Aziz Dostlar İslam’a göre aile hayatı nasıl olmalıdır? İslam’da evliliğin hükmü
nedir? Dinimizde evliliğin önemi nedir? İslam’a göre evlenmenin şartları
nelerdir? Yazılarımızda bu suallerin yanıtlarını vermeye çalıştık İnşallah
Kur’ân-ı Kerîm, erkek ve kadının bu dünyadaki
yalnızlığının karşı cins ile giderildiğini belirtmektedir:
“Size onlar sayesinde veya onlarla huzur ve sükûnete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet halketmesi O’nun kudretinin alâmetlerindendir. Bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır” (Rûm 30/21). Fakat bu rahatlama ve sükûnet bulmayı sadece cinsel ihtiyacın karşılanması ve zevk alma anlamında değerlendirmek uygun değildir. Böyle bir yaklaşım, insanın ruhî ve mânevî boyutlarının ihmal edilerek sadece bedenî ihtiyaçlarıyla tanıtılması anlamına gelir.
“Size onlar sayesinde veya onlarla huzur ve sükûnete ermeniz için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet halketmesi O’nun kudretinin alâmetlerindendir. Bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır” (Rûm 30/21). Fakat bu rahatlama ve sükûnet bulmayı sadece cinsel ihtiyacın karşılanması ve zevk alma anlamında değerlendirmek uygun değildir. Böyle bir yaklaşım, insanın ruhî ve mânevî boyutlarının ihmal edilerek sadece bedenî ihtiyaçlarıyla tanıtılması anlamına gelir.
EVLENMENİN ÜÇ FAYDASI
Değerli Dostlar Evlenme ve aile hayatı
eşlerin hem düzenli ve meşrû tarzda cinsel ihtiyaçlarını karşılamasına hem de
birbirlerine maddî ve mânevî destek olarak hayat arkadaşlığı kurmasına vesile
olduğundan çok yönlü yarar ve hikmetler taşır. Âyette de bu farklı yönlere
işaret vardır. Her iki yön ile irtibatı bulunan üçüncü bir nokta ise, aile
hayatını bütün canlıların tabiatlarında saklı bulunan “neslini devam ettirme”
güdüsünü en tabii ve mâkul biçimde karşılıyor olmasıdır. İşte evlilik kurumunu
ve aile hayatını, bu üç yönün meşrû ve mâruf, yani dinin ve aklın yadırgamadığı
ilkeler ve kurallar çerçevesinde karşılanması şeklinde değerlendirmek gerekir.
Meşrû bir evlilik içerisinde insan bu üç
ihtiyacını da karşılama imkânını elde eder. Evlenen taraflar, bu sayede kendi
hayatlarıyla ilgili olarak cinsel arzu ve ihtiyaçlarını ve mânevî huzur, sükûn
ile dayanışma ve paylaşım ihtiyacını karşıladıkları gibi, bütün canlıların
fıtrî özeliği olan nesli devam ettirme eğilimlerini de gerçekleştirmiş olurlar.
Bu sebeple de evlilik kurumu, kısaca değinilen bu üç yönlü arzu ve isteklerin
insanlık onuruna uygun tarzda ve meşrû bir şekilde tatmini amacına yönelik
olarak tarih boyunca değişik din, kültür ve medeniyetlerde -farklı şekil ve
kurallarla da olsa- tanınan ve toplumun çekirdeği olarak varlığını koruyan bir
kurum olmuştur.
İslâm dini evlilik kurumuna ilişkin
düzenlemeler yaparken, öncelikle evliliğin anılan bu üç yönünü dikkate almış ve
bunun meşrû ve mâruf dairede nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin belirlemeler
getirmiştir. Zina yasağı ve bunun suç telakki edilerek ağır cezalara çarptırılması,
aynı şekilde iffeti lekelemeye yönelik iftiranın aynı zamanda suç sayılıp buna
da dünyevî ceza tertip edilmesi bu yönde atılan adımların en köklüsüdür.
Bu
suretle gayri meşrû ve nikâhsız beraberlikler çirkin görülmüş ve evlenme teşvik
edilmiştir. Bundan sonraki adım, evlenmeye ilişkin bazı sınırlama ve kayıtların
getirilmesidir. Bu arada evlenilmesi haram olan kadınlar (muharremât) Kur’an’da
ayrıntılı olarak sayılmış ve aile hayatına ilişkin bazı hükümler
sevkedilmiştir. Bununla birlikte Kur’an âyetlerinin aile hayatına ve aile içi
ilişkilere yönelik düzenlemeleri hukukî nitelikler de taşımakla birlikte daha
çok dinî ve ahlâkî boyuttadır.
EVLİLİĞİN HİKMETLERİ
Kıymetli Dostlar Kur’an insanları evliliğe
teşvik eder, evliliğin çeşitli fayda ve hikmetlerine işaret eder (Nisâ 4/3, 24;
Nahl 16/72; Rûm 30/21), evliliği kocanın karısına verdiği “sağlam bir teminat”
olarak nitelendirir (Nisâ 4/21), kadının kocası kocanın da karısı üzerinde
birtakım haklarının bulunduğunu bildirmekle birlikte (Bakara 2/228, 233; Nisâ
4/4, 20-21; Ta-lâk 65/7) bu hakların ne olduğu konusunda ayrıntıya girmek
yerine “mâruf” ölçütünü getirir. Mâruf ilâhî beyan yanında, İslâm toplumunun
anlayış, ihtiyaç ve geleneği çerçevesinde oluşan, gerektiğinde değişen ve
gelişen bir ölçüttür.
Evet, Kur’an prensip itibariyle erkeklere kadınlarla iyi
geçinmeyi tav- siye ederek (Nisâ 4/19), evlilik bağının korunmasında kocaya
daha ağır bir sorumluluk yükler. (Nisâ 4/34) Taraflar arasında geçimsizlik
olduğunda da taraflara sabır ve hoşgörüyü öğütler. (Nisâ 4/19, 34) topluma da
hakemler vasıtasıyla eşlerin arasını bulma görevi yükler. (Nisâ 4/35) Geçinme
imkânı yoksa güzellikle ayrılmayı, karşılıklı olarak haklara saygı göstermeyi
ister. (Talâk 65/1-2, 6-7)
Görüldüğü kadarıyla Kur’an, aile hayatını
karşılıklı anlayış ve olgunlukla yürütülecek insanî bir müessese saydığından
aile fertlerinin hak ve görevlerini net çizgilerle belirtmemiş, evliliğin
hukukî çatısı ve sonuçları üzerinde ayrıntıya girmemiş, her zaman olduğu gibi
bu konuda da taraflarda temel insanî ve ahlâkî erdemlerin oluşmasını, kişilerin
Allah’tan çekinir, kuldan utanır bir sorumluluk bilincine ulaşmasını aile
hayatının sağlam kurulması ve iyi işlemesi için vazgeçilmez bir ön şart olarak
tanıtmıştır.
Gerçekten de insanî ve hukukî ilişkilerin sağlıklı bir çizgide
seyredebilmesi ancak böyle sağlam bir zeminde mümkün olabilir. Çünkü toplum ve
hukuk düzeni tarafların arasına alışveriş, ödünç, kiralama gibi borç
ilişkilerinde pek giremediğine, aksaklıklara ancak dışa aksettiğinde muttali olup
müdahale edebildiğine göre, evlilik gibi kendine has insanî yönleri, gizlilik
ve mahremiyetleri bulunan bir müesseseyi dıştan müdahale ile iyileştirme âdeta
imkânsızdır ve çoğu zaman da geç kalmış bir müdahale olduğundan sonuçsuz kalır.
Sevgili Dostlar bir sonraki
yazımızda Evlenmenin mahiyetinden ve yapılışından bahsederek konumuza devam
edelim İnşallah
HAYIRLA KALIN ALLAH’A EMANET OLUN GÜNÜNÜZ
MÜBAREK OLSUN
ARAŞTIRMACI İLAHİYATÇI EĞİTİMCİ YAZAR SALİH
KEBAPÇI
Twitter.com / @Salihkebapcii Salihkebap1@gmail.com
KAYNAK: Türkiye Diyanet Vakfı yayınları ilmihal cilt 2 İslam ve Toplum