ALLAH İÇİN SEVMEK
İmtihan için dünyaya gönderilen insanın ferdî, ailevî ve toplumsal
sorumlulukları vardır. Rabbimiz insanoğluna merhametle muamele buyurdu da ona
gücünün üzerinde bir yük yüklemedi. Onun için kolaylık diledi, güçlük dilemedi.
Dünyada türlü türlü imtihana tabi tuttuğu insanoğlunu bütün bunların üstesinden
gelebilecek şekilde yarattı. İnsana bilmediğini öğretti. Sevgiyi, saygıyı ve
sabrı öğretti.
İnsanın hayat imtihanını kolaylaştıracak en önemli haslet sevgidir. Ferdî,
ailevî ve toplumsal bütün sorumluluklar samimi bir sevgi ile kolayca
başarılabilir. Sevginin bittiği yerde her şey biter. Sevgiyi bitirmemek
gerekir. Kaynağı çıkar ve menfaat olan sevgi, çıkar ve menfaatin bittiği yerde
tükenir. Kaynağı Allah olan sevgi ise tükenmeyen sevgidir. Bu sevgiyi hiçbir
şey tüketemez. Çünkü kaynağı sonsuzdur. Müslüman için sevgi, ilahî kaynaklı
olan sevgidir. Diğer sevgiler tükenir ama o sevgi tükenmez.
Allah için sevmek iddiası çok büyük bir iddiadır. Allah için sevme
iddiasında bulunanlar bu iddianın gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Aksi
halde bu iddia münafıkane bir iddiadan ileri gidemez. Allah için sevmenin yolu,
kâmil manada Allah celle celaluhuyu sevmekle mümkündür. Bu sevgiye ulaşmak için
Rabbimizden yardım dilemeliyiz.
Allah için sevmek rahmettir, berekettir, saadet ve selamettir. Allah için
sevmek bir iklimdir ki orada iyilik ve güzellik adına her şey yetişir. Bu
iklimin hâkim olduğu fert, aile ve toplum huzur ve mutluluğa erer. Her çeşit
ilişkinin harcı Allah için sevmektir. Kulluğun, ailenin, akrabalığın,
dostluğun, arkadaşlığın, komşuluğun… Allah için sevenlerin en büyük kazancı
Allah celle celaluhunun kendilerini sevmesidir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
“Allah Teâlâ buyurduki: Sırf benim için sevişen, benim için meclis kuran,
benim uğrumda birbirini ziyaret eden, benim uğrumda infak edenler, benim
sevgime hak kazanmışlardır.” Muvatta buyurmaktadır.
Bir kul için Allah celle celaluhunun sevgisine hak kazanmaktan daha büyük
bir devlet, daha büyük bir saadet olabilir mi?
Rabbimizi, Rabbimizin dilediği şekilde sevebilenlerin her işi Allah için
olur. Mü’minleri Allah için sever, bu sevgiyi hiçbir şey eskitemez. Her türlü
organizesinin nihai amacı Allah celle celaluhu için olunca; bıkmaz, usanmaz,
yorulmaz. Her türlü ziyaretindeki amacı Allah içindir. Allah için her şeyini
infak eder. Bunu başarabilen menzil-i maksuduna ulaşmış, Rabbisinin sevgisini
hak etmiş olur.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz:
“Üç şey vardır ki, kimde bulunursa imanın
tadını bulur: Allah ve Rasulünün, kendisine başkasından daha sevimli olması;
bir kimseyi sadece Allah için sevmesi; tekrar küfre dönmeyi tıpkı ateşe
atılmayı istemediği gibi istememesidir.” (Buhari) buyurmuştur.
Tatlar, lezzetler, insan hayatını
anlamlandıran önemli hususlardır. İster maddi olsun ister manevi olsun tatlar
sevgiyle anlam bulur. Sevginin bulunmadığı yerde ne tad olur
ne lezzet. Sevmediğiniz bir yiyeceğin, bir içeceğin tadını
alamazsınız. Sevdiğiniz bir yiyecek ve içeceğin tadını alamazsanız,
kaygılanırsınız, “niçin tadını alamıyorum” diye hasta olduğunuzdan endişelenir,
hal çareleri ararsınız. Çok tatlı, çok lezzetli bulduğunuz yiyecek ve
içeceklerin tadını ve lezzetini anlatırsınız. Tad alma kabiliyeti, Rabbimizin
kullarına ikram ettiği en büyük nimetlerdendir. Rabbimizin ikram ettiği maddi
nimetlerin tadından faydalanacağız fakat bu tadlar hiçbir zaman bize manevi tad
ve lezzetleri unutturmamalı. Günümüz insanının gündeminin çoğunu maddi tad ve
lezzetler işgal etmektedir. Müslümanlar gündemine, manevi tad ve lezzetleri
almadıkları müddetçe kâmil mü’min olamaz. İmanın tadına ulaşmak kaç mü’minin
gündemini meşgul ediyor. Ya ibadetlerin, ahlakın, kulluğun tadını çıkarma
gayreti kaç müslümanın gündemindedir? İmanın tadını alamayanlar rahatsız mı?
