Anne-babalar,
çocuk terbiyesinde öncelikle
–Yavrularının
temiz yüreklerine, Allah ve Peygamber muhabbetini, Kur’ân ve
Sünnet kültürünü aşılamaya gayret etmelidir. Mârifetin
iltifâta tâbî olduğunu unutmayıp, gönüllerinde mânevî
güzelliklerin neşv ü nemâ bulması için, çocuklarını hediye
ve iltifatlarla hayra teşvik etmelidir.
ÇOCUKLARA
EĞİTİMİ SEVDİRİN
Nitekim
İmam
Mâlik Hazretleri der
ki:
“Ben
her hadis ezberlediğimde, babam bana bir hediye verirdi. Öyle bir
zaman geldi ki, babam hediye vermese bile hadis ezberlemek bende
târifsiz bir lezzet hâline geldi.”
–Yine
çocuklarının yüksek bir gönül terbiyesinden geçebilmeleri için
hem eğitim alacağı mektebi hem de bu eğitimi verecek muallimi iyi
seçmeye gayret etmelidir.
Nitekim
Rasûlullah–sallâllâhu
aleyhi ve sellem–Efendimiz,Abdullah
bin Ömer-radıyallâhu
anhumâ-’ya şöyle buyurmuştur
“Ey
İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin
hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine iyi dikkat
et! Dinî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al,
sağa-sola meyledenlerden alma!”
–Anne-baba,
evlâtlarının tahsil ettiği eğitimin, onlar üzerinde nasıl bir
tesir icrâ ettiğinin de dâimâ takibinde olmalıdır. Zira mânevî
dünyadan uzak bir sûrette alınan tahsilin, mâlumdur ki, kişiye
bir faydası yoktur.
Şu
bir hakikattir ki, kütüphânelerin tozlu raflarında kalmış kara
kaplı felsefe kitaplarının üzerine abanmış bilgiçlerin rûhu,
gönüllere bulantıdan, kasvetten başka bir şey kazandırmamıştır.
Toplumlar, onlarla hiçbir zaman selâmete kavuşamamıştır.
Buna
mukâbil, Kur’ân ve Sünnet kültürüyle yoğrulup tasavvufî
hikmetlerle kemale ermiş gönüller, insanlığı dâimâ hakikî
saâdet ve selamete çıkarmıştır.
Yani
bilginin kişiye fayda sağlayabilmesi için hâl ve davranışlara
yansıması, bilginin irfâna dönüşmesi zarurîdir.
Nitekim
âyette
“Kulları
içinden ancak alimler Allah'tan (gereğince) korkar (Fâtır,
28) buyrulmaktadır.
–Yavrularımızın
terbiyesinde dikkat etmemiz gereken hususlardan bir diğeri de,
onlara dâimâ nezâket dolu bir üslûb ile hitâb etmeye çalışmak
ve güzel sözler söylemektir. Bu husustaki yanlışlıkların
doğuracağı hazin neticeye işâret eden şu misâl ne kadar
ibretlidir
KENDİNİZİ
DE UNUTMAYIN!
Bir
kişi Abdullah
bin Mübârek Hazretleri’ne
gelerek ona çocuğunun isyanından şikâyette bulunur. Hazret, o
kimseye
“–Çocuğuna
hiç bedduâ ettin mi?” diye sorar. O zât
“–Evet.”
cevâbını verince, Abdullah bin Mübârek Hazretleri
“–Çocuğun
bozulmasına sen sebep olmuşsun!” mukâbelesinde bulunur.
–Çocuklarımızı
havâîlikten, lüzumsuz gezmelerden, eve geç gelmelerden ve kötü
arkadaşlardan bütün gücümüzle korumalı, onları; hoca
efendilere, yaşlılara, hısım ve akrabâya, komşulara, zayıflara,
kimsesizlere ve muhtaçlara karşı vazifelerinin şuuruyla
yetiştirmeliyiz.
–Yavrularımızı
hasta ziyaretlerine, infâka yönlendirmeli ve tertemiz ruhlarına
sadaka vermenin mânevî zevkini tattırmalıyız. Ara ara kendi
harçlıklarından ne kadar infâk ettiklerini sormalı ve onları şu
sözlerle dâimâ bu hayra teşvik etmeliyiz:
“Evlâdım,
bize bu nîmetleri ihsân eden Cenâb-ı Hak’tır. Dolayısıyla
Rabbimiz’e bir şükür borcumuz vardır. Bize lûtfedilen bu
nîmetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşmamız, şükür borcumuzu
îfâ etmemizdir. Ayrıca senin, muhtaç kardeşlerinle imkânını
paylaşman, bil ki Rabbimiz’in çok hoşuna gitmektedir.
Âyet-i
kerîmede de«…Sadakaları
Allah alır…»(Tevbe,
104) buyrulmaktadır.”
–Yavrularımıza
yedi yaşından itibaren namaz kılma alışkanlığı da
kazandırmamız lâzımdır. Hattâ bunun için zaman zaman onları
da beraberimizde câmiye götürmek yerinde olacaktır.
–Haftanın
belli günlerinde mânevî heyecanlarını artırmak için
toplanmalı, siyer-i Nebî ve ecdâdımızın tarihin altın
sayfalarına kaydettiği merhamet, şecaat, fedakârlık, hak-hukuk
tevzii gibi hususlardaki hassâsiyetlerini onların gönül
âlemlerine nakşetmeliyiz.
Bu
hususlara dikkat eden ana-babaların evlâtları; dînin, vatanın ve
milletin âdeta göz bebeğidir. Tarih boyunca yaşayan velîler,
cengâverler ve Fâtihler hep onların meyvesidir.
Son
olarak şunu da hatırlatmak isteriz ki, tarihimizdeki şanlı
zaferlerimiz, her ne kadar Mehmetçiğin zaferi gibi görünse de,
esas zafer, o Mehmetçiği yetiştiren sâliha annelerin zaferidir.
Cemiyet bu sâliha annelerle âbâd olur.
Buna
mukâbil nefsanî hayata dûçâr olmuş, evlâdının terbiyesine
bigâne kalmış kadınlarla da toplum berbâd olur.
Ne
mutlu o annelere ki, kendisini evlâtlarına adamış, onları İslâm
şahsiyet ve karakterine örnek teşkil edecek güzel bir sûrette
yetiştirmiştir. Böyle bir anne, ömürlük bir teşekküre
lâyıktır.
Allah
Teâlâ, yavrularımızı; dînimize, vatanımıza ve milletimize
hayırlı eylesin! Onları zamânımızın fitne ve şer
girdaplarından muhâfaza buyurup bizler için sadaka-i câriye
hâline gelmelerini ihsân buyursun.
HAYIRLA
KALIN ALLAH'A EMANET OLUN
ARAŞTIRMACI
İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR
SALİH
KEBAPÇI Twitter.com /@Salihkebapcii
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder