Kıymetli Kardeşlerim Evlilik içinde kadının
her türlü normal masrafı kocaya aittir. Kur’ân-ı Kerîm’de (Talâk 65/6) ve Hz. Peygamber’in
hadislerinde nafakanın kocaya ait olduğu, erkeğin yediğinden karısına da
yedirmesi, giydiğinden giydirmesi açıkça belirtilmiştir. Kocanın karısının
nafakasını karşılamakla yükümlü olması için zengin olması gerekmediği gibi
kadının fakir olması da gerekmez. Kadın zengin de olsa masrafları kocaya
aittir.
Karı kocanın oturacakları evin temini,
döşenip tefriş edilmesi kocaya aittir. İslâm toplumlarındaki örf ve âdetler
genellikle kadına yeni evine belirli bir çeyiz getirmesi mecburiyetini
getirmiştir. Ancak özellikle Hanefîler’ce ka- dının dinen ve hukuken buna
mecbur olmadığı bilinmelidir. Bunun dışında kocanın karşılamakla yükümlü olduğu
diğer masrafların kapsamı ve seviyesi daha çok örfe ve karı kocanın sosyal
konumuna göre belirlenmektedir. Meselâ sosyal ve malî konumu hizmetçi tutmayı
gerektirdiği durumlarda koca yiyecek, giyecek, mesken masraflarına ilâve olarak
evine bir de hizmetçi tutmak mecburiyetindedir.
Değerli Dostlar Nafakanın normal yerine
getirilme şekli kocanın evinin her türlü masraflarını üstlenmesidir. Kocanın bu
görevini yerine getirmediği durumlarda kadın mahkemeye başvurarak kendisine
nafaka takdir ettirebilir. Nafakanın miktarını tesbitte karı kocanın malî ve
sosyal konumları birlikte dikkate alınır. Yalnız kocanın konumu dikkate alınır
diyen hukukçular da vardır. Takdir edildiği halde karısının nafakasını ödemeyen
kocanın bu borcu zorla icra yoluyla tahsil edilir.
Hatta gücü yettiği halde
nafaka borcunu ödemeyen kocayı ödemeye zorlamak için hapsetmek dahi mümkündür.
Ancak koca fakirse bu durumda ödemeye zorlamak için hapsetmek âdil olmadığı ve
pratik bir yararı da dokunmayacağı için fakir kocaya hapis cezası verilmez.
Kur’an’da borçlunun darlık içinde olması halinde eli genişleyinceye kadar ona
mühlet verilmesi tavsiye edilir. (el-Bakara 2/280)
NAFAKA MİKTARI
Aziz Kardeşlerim Hanefîler’e göre hâkim
tarafından nafaka takdiri sadece miktarının belirlenmesi bakımından
değil, nafaka borcunun kuvvetli bir borç haline gelmesi bakımdan
önemlidir. Eğer karı koca nafaka borcu ve miktarı üzerinde anlaşmamışlarsa veya
hâkim tarafından takdir edilmemişse taraflardan birinin ölümü ile, boşanma ile
veya kadının “nâşize” duruma düşmesi ile bu borç düşer. Kadının nâşize olması
evlilik hukukuna riayet etmemesi ve kocasının rızâsını almadan evini terketmesi
anlamına gelmektedir.
Nâşize durumdaki kadının o andan itibaren esasen nafaka
hakkı yoktur. Her
üç halde de geriye dönük bir nafaka talebinin mümkün
olmaması, mahkemeye başvurulmadığına göre nafakanın ödenmekte
olduğu var sayımına dayanmaktadır. Hâkim tarafından nafaka takdir edilmesi
ödenmiş olma faraziyesini ortadan kaldırmaktadır. Diğer üç mezhebe göre ise
nafaka hâkimin takdirine muhtaç olmaksızın kuvvetli bir borç
olarak doğar; ancak ödenmekle veya ibrâ ile düşer.
Muhterem Dostlar Eşin ihtiyaçlarının normal
yollardan karşılanmaması durumunda mahkemece nafaka takdir edilmesi her zaman
kadının problemini çözmemektedir. Kocasının nafaka borcunu eda etmemesi
sebebiyle kadının ayrıca bir boşanma hakkının bulunup bulunmadığı
tartışmalıdır. Hanefî hukukçular bu durumda kadının bir boşanma hakkının var
olduğunu kabul etmezler. Diğer mezheplerde ise ileride görüleceği üzere kadının
belirli şartlarla boşanma hakkı bulunmaktadır.
HAYIRLA KALIN ALLAH’A EMANET OLUN GÜNÜNÜZ
MÜBAREK OLSUN
ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR SALİH
KEBAPÇI
KAYNAK: Türkiye Diyanet Vakfı yayınları ilmihal cilt 2 İslam ve
Toplum