İbadetin tadını alamayanlar ne yapıyor, ahlakın tadını çıkaramayanlar nereye
müracaat ediyor? Müslümanlara sadece sevgi eğitiminin verildiği, sevgi okulları
mı kurulmalı? Allah sevgisinin, Rasulullah sevgisinin, insan sevgisinin
öğretildiği, yaşanıldığı, yaşatıldığı, sevmenin ve sevilmenin öğretildiği
okullar…
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimizin eğitiminin özü, çekirdeği sevgi değil miydi? Düşmanlığın, kin
ve nefretin hâkim olduğu toplumda, sevgiyi hâkim kılmadı mı? Onlar, Allah celle
celaluhu sevgisinden kaynaklanan gerçek sevgi ile kardeşlerini kendi
nefislerine tercih etmediler mi? Son nefeslerinde bile kardeşlerini kendilerine
tercih edebilen bir sevgiye ashabdan başkası ulaşabildi mi?
Bu kıvama ulaşmanın yolu Allah celle
celaluhu ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize kulak vermekten
geçer. İmanın tadını mı almak istiyorsunuz?
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:
“Allah celle celaluhu ve Rasulünü her
şeyden çok seveceksiniz.”
Yoksa manevi tadlara eremezsiniz. Herkes
kendine sormalı “Bu sevginin
kalbimizdeki, gönlümüzdeki miktarı ne, ne kadar seviyoruz, ne kadar
sevmeliyiz?”
Bu sevgiyi sorgulamak zorundayız. Bu
sevgiyle yüzleşmekten korkmamalıyız. İstenilen değerlere ulaşamamışsak, o sevgi
değerlerini yükseltmek için gayret etmeliyiz, bıkmadan usanmadan.
İkinci olarak “Sevdiğini Allah
için sevmeli” buyuruyor, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz.
İşine öyle geldiği için değil, çıkar ve
menfaati için değil, Allah için sevmeli. Bu sevgilere hiç bir şey zarar
veremez, bu sevgiler kişiyi dünyada huzura ahirette ise cennet ve cemalullaha
ulaştırır. Allah için sevenleri Allah da sever.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz:
“Ensarı ancak mümin olanlar sever ve
onlara münafıklardan başkası kin bağlamaz. Onları seveni Allah da sever, onlara
buğz edenlere Allah da buğz eder.” (Buhari, Müslim) buyurmaktadır.
Allah için sevenlere ne var diyecek
olursanız, bakınız Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle
buyuruyor:
“Allah Teâlâ, ‘Benim rızam uğrunda
sevişenler için, nebilerin ve sahabelerin bile imrenecekleri derecede nurdan
minberler vardır.’ buyurmaktadır.” (Timizi)
Müslüman ne yapıp edip, Allah için sevmeyi
öğrenecek ve sevdiği her şeyi Allah için sevecektir. Allah için seven fert,
aile ve toplumların aşamayacağı hiçbir engel yoktur.
Üçüncü olarak da “Küfre dönmeyi
tıpkı ateşe atılmayı istemediği gibi istememektir”.
Rabbı kendine, imanı ve İslamı nasip
etmiş, buna sıkı sıkı sarılmalı ve bu imanı kaybederim diye tir tir titremeli.
Çünkü imandan mahrumiyet, ebedi ateşe mahkûmiyettir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz’in virdini hatırlayalım:
“Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine sabit
kıl.”
İmanı muhafaza etmek için dua etmeli ve
bununla beraber müslümanca yaşamaya gayret etmelidir. Bu ilahî ve nebevî
tavsiyelere uyanlar imanın, ibadetlerin ve kulluğun tadını alır. Uymayanların
ise emekleri zayi olur, Allah korusun.
Rasulullah Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem Efendimiz:
“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a
yemin ederim ki siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz ve birbirinizi
sevmedikçe de olgun mümin olamazsınız.” (Müslim) buyurmaktadır.
Müminlerin Allah için birbirini sevmeleri,
imanın bir şubesidir. Bu sevgi gerçekleşmeden iman kemale ermemektedir.
Allah için sevmek, insan hayatının en
lekesiz sevgisidir. Bu sevgi her çeşit çıkar ve menfaatten uzak, her çeşit
şaibeden arınmıştır. Bu sevgi saflığını ve sadeliğini vahyin aydınlığından ve
nübüvvet nurundan almaktadır. İşte bu müslümanların kadınıyla-erkeğiyle,
genciyle-yaşlısıyla imanın tadını aldıkları tertemiz sevgidir.
Bu dereceye; ruhları arınmış, gönülleri
imanla itminana ermiş, dünya gözünde basitleşmiş, bütün hesabını-kitabını ebedi
hayata göre yapan, ilahi rızayı yegâne gaye bilmiş kimseler ulaşır.
Allah için sevmenin muallimi
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir gün Muaz’ın elini tutmuştu.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir gün Muaz’ın elini tutmuştu.
“Ya Muaz! Allah’a yemin olsun ki, seni
seviyorum. Sana şunu tavsiye ederim ey Muaz! Her namazın arkasından şu duayı
okumayı terk etme: Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve güzel ibadet
etmek hususunda bana yardımcı ol.” (Ebu Davud, Nesei)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
Efendimiz, her vesile ile ashabını sevgi ve kardeşliğe teşvik etmiştir.
“Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” Buharî, Müslim)
Allah için sevgiyle mü’minlerin yekvücut
haline gelmeleri gerektiğini bizlere tavsiye etmektedir.
Tek Allah’a kul, tek Rasule ümmet olmak
iddiasında olan mü’minler, tek vücut olmadan ne dünya ne de ukba ideallerini
gerçekleştirebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder