ÇOCUĞA KUR’ÂN ÖĞRETİRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
1- Çocuğun hazır bulunuşluk seviyesi. Çocuğun yaş, kişisel yeterlilik ve özelliklerinin Elif-bâ ve Kur’ân öğrenmeye hazır olması/uygunluğu.
2-
Çocuğun bu eğitimi almaya istekli ve hevesli olması,
3-
Âilenin istekli olup çocuğunun yanında ve destekçi olması,
tekrarlarını yaptırması,
4-
Çocuğa heves ve muhabbet kazandırma. Ebeveynin ve öğreticinin
sevdirme yolunu seçmesi, çocuğu zorlamadan mümkün olduğunca“az
yeri, çok tekrarlı”bir
yol izleyerek okutması,
6-
Kur’ân-ı Kerîm’i“Hatim
indirmeye”değil,
kalıcı öğretmeye odaklanılması. Çocuğun mükellef bir fert
olmadığının akıldan çıkarılmaması.
7-
Eve çok ödev verilmemesi, verilecekse öğrenilenlerin tekrarının
verilmesi,
8-
Sûre, duâ ezberi ve değerler eğitimine ağırlık verilmesi,
9-
Bu alana yönelik bir program geliştirilmesi ya da bir program
dâhilinde hareket edilmesi,
10-
Âdâb-ı muâşeret kurallarının kalıcı olarak öğretilip
yerleştirilmesinin ana hedef olarak alınması,
11-
Allah sevgisinin esas alınması, Kur’ân-ı Kerîm’in hayat
rehberimiz olduğu ve Allah Teâlâ tarafından bize gönderildiğinin
sıkça vurgulanması,
12-
Kur’ân-ı Kerîm’i sevdirme amacı taşınması,
13-
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i merkeze alan
bir yaklaşım içinde olunması,
14-
Toplu ve münferit duâlar yapılmasına imkân verilmesi. Duâ
muhtevâsının millî-mânevî duygulardan oluşmasına ve
kucaklayıcı olmasına özen gösterilmesi,
15-
Okul öncesi dönemde îman esaslarından yalnızca Allâh’a îman,
peygamberlere îman, kitaplara îman konularının verilmesi,
16-
Kur’ân-ı Kerîm eğitiminin yanı sıra çocuğa edep ve saygı
öğretilmesi, Esmâü’l-Hüsnâ ve diğer uzun duâları yaşı
büyüdükçe zaten öğreneceğinin unutulmaması,
17-
Günlük sünnetleri, toplum hayatına ait kuralları ihtiva eden
kısa hadîsler ezberletilip üzerinde konuşulması, bu hususta
resimler yaptırılması.
18-
Çocukları yıl sonu müsâmerelerine hazırlamak maksadıyla uzun
ezberler yaptırılmaması. Unutulmamalıdır ki, Yâsîn Sûresi
gibi sûreler İmam-Hatip lise müfredâtında yer almaktadır.
19-
Abartılı Kur’ân törenlerinden ziyâde, çocuğun mutlu olacağı,
tatlı bir hatıra olarak hatırlayacağı tarzda ufak kutlamalar
yapılmalıdır.
20-
Çocuğun fikri mutlaka alınmalı, o günkü ruh hâline göre bir
yol tutulmalıdır.
21-
Sıkıldığı zaman ara verilmeli yahut bırakılmalıdır. Lâkin
bu durum, gevşeklik seviyesinde algılanmamalı, çocuğun rûhuna
hitap eden bir başka metot ile yola devam edilmelidir.
22-
Anneler, hanım toplantılarında, kabul günlerinde çocuğunun
başarısından söz etmek yahut sosyal medyada paylaşmak için
değil, Allâh’ın rızâsına uygun bir evlât yetiştirebilmek
için bu eğitim yolunu seçmelidir.
23-
Ebeveyn ya da öğretici, daha Elif-bâ’dan başlayarak tecvidli,
mahreçli öğretmeli ve bu öğretimi kolay hâle getirmelidir.
24-
Unutulmaması gereken en temel konu, 4-6 yaş çocuğunun “oyun
çocuğu” olduğudur. Zihnî öğrenmeden ziyade çocuk oyuna
doymalıdır. Evvelâ oyuna doyan çocuk, artık eğitim öğretime
hazır olacaktır.
25-
Çocuklar için okula uyum haftasını tamamladıktan sonra topluca
Elif-bâ ve Kur’ân öğrenmeye başlama programı düzenlenmeli,
çocuk Kur’ân kursunu güzel duygularla tanımalıdır. Böylece
döneme ve eğitime motive olmuş şekilde şevkle başlayacaktır.
26-
Sene sonu törenleri bizce hiç yapılmamalı, yapılırsa da bir
şenlik havasında olup eğlendirmeli, çocuğu yorucu gösterilerden
ve abartılı, pahalı kostümlerden şiddetle kaçınılmalıdır.
27-
Evlerde de âileler; akraba, eş ve dostu davet ederek“Kur’ân
cemiyeti”yahut“Âmin
Alayı – Bed-i Besmele Töreni”düzenleyebilir.
28-
Çocuğa, aslâ“Kur’ân’a
geçersen şunu alırız, hatim yaparsan bunu alırız!”gibi
maddî menfaati besleyici ve onu rüşvete alıştırıcı hedefler
konulmamalı, hedefe ulaştıktan sonra bu pekiştiriciler mükâfat
olarak sunulmalıdır.
29-
Uzmanların iç denetim/iç disiplin dedikleri metot uygulanmalı,
çocuğa vazifesini tamamlama azmi aşılanmalıdır.
ELİF-BA
HARFLERİYLE ÇOCUĞU TANIŞTIRMAK
Ecdâdımız;“4
yaş, 4 ay, 4 günlük”çocuklara“Âmin
Alayı”denilen
bir törenle “Bed-i Besmele” merasimi yapıp onları Elif-bâ
harfleri ile tanıştırırlarmış.
Eğitim
öğretim hayatında edindiğimiz tecrübelerimiz göstermektedir ki,
4 yaş çocukları, ezbere son derece meyilli olmalarına rağmen,
Elif-bâ öğrenmeye henüz tam mânâsıyla hazır değillerdir.
Onlara çeşitli materyallerle harfler ve biraz da harekeler
öğretilmeli, sonrasında bol tekrarla bu öğrenme kalıcı hâle
getirilmelidir.
5
ve 6 yaşında olan çocukların Elif-bâ ve Kur’ân öğrenip
okumakta daha ileri seviyede olduklarını söyleyebiliriz.
4
yaş çocuğunun öğrenmeye hazır olma süresi kısa olduğundan
onlara tâlim yaptırmak sûretiyle duâ ve sûreler ile Elif-bâ
harfleri öğretilmelidir. Harfler öğretilirken çocuğa mümkün
olduğunca somutlaştırarak öğretilmelidir.
Çocuğun
harfe dokunması, harfi yazması, oyun hamuru ile harfin şeklini
yapması sağlanmalıdır. Harfleri tanıtırken evvela harfin adı
söylenir. Ardından varsa harf kartları, ahşap bultaklar yahut
zımpara harfler kullanılır.
Çocuğun
harfe duyusal olarak dokunması sağlanır. Tıraş köpüğü veya
krem şanti, düz bir tepsiye yahut masaya bir miktar dökülüp
harfi yazma çalışmaları yapılabilir. Bunu çocuklar hem sevecek,
hem oyunla öğrenmiş olacaklardır.
Yine
harflerin çıktısı alınarak harfler boyatılabilir, artık
materyallerle süslenebilir yahut ponpon, elişi kağıdı,
yapışkanlı eva gibi malzemelerle harflerin içi doldurulabilir.
Oyun hamuru ile de harflerin şekilleri yapılıp kalıcı öğrenme
sağlanabilir.
Harfler;
mahreç ve sıfatlarına uygun bir biçimde telaffuz eden ve “fem-i
muhsin” denilen bir hocadan yahut güzel okuyuşlu bir ebeveynden
öğrenildikten sonra karışık tekrarlar yapılır. İnce
okunanlarla kalın okunanlar; peltek harflerle boğaz harfleri iyice
ayırt edilir. Harfler, evvelâ asıl adlarıyla öğretilmelidir.
Bir
Elif-bâ kullanacaksa, renkli, açık yazılı ve her bir harekeyi
ayrı sayfalarda işleyen bir Elif-bâ cüzü tercih edilmelidir.
Örneklerinin kolay oluşu, Türkçe bazı seslerin de Arap harfleri
ile yazılmış olması işi kolaylaştıracaktır.
Yetişkin
bir fert, hem de mükellef olduğu hâlde belki senede yalnızca bir
kez hatim yapabiliyorken, daha kendi dilini bile tam mânâsıyla
konuşamayan çocuklara sayfa sayfa Kur’ân-ı Kerîm okutmak,
çocuklardan bazılarında Kur’ân-ı Kerîm’e karşı antipati,
isteksizlik oluşturmakta, Kur’ân okumak çocuğun dünyasında
maalesef “sıradanlaşmakta”dır.
Üstelik
bir de hatim yapan çocuğun ileriye dönük pek fazla hedefi
kalmamakta; Kur’ân-ı Kerîm’e karşı vazifesini tamamlamış
olduğunu düşünmektedir. Yeni öğrenen çocuğa günde bir âyet
yahut bir satır verilir, tecvidli okuma çalışması yapılır.
Sık
tekrar etmesi sağlanır. Tecvid kuralları, çocuğun Kur’ân-ı
Kerîm’ine kurşun kalemle, hafifçe işaretlenir. Zaman geçtikçe
okunan âyet sayısı artırılıp tekrar sayısı azaltılır. Bu
şekilde çocuk bıkmadan, sıkılmadan ve Kur’ân-ı Kerîm’e
karşı tâzim ve heves duyarak hem Kur’ân okur, hem de ilerleme
kaydeder.
İlkokula
başladığı zaman 1. sınıfın ödev ve ders yoğunluğu, okul
yorgunluğu ile kimi çocuklar, değil Kur’ân-ı Kerîm’i
yüzünden okumak, ezber tekrarlarına bile vakit bulamamaktadır.
Lâkin
gayretli ebeveynler, bir yolunu bulup çocuklarına unutmaması için
düzenli olarak Kur’ân-ı Kerîm okutmaktadırlar. Mühim olan az
ya da çok okumaktan ziyade devamlı ve bir tertip içerisinde
okumak, Kur’ân-ı Kerîm’den kopmamaktır. İbadetin“az
da olsa devamlı olanı”makbul
değil midir?
Kur’ân
okumaya geçen çocuk, istediğini elde etme rehâvetine kapılıp
zaman zaman Kur’ân okumaya direnmektedir. Bu çocuklar için
öğretici veya ebeveyn,“Ben
okuyayım, sen tekrar et!”uygulaması
yapmalıdır. Bir süre sonra çocuktaki isteksizlik ve rehâvet
ortadan kalkacaktır. Ebeveyn, kendine sık sık şu soruyu sorup
çocuğa empati yapmalıdır:
“-Ben
4-5 yaşlarımda ne biliyordum, çocuğumdan ne bekliyorum?”
Ezber
noktasında kimi çocuklar; kısa sûreleri ve duâları
tamamlar.“Duhâ’dan
aşağısı”diye
tâbir edilen sûrelere başlatılırlar. Bu olabilir, lâkin çocuk
için bu bir rutin olmamalıdır. Alak, Beyyine gibi uzun ve çocuğa
zor gelebilecek sûreler atlanmalı, yalnızca yüzünden
okutulmalıdır. Bu aynı zamanda çocukta; “Daha ezbere bilmediğim
sûreler var.” düşüncesini beraberinde getirecektir. Bu vesîle
ile ileride “nasılsa ezberlerimi fazla fazla yaptım” düşüncesi
de olmayacak, hevesi ve azmi devam edecektir.
OKUL
ÖNCESİNDE KUR’AN DERSİ NASIL YAPILMALI?
Mümkün
olduğunca “toplu tâlim” dediğimiz toplu okutmalar yapılmalı,
devamsızlık, öğrenme güçlüğü gibi geride kalan çocuklarla
birebir ilgilenilerek oluşan açıklar kapatılmalıdır.
Grup
çalışmaları ile toplu ve ferdî okumalar yapılır. En fazla üç
çocuk bir grup yapılır ve o günkü âyetler “sandviç metodu”
ile “bir sen, bir sen…” gibi sırayla ve birbirini takip
ettirerek okutulur. En son öğretici ile toplu okuyuş yapılarak o
günkü ders tamamlanır.
Ezberler
kolaydan zora doğru bir sistem takip edilerek hocanın mutlak
sûrette kelime kelime tâlim yapmasıyla bizzat hocadan
öğrenilmelidir. Eve, sadece tekrar verilmelidir. Tâlimi yapılmayan
sûrenin çalışılmaya yahut interaktif yollardan dinlenmesine
müsaade edilmemelidir. Zira Kur’ân-ı Kerîm“fem-i
muhsin”denilen
hocaların birebir ağızdan okumaları yoluyla öğrenilir.
Ezberler
tek tek mutlaka dinlenmeli, sık sık ezber tekrarı yapılmalıdır.
Bu noktada “istop tarzı” oyunlarla ezberler oyunla
tekrarlanabilir. Topu atan çocuk, arkadaşının adını ve
okuyacağı sûreyi söyler, arkadaşı topu tutar, sûreyi okuyup,
bir diğer arkadaşına topu atar. Oyun böylece devam eder.
Son
zamanlarda farklı materyaller kullanılmaktadır. Tecrübemiz
göstermiştir ki, çocuklar elmanın “e”si, bebeğin “be”si
gibi resimli kart çalışmaları ile Elif-bâ harflerini kolay
öğrenmektedirler. Fakat akılda bazen harften ziyâde resimler
kalmaktadır. Mümkün olduğunca resimsiz kartlar kullanılmalıdır.
Harflerin
bağımsız hâlleri, başta, sonda, ortada yazılışları; kartlar,
magnetler, ahşap Elif-bâ setleri gibi pek çok modern materyalle
kolay ve en önemlisi zevkli bir şekilde öğretilebilir ve
öğretilmelidir de… Zira zaman bilişim ve görsellik çağıdır.
Kur’ân öğreticileri de zamanı yakalamalı, gündemin gerisinde
kalmamalıdır.
Düzenli
ve plânlı bir çalışma metodu uygulandığı zaman kapasiteli,
istekli ve evden de destekli olan çocuklar, elbette kısa zamanda
Kur’ân’a geçerler. Yeter ki acele etmeyelim. Hele ki,
eğitim-öğretimin rûhuna son derece aykırı olan “kıyas”a
girmeyelim.
Ebeveyn
ve öğreticiler, hiçbir şekilde acele etmemeli, öğrenme
farklılıklarını göz önünde bulundurmalıdırlar. Etkin öğrenme
için “El-âlem
ne der?”kaygısı
bir kenara bırakılmalı, veli bu yönde rahatlatılmalı,
öğreticiye güvenmesi sağlanmalıdır.
Şunu
da eklemek gerekir ki, evde ebeveyni Kur’ân ile hemhâl olan, anne
karnında Kur’ân-ı Kerîm okunan, dinleyen, dinletilen çocuklar;
Kur’ân’a karşı hem okuma, hem öğrenme yönünde çok daha
hevesli ve başarılıdırlar.
Kur’ân
kurslarında yahut Kur’ân öğretmekteki en temel gâye
sevdirerek, kolaylaştırarak, oyunlaştırarak çocuğa giden bir
yol bulmaktır. Zira zekâ tipleri farklı farklıdır. Öğretirken
bir yandan da çocuğun güzel hatıralar biriktirmesine yardımcı
olmak, gök kubbede hoş sadâ bırakmak mühimdir.
“Çocukla
birlikte veliyi de eğitime dâhil etmek”, yapılagelen bir
uygulama olup son derece faydalıdır.
Çocukta
öğrendiklerinin bir karakter hâline gelmesini sağlamak, kurstan
mezun olduktan sonra da velilerle görüşmeyi, çocuklarla alâkayı
kesmemek; mezun çocukların yaz Kur’ân kurslarına devamını
sağlamak ve en önemlisi, akademik bilginin her kapıyı açmadığının
şuurunda olmak, son derece önemlidir.
İnsan
öğretirken çok şey öğrenir. Çocukların insanlara huzur veren,
rahatlatan mâsum yönleri aslâ unutulmamalı, onların Rabbimizin
bize bir emâneti ve bizi Cennet’e götürecek birer velînîmet
olduğu bilinmelidir.
Cenabı
hak yavrularımızı dini celili İslama ve kurana hizmetkar eylesin
Hayırla
Kalın Allah'a Emanet Olun
Araştırmacı
İlahiyatçı Eğitimci Yazar
Salih
Kebapçı Twitter.com / @Salihkebapcii