kazanma vesîlelerinin
başında gelen eşlerimizle karşılıklı saygı ve dayanışmamızı kuvvetlendirsin.
Nezâket, zarâfet, firâset ve diğergâmlık sahibi kullarından olmayı nasîb
eylesin.
HAYIRLA KALIN ALLAH’A EMANET OLUN
ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN
ALLAH’IN SELAMI RAHMETİ BEREKETİ MAĞFİRETİ
ÜZERİNİZE OLSUN
ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR SALİH
KEBAPÇI
Twitter.com @Salihkebapcii Salihkebap1@gmail.